Yaman Törüner

Yaman Törüner

yaman.toruner@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Çözüm "Aile olmak", eleştiriye açık olabilmek, insanları hataları ile sevebilmek, onları oldukları gibi kabul edebilmek, yaşanan istenmeyen şeyler olsa bile onlara güvenebilmek, anlamına geliyor. Birilerine güvenmek ve onların da sana güvendiğini bilmek, ne kadar rahatlatıcı bir duygu. Geçmiş her şeyi affedebilmek de, hiçbir şey olmamışçasına yeniden başlayabilmek de, bir zamanlar düşman saydıklarını dost kabul edebilmek de, "aile olmak" kavramı içinde yer alıyor. Pazar günkü Hürriyet'in manşeti böyleydi. Türk milletinin, görüş ayrılıkları olsa da, aynı hedeflere kilitlenmiş, aynı ülküleri paylaşan dev bir aile olduğu vurgulanmıştı. Ertuğrul Özkök, bu konuya ayırdığı yazısında, "Bizim sözlüğümüzde "ya sev ya terk et" cümlesi yok. Hem seviyoruz, hem eleştiriyoruz, hem de terk etmiyoruz." diyordu. "Aile olmak", "müsamaha, tolerans ve hoşgörü" sözcüklerini bünyesinde barındırıyor. Bu da, "karşılıklı birbirini anlamaya çalışmak" ve "olayları başkalarının gözüyle de değerlendirebilmek" anlamına geliyor. Zaten, "müsamaha, tolerans ve hoşgörü" varsa, "uzlaşma" da vardır. Aslında, "uzlaşma" kapitalist öğretinin en önemli parçasıdır. Arz ve talebin bir noktada kesişmesi, yani, "piyasanın oluşması" bir uzlaşma gerektirir. Uzlaşmanın olmadığı yerde ise, "alışveriş" yapılamaz; "iş" yapılamaz; dolayısıyla da kazanç sağlanamaz. Kısacası, "müsamaha, tolerans ve hoşgörü" yoksa, "aile olma bilinci" içinde davranılamıyorsa, ne büyümeden ne de kazançtan söz edilebilir.Kapitalist öğretiyi bile, diyalektik mantıkla yorumlamak gerek. Çok basit olarak, uzlaşmacı olmayan her davranışın, kaçınılmaz olarak kendini kaybetme süreci içinde bulacağını söyleyebiliriz. Olayları tarafsız bir gözle değerlendirebilirseniz, bunun doğruluğunu görebilirsiniz. Tarafsız bir gözle değerlendirmek Partiler, "iş", yani "icraat" yapabilmek için iktidara gelirler. "İcraat" yapabilmek için, uzlaşma içinde olmak zorunludur. Kısacası, uzlaşan "icraat" yapmaya soyunmuş demektir. Erken seçimler de, seçim kayıpları da hep uzlaşma kültürünü özümseyememek nedeniyle olur. Cumhurbaşkanı seçiminde, uzlaşma sağlanabilseydi; DYP-ANAP birleşmesi gerçekleşebilseydi, toplumu daha az geren konumda olunabilirdi.Uzlaşabilen, "oyunun kuralları"nı daha iyi biliyor, demektir. Kitle partilerinin oluşumu da, bir "uzlaşma"nın, "aile olma" anlayışının bir sonucudur. Başbakan, seçim sonrası yaptığı konuşmada bunu vurgulayabildi.Ekonominin kuralları da, ailelerin ve devletlerin kurallarından farklı değildir. Bu açıdan bakılırsa, yabancı yatırımlar da, özelleştirmeler de, uzlaşmanın bir parçasıdır. Hatta, daha ileri giderek Avrupa Birliği'ni de tarihteki en büyük bir "uzlaşma harikası" olarak görebiliriz. Uzlaşma kültürünü şimdilik sadece AKP yakalamış izlenimi veriyor. Hürriyet'in bu muhteşem sloganını, keşke seçimlerde bir parti kullanabilseydi... ytoruner@milliyet.com.tr Avrupa Birliği, uzlaşma harikası