James Thurber’ı ne kadar tanırsınız, bilmem. Ama benim en sevdiğim yazar ve çizerler arasında yer alır. Mizahçı olmasından mı, yoksa yaşama, olaylara farklı bir pencereden bakmasından mı bilmem, ama onun yüreğimde farklı bir yeri vardır. Bazı öykülerini ezbere bilirim. Bazı karikatürleri aklıma kazınmış gibidir. Beni onunla ilk tanıştıran çevirmen Belkıs Çorakçı Dişbudak’tır. Gelip, fıkra diye anlattığı bu gülmecelerin usta bir yazarın seçilmiş öyküleri olduğunu, çevirdiği “Odamda Baykuş Var” kitabı yayımlandıktan sonra anladım.
* * *
“Odamda Baykuş Var”, James Thurber’ın ülkemizde 1992’de İnkılap Yayınları arasında çıkan, sanırım ilk kitabı. Daha sonra başka kitapları yayımlandı mı, bilmiyorum. Benimle Belkıs’tan daha çok seveni olmadığına göre, yayımlanmış olsaydı duyardım, diye düşünüyorum. Ama, içinizde belki de, onun bir öyküsünden yola çıkarak başrolünü Danny Kaye’in oynadığı, ayrıca Jack Lemmon’ın onun yaşam öyküsünü konu edinen “Thurber’ın Yaşamı” adlı filmleri görenleriniz vardır.
Ne zaman gazetede, bir gençlik, bir müzik, bir mizah dergisi ya da sayfası hazırlığı olsa, iş bana teklif edilmişse, seçtiğim ürünler arasında kesinlikle James Thurber baş sırayı alır. Tabii bir de karikatürist Garry Larsen’la Sergio Aragones.
* * *
James Thurber, kitabına kendi yazdığı “James Thurber’la 50 Yıl” başlıklı önsözde şöyle söyler: “James Thurber 1894 yılının fırtınalı bir gecesinde Ohio eyaletinin Columbus kentindeki Parsons Caddesi 147 Numara’da dünyaya geldi. Bugün hâlâ ayakta durmakta olan bu evin kapısında, onun burada doğduğunu belirten herhangi bir tabela asılı olmadığı gibi, meraklı turistlerin evi gezmeye geldiği de görülmemiştir.”
* * *
James Thurber’ın, Charles Perrault’un “Kırmızı Başlıklı Kız” masalından yola çıkarak ters-yüz ettiği en sevdiğim öyküsünü, Belkıs Dişbudak’ın çevirisiyle, onu neden çok sevdiğimi anlamanız için, sizlere sunmak istiyorum...
Küçük Kız ve Kurt
Bir gün öğleden sonra, koskocaman bir kurt, karanlık bir ormanda pusu kurmuş, büyükannesine sepetle yiyecek götürecek küçük kızı beklemeye başlamış. Sonunda küçük kız karşıdan görünmüş. Elinde de gerçekten bir sepet dolusu yiyecek varmış. “O sepeti büyükannene mi götürüyorsun?” diye sormuş kurt. Kız da, “Evet,” diye cevap vermiş. Kurt bunun üzerine, büyükannenin nerede oturduğunu sormuş. Kız tarif etmiş, kurt da dönüp uzaklaşmış.
Küçük kız kapıyı açıp büyükannesinin evine girince, yatakta gecelikli ve boneli birisinin yatmakta olduğunu görmüş. Ama yatağa uzaklığı sekiz metre kalınca, bunun büyükannesi olmayıp kurt olduğunu anlamış. Çünkü Metro Goldwyn-Mayer’in aslanı, bizim cumhurbaşkanına ne kadar benzerse, bir kurt da bir büyükanneye ancak o kadar benzeyebilir. Gecelik giyse bile. Bunun üzerine, küçük kız, sepetinden bir Colt otomatik çıkarmış ve kurdu hemen vurup öldürmüş...
Alınacak ders: Küçük kızları kandırmak artık eskisi kadar kolay değil...