Kriz ne getirdi? Ne zaman bitecek?

15 Kasım 2008

Önceki yazımda, ekonomimizin kriz başlangıcındaki durumunu anlatmıştım. Şu anda ise, ekonomimizin durumu şöyle:
- Cari işlemler açığımız düşüyor. Ama, hâlâ fazla vermiyor.
- Türk Lirası’nın dolar karşısındaki değeri düştü. Ama, yükselme yeterli değil. Türk Lirası, daha da değer yitirebilir.
- Reel faizimiz, enflasyon oranımızın yüzde 100’ünün üstündeydi ve dünyadaki en yüksek reel faiz bizdeydi. Enflasyonun yükselme eğilimine girmesi ve faizlerin yükseltilmemesiyle, reel faiz en azından Merkez Bankası’ndan bankaların borçlanması bakımından geriledi. Likidite artışı sonucu, reel faizin daha da gerilemesi beklenebilir.
- Merkez Bankamız artık piyasaya borçlu değil; piyasadan alacaklı. Bu durum, bankanın piyasaya likidite verdiği anlamına geliyor. Daha sonraki dönemde, bu likidite bir miktar enflasyon artışına neden olacak.

İhracatçı zor durumda
- İhracatçı zor durumdaydı ama döviz fiyatları artmış olsa bile yine zor durumda. Çünkü, ihraç mallarımıza dış talep azalıyor. İç talep de yok.

Yazının Devamı

Krizden önce, sonra

11 Kasım 2008

Global krizin başlangıcında ekonomimiz nasıldı? n Yıllık 35 milyar dolara ulaşacak, cari dış işlemler açığımız vardı.
- Türk Lirası yüzde 60 civarında değerliydi. 1 dolar, 1200 YTL seviyesindeydi.
- Reel faiz oranımız çok yüksekti. Enflasyon oranımızın, yüzde 100’ünü aşan bir reel faiz, Merkez Bankamız tarafından dikte ediliyordu.
- Merkez Bankamız, piyasaya 10 milyar TL civarında borçluydu.
- İhracatçı zor durumdaydı ve döviz fiyatında artış istiyordu.
- Üretim durmuştu. Çünkü, üretmek yerine ithal etmek daha kârlıydı.
- İşsizlik artıyordu. Buna rağmen, Hükümet, kömür vs. dağıtarak, oy toplamayı sürdürebiliyordu.

Yazının Devamı

Borsadan broker’lar çıkarılmalı mı?

10 Kasım 2008

Sermaye Piyasası Kurulu’nın (SPK), İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nda (İMKB) çalışan ve kısaca broker diye adlandırılan, aracı kurum temsilcileri sayısının 2/3’ünün İMKB’den çıkarılmasına karar verilmiş. Çıkarılma kararını veren SPK. Broker’ler işlerini kaybetmek istemedikleri için, buna karşılar. Borsa Başkanlığı, “SPK, hiç olmazsa, salonumuzun yarısını versin” diye, neredeyse, SPK’ya yalvarıyor. Aracı Kuruluşlar Birliği’nin yerleşik bir fikri yok. “Sorun, diyalogla çözülsün” diyor.
Kimse, sorunun, SPK tarafından neden durup dururken ortaya atıldığını araştırmıyor. Kimse, getirilecek yeni düzenin, aslında neyi hedeflediğini düşünmüyor. Kimse, bu uygulamanın, Türk Sermaye Piyasası’na ne katkı getireceğini sorgulamıyor. Kimse, böyle bir uygulamanın, teknik altyapısının var olup olmadığı konusuyla ilgilenmiyor. Kimse, bu konuda, SPK’nın yetkili olup olmadığı konusunu gündeme getirmiyor.

Aracılar denetim kıskacında
Ne İMKB, ne de aracı kurumlar, artık, çıkarlarını savunacak halde. Bankalara aracı kurum kurdurularak, aracı kurumların imtiyazı yok edildi. Aracı kurumlar, denetim kıskacı altına sokuldu. İMKB, ses çıkarmadı. İMKB, maaş ödeyemez hale geldi. Bu sefer, aracı

Yazının Devamı

Bir koyundan iki post çıkmaz

8 Kasım 2008

Hükümet, Türk vatandaşlarının dışarıdaki paralarını getirmek için kollarını sıvadı. Ama, bu iş zor görünüyor. Çünkü:
- Yurtdışında 20-30 milyon dolar gibi büyük parası bulunanlar, ayda, 3-10 bin dolar harcadıkları bir şirket kurmuşlar. Şirketler, bir avukat aracılığıyla kolayca kuruluyor. Bu şirket sayesinde, ya doğrudan ya da fonlar aracılığıyla, Türk borsasına giriyor veya Türk hazine kâğıdı alıyorlar.
Bu organizasyon, elde edilen getiriden hiç vergi vermemek için yapılıyor. Borsadaki ve devlet kâğıtlarındaki vergiler sıfırlanmadıkça, dışarıdaki bu paralar Türkiye’ye gelmez.
- Yurtdışında çalışan Türk vatandaşları, zaten hiçbir vergi ödemeden birikimlerini ülkeye getirebiliyorlar. Dışarıdan para gönderecek olan kişiler de kolayca, işçiler adına para gönderebiliyor. Dolayısıyla, dışarıdan gönderilen paralardan vergi almayı amaçlayan yasa düzenlemesi bu konuda da işe yaramıyor.

Yurtdışında çalışanlar
- Yurtdışında çalışanlar, Merkez Bankası’nda hesap açabiliyor ve Türkiye’de de bu hesaptan vergisiz olarak para çekebiliyorlar. Bu hesaplarda neredeyse 10 milyar euro para var. Bu fonlardan da bunların faizlerinden de devletimiz vergi almıyor. Bu durumda, hükümetin vergi

Yazının Devamı

IMF anlaşması

4 Kasım 2008

Hükümet ile IMF’nin çekişmesi sürüyor. Söylenen sözlere veya benzetmelere bakmayın. Başbakan, özetle, “Krizde bizi destekleyin ama işimize karışmayın. Karışacaksanız da yerel seçimlerden sonra karışın. Yerel seçimleri kazanmak için, yapacağımız harcamalara göz yumun” diyor. IMF ise, özetle, “Biz böyle bir anlaşma yapamayız. Kriz nedeniyle zaten bir parasal genişleme yarattınız. Faiz dışı fazla hedefini tutturmak ve bütçe disiplinini sürdürmek zorundasınız” diye yanıt veriyor.
Son bir hafta içinde, IMF, Türkiye hakkında çeşitli görüş ve araştırma sonuçları açıkladı. Kısaca diyor ki:

Türk ekonomisi, bütçe disiplininin sağlanması, serbest kur rejimi ve ihracat olanaklarının büyümesi nedeniyle, eskiye göre, krizlere daha dayanıklı bir ülke haline geldi.
Ancak, ekonominin sıcak paraya olan bağımlılığı ve kırılganlığı devam ediyor.
Bundan sonra da, Hazine borçlanmasının, gayri safi milli hasılaya olan oranı dikkatle takip edilmelidir.
Vergi reformu mutlaka yapılmalı ve eksik olan kurallar tamamlanmalıdır.

Yazının Devamı

Merkez Bankası’nın başarısı

3 Kasım 2008

Dünyanın en büyük “mortgage işleme” sistemlerinden biri olan ve örneğin, Kanada’daki gayrimenkul kredilerinin % 93’ünü işleyen Portellus Şirketinin sahibi John N. Lee’den bir ileti aldım. Lee, iletisinde, bu global kriz sırasında, Kore, Malezya, Tayland gibi Asya ülkelerini ve Avrupa’daki bir çok ülkeyi ziyaret ettiğini; bu ülkelerin çoğunda, bankalararası para alım satımının neredeyse yok olduğunu söylüyor. Lee, bu ülkelerde, bir çok bankanın kendi kendine yetmek durumuyla karşılaştığını; bu nedenle sermayelerinin eridiğini ve bu ülkelerin Hazine’lerine başvurmak zorunda kaldıklarını ifade ediyor. Lee’ye göre, bankaların global piyasadan borç almalarının da zorlaşması veya kesilmesi nedeniyle, likidite krizi gittikçe tırmanıyor. Lee, Türkiye’deki durumun da, muhtemelen benzer olduğunu; Türkiye’de bankaların borç para bulamama durumunun, ülke kredibilitesini de azaltacağını ve giderek Türk Hazine’sinin de bu durumdan etkilenerek, iç borç alamayacağını savunuyor.
Lee’ye, Türkiye’de durumun farklı olduğunu anlattım ve Bankalararası Para ve Döviz Piyasası’nın nasıl işlediğinden bahsettim. Kendisi de, benim iletimi alır almaz, bu sistemin tüm gelişmekte olan, hatta, gelişmiş bir çok

Yazının Devamı

Yanlış bilgilendirme

1 Kasım 2008

Medyada zaman zaman, yanlış bilgilenme nedeniyle, istenmeyen haberler çıkabiliyor. Yanlış bilgilendirmeye dayanan haberler, çoğu zaman medya yöneticilerinin istemleri dışında oluşuyor. Son yıllarda, bu çeşit haberler gittikçe azaldı ve medya yöneticileri, bu konunun üzerinde çok daha dikkatle duruyorlar. Büyük medya organlarının, yanlış ve gerçek dışı haber yayımlamama üzerinde “prensipler”i oluştu. “Tekzip” uygulaması da bu konuda büyük yardımcı. Öte yandan, yanlış haber için, savcılığa başvurma veya dava açma olasılığı da var.
Özellikle, aralarında siyasetçilerin ve üst düzey bürokratların da yer aldığı kamu yöneticileri, yanlış haber ve yorumlardan şikâyetçiler. Ancak, onlar da kendilerinden saymadıklarına taraflı uygulama ve yaptırım yoluna gidebiliyor; kendilerine karşı saydıkları medyayı sıkıştırmak için, haksız uygulamalar yapabiliyorlar.

Dokunulmazlık zırhı
Üstelik, siyasiler ve bürokratlar, yanlış haberler için, savcılığa başvurma hakkına sahiplerken, medya mensuplarının kendilerine resmen küfreden bürokrat ve siyasiler hakkında savcılığa başvurma hakları kısıtlı. Örneğin, bir bürokrat hakkında, Başbakan veya ilgili bakanın izni olmadan yargılama yapılamıyor. Bu

Yazının Devamı

Her şey altüst

28 Ekim 2008

Ülkemizdeki şirketlerin neredeyse yüzde 80’inin yeterli işletme sermayesi yok. İşletme sermayesi, bir şirketin 3 ila 4 ay boyunca hiç borç kullanmadan, ticaret hayatına devam edebilmesine, borçlarını ve günlük masraflarını karşılayabilmesine yetecek kadar sermaye anlamına geliyor.
Yeterli işletme sermayesi olmayınca, şirketler, alacaklarını karşılık gösterip kısa vadeli borç alarak, iş yaşamlarına devam ediyorlar. Bir şirketin alacakları borçlarından fazla ise, kriz olmadığı sürece, iyi kâr da edebiliyor. Borçların ödenme zorunluluğu bulunmasına karşın, alacakların tahsil edilememesi ve kırdırılamaması durumuna, “şirketlerin karşılaştığı likidite krizi” deniliyor.
Alacaklar karşılığında, vadeli çek, senet vs. olsa bile, bankacılık sistemindeki likidite sorunu veya başka sorunlar nedeniyle bankalar ve faktoring kuruluşları, bu kıymetli evrak karşılığında, birkaç hafta için bile olsa, kredi veremiyorlar. Bu durumda, örneğin 50 bin YTL alacağınız, 30 bin YTL borcunuz olsa bile, iflasa sürüklenebiliyorsunuz. İşte, içinde bulunduğumuz ortamda, şirketlerin ve esnafın durumu böyle.

Bankaların sermaye yapısı
Global kriz nedeniyle, ülkemizden, nisan ayından beri, 40 milyar doların

Yazının Devamı