Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Darbe girişi-minden sonra gördükki sızdı denilen paralel yapı TSK’yı kanser gibi sarmış. Mikrobun ordunun bünyesine nasıl girdiği, nasıl geliştiği de 15 Temmuz Darbe Girişimi Çatı iddianamesinde aşama aşama anlatıldı. Yine aynı iddianamede TSK’ya sızmayı başaran FETÖ mensuplarının, 1990’lı yılların sonundan itibaren özellikle personel temin, atama ve sicil, istihbarat -istihbarata karşı koyma birimleri ile başta Harp Akademileri olmak üzere eğitim kurumlarının ölçme değerlendirme bölümleriyle diğer askeri okullarda yuvalandığına da dikkat çekildi. Ancak bunlar pek bilinmeyen şeyler değildi çünkü bu kadar detaylı olmasa da benzerleri daha önce de defalarca dillendirildi ya da kayıt altına alındı. Hatta hain kalkışmanın yaşandığı gün bile...Şöyle ki; Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 15 Temmuz öncesinde, “Fetullahçı Terör Örgütü” (FETÖ) hakkında yürüttüğü ana soruşturmayı tamamlayarak iddianamesini hazırladı. Buna göre de Fetullah Gülen’in liderliğinde 73 şüphelinin örgüt ve Anayasa’yı ihlal gibi suçlardan cezalandırılması istendi.
FETÖ’yü “Bütün terör örgütlerinden tehlikeli” diye tanımlayan ve Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’nden alıntı ile başlayan iddianamede “Devletin, gizli bir örgütün eline geçmesini acziyet içinde seyretmesi beklenemez” denildi.
İşte bu iddianamenin tüm ayrıntıları da gazetemizin 15 Temmuz 2016 tarihli, nüshasında Türker Karapınar imzasıyla tam sayfa haber olarak yayınlandı. O haberin “TSK’dan 400 personel ihraç” başlıklı bölümünde de FETÖ’nün TSK’daki örgütlenmesinin 1971’de başladığı, Genelkurmay Başkanlığı’nın 1983-2014 arasında Gülen grubuna mensup 400 personelin TSK’dan ihraç edildiğini bildirdiği vurgulandı. İddianameden TSK’daki FETÖ’ye dönük alıntılanan satırbaşları da şöyleydi:
“FETÖ, askeri denetim altına almak için çok çalışmıştır. Ergenekon ve diğer askeri davalar, sivil siyaset üzerindeki askeri vesayetin kaldırılması için değil, örgütün TSK üzerinde egemen olması için gerçekleş-tirilmiştir. Bugün TSK içinde önemli oranda kurmay subay olarak FETÖ mensubu bulunmaktadır. Ordunun cemaatleşmesi, kontrol altına alınması, örgütün siyasi hedefleri için zorunlu ve birinci görevidir.

Kalkışma gününde FETÖ uyarısı


‘Ciddi çalışma yapılmadı’
....TSK içindeki FETÖ mensuplarına yönelik hiçbir ciddi çalışma yapılamamıştır. Askeri hakimlerin çoğunluğunun bu örgüte mensup olduğu, bu örgütle organik bağı tespit edilmesi nedeniyle adli yargıya alınmayanların askeri yargıya alınıp hakim yapıldığı iddia edilmiştir. Somut delil olmaması, Balyoz, Ergenekon gibi davalarla TSK’nın yıprandığı, bir de FETÖ unsurlarına yönelik yapılacak çalışmanın TSK’yı huzursuz edeceği, motivasyonu düşüreceği ileri sürülerek FETÖ’nün askeri yapılanmasının araştırılması önlenmek-tedir. Gerçekte somut deliller olmasına rağmen TSK bünyesindeki FETÖ mensuplarına karşı etkili bir tedbir alınmamaktadır. FETÖ, en çok bu kuruma sızıp TSK’yı darbeci, hükümet düşmanı, ateist bir yapı olarak algılatmış, itibarsızlaştırıp, kağıttan kaplan olduğunu ilan ettirmiştir.”
Özetle; herkesin bilip konuştuğu ama darbe girişiminden sonra ete kemiğe bürünen FETÖ’cülerin ayıklanmasına dönük TSK’da “Seferberlik durumuna” geçil-mesinde çok geç kalındığı açık. Dahası Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın iddianamesine göre somut deliller olmasına rağmen TSK bünyesindeki FETÖ mensuplarına karşı etkili bir tedbir alınmamak gibi bir durum söz konusu. Yani bugün gündeme getirilen FETÖ’cüler kendilerini çok iyi saklamışlar, zaten TSK’nın içe dönük istihbarat yapma imkan ve yetkisi yok. Ya da TSK’daki paralel yapılanmayla bağlantılı olduğu gerekçesiyle birçok askerin adı biliniyordu, sivil adli makamlarca yürütülen çalışma kapsamında 1700 kişi pazartesi ya da salı günü (18-19 Temmuz) alınacaktı, hatta bir kısım insanlar alınmaya başlamıştı bile gibisinden bahaneler üretmek anlamsız. Dolayısıyla da yapılması gereken hala TSK’daki varlığıyla sıkıntı ve tehdit oluşturan FETÖ’cüleri temizlemek kadar, bu yapıya müdahalede gecikenleri ve nedenlerini de tüm çıplaklığıyla ortaya koymak...