Dünkü yazımda, İmar Bankası'na el konulma süreci sırasında Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nun (BDDK) haklı olduğu konuları anlatmıştım.
BDDK'nın haklı olduğu kadar haksız olduğu konular da var. Bunları şöyle sıralayabiliriz:
a) İmar Bankası, 1994 yılında Çiller hükümeti iktidarı sırasında gözetim altına alındı ve o günden beri Uzan Grubu üzerindeki risk yoğunlaşması sürdü (bu yüzden, Uzan Grubu sahibi oldukları televizyonu da kullanarak, 1995 seçimleri sırasında Çiller aleyhinde büyük propaganda kampanyası yürütmüştü). Daha sonraki yıllarda da, banka ve grup hakkındaki çeşitli dedikodular bitmedi. Buna rağmen, BDDK bu bankayı daha titizlikle incelememiş ve üzerine gidememiştir. Bunun nedeni muhtemelen, mevcut görevlerinden sonra siyasete atılmayı ve medya gücünü kullanmayı düşünen BDDK Başkan ve üyeleridir.
b) Ağustos 2002'de, durumu İmar Bankası'dan daha iyi olan bankalara el konulurken, 1994 yılından beri ilk defa BDDK'nın banka yönetim kuruluna atadığı üyenin veto yetkisi kaldırılmıştır. Bu aşırı iyimser bir davranıştır.
c) 12 Haziran 2003 günü BDDK talimatı ile Uzan Grubu'na hiçbir kaynak aktarılmaması istenilmişse ve yönetim kurulundaki BDDK'nın atadığı üye veto yetkisi ile donatılmışsa da, bu tarihten sonra da gruba kaynak aktarmalar devam etmiştir. Bu durumda, ya BDDK'nın yönetim kuruluna atadığı üye görevini ihmal etmiş ya da gelişmelere BDDK göz yummuştur.
d) Bu dönemde, off - shore hesapların mevduata dönüştürüldüğüne ilişkin emareler görülmüş ve Yeminli Murakıpların durumu incelemesi istenmiştir. Banka, BDDK'ya bilgi ve belge göndermeyi kesince de bankaya el konulmuştur. Bu süreç daha kısaltılabilirdi.
e) Ancak, 13 Haziran - 2 Temmuz 2003 tarihleri arasında kurulda sadece 4 üye bulunması ve asgari 5 üye ile karar alınabileceği nedeniyle banka için bir karar alınamamıştır. Bu konuda, BDDK kadar hükümet de hatalıdır.
f) Bankaya el konulduğu gün tasarruf mevduatına uygulanan 50 milyar liralık sınır kaldırılmıştır. Bu konuda gereksiz yere acele edilmiştir. Sınır kaldırılmamış olsaydı, şimdi muhtemelen küçük mevduat sahibinin parası ödenebilecekti. Bu konuda hükümet haksızdır. Ancak, yanlış yönlendirme BDDK tarafından yapılmıştır.
g) 1994 yılından beri Uzan Grubu'na off - shore bankasından kredi kullandırılmış; bu kredilerin teminatı olarak da İmar Bankası'nca off - shore bankaya depo yapılmıştır. Banka, önce Hazine Müsteşarlığı'nın, kurulduktan sonra da BDDK'nın bu konudaki emirlerine uymamış; bu çok önemli duruma rağmen bankanın üzerine gidilmemiştir. Bu konuda, BDDK kadar, önceki Hazine bürokratları da kusurludur.
h) Bankaların devlet iç borçlanma senetleri alım satımına aracılık etme yetkileri Hazine Müsteşarlığı tarafından takip edilebilmektedir. BDDK kolay yolu seçip, bu konuyu takip etmediği için Sermaye Piyasası Kurulu'nu (SPK) suçlamıştır. Oysa, İmar Bankası tahvil satış ilanları, yapılan Hazine ihalelerinin ardından verilmekteydi. İhalelerde kime satış yapıldığı ise, sadece Hazine Müsteşarlığı ve Merkez Bankası'nca bilinmektedir. Banka işlemlerini gözetme yetki ve sorumluluğu da BDDK'dadır. Bu konuda, hatanın kimde olduğu maalesef belli değildir. Ancak, resmi kayıtlara geçen tutarlar İMKB'ye tescil ettirilmiş olduğuna göre, bu konudaki tek resmi kayıt İMKB'dedir ve İMKB'nin SPK'yı uyarması beklenebilirdi. Ama, İMKB'ye verilmiş böyle bir görev de yoktur.
***
Ekonomi tarihimizin en büyük yolsuzluğu ile karşılaşıldığı anlaşılıyor. İmar Bankası konusunda bürokratların kusurları olsa bile, kasıtları olmadığı kanısındayım. Bu olayda, hepimizin alacağı dersler var.