Yaman Törüner

Yaman Törüner

yaman.toruner@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



Bu hafta New York'tayım. Amerikalı Irak'ta olup bitenleri kanıksamış, neredeyse unutmuş, yeni yıl alışverişi peşinde. Amerika'yı Amerika yapan medya, haberleri Amerikalının duyması gereken biçimde veriyor. Bu o denli ustalıkla yapılıyor ki, kendinize ait bir olayın medyadaki yansımasını görmeden, olayların nasıl ve hangi amaca yönelik olarak çarpıtıldığını anlayamıyorsunuz. Bırakın Fox gibi iktidar yanlısı kanalları, CNN gibi tarafsız sayılan kanallar bile halkı nasıl yönlendireceklerini çok iyi biliyor ve toplum mühendisliği kurallarını uyguluyorlar. Sokaktaki Amerikalı kendi hükümetini her zaman haklı, iyinin ve doğrunun yanında görüyor.
Irak'ta öldürülen Amerikalı askerlerle ilgili haberler küçük puntolu yan haberlerle geçiştirilirken, Türkiye hakkındaki haberler sanki savaş Irak'ta değil de Türkiye'de imiş izlenimi veriyor. Şimdi anlayabiliyorum. Durmadan medyayı eleştiren AKP hükümeti, aslında Amerikan medyasına benzer bir medya görmek istiyor. AKP'ye göre, medya sadece olayları yansıtmamalı, yansıtılması gereken biçimde yansıtmalı. Oysa bunu yapmak için, kararların bir parçası olma ve kararların alınması sırasında düşünülenleri bilme zorunluluğu var. Bizde bu yok. AKP hükümetinin medyadan olan şikayetleri de bu nedenle sürüp gidecek.
Yalnız sokaktaki değil işadamı Amerikalı bile, Türkiye'nin Irak'a asker göndermesinin Türk hükümeti tarafından durdurulduğunu sanıyor. Amerikan hükümetinin Türkiye'den önce asker isteyip, sonra Irak'taki baskılar nedeniyle vaz geçtiği bilinmiyor.
Amerikalı, Türkiye'deki son terörist saldırıların, yalnız hükümetin zaafı sonucu değil, teröristlerin Türkiye'de rahatça hareket etmesi nedeniyle gerçekleştiği fikrinde. Şimdiki İçişleri Bakanı'nın, önceki görevleri sırasında Hizbullah'ın geliştirilmesinden sorumlu olduğu düşünülüyor. Türkiye'nin önemli bir bölümünde bir biçimde El Kaide bağlantısı bulunduğu, bu örgütün veya diğer benzer örgütlerin destek bulduğu ve Türkiye'de terörist olayların süreceği görüşü var. Türk hükümetinin bunları önlemede başarılı olamayacağı ve hatta dini bağlar nedeniyle terör mücadelesinde başarının olanaksız olduğu savunuluyor. Hem Avrupa'nın hem de Amerika'nın pratik davranışları da bunu yansıtmıyor mu?
Ne bombacıların yakalanması ne son asker gönderme kararı, Türkiye'nin birinci tezkereyi reddedip asker göndermeme kararını affettirmişe benzemiyor. Amerika görmek istediği rüyayı görüyor. Hele, Başkan Bush'un çok kısa süre için bile olsa Şükran Günü'nde Bağdat'a gitmesi, büyük sükse yaptı. Buna benzer birkaç hareket Bush'un 2004'te yapılacak seçimlerde büyük olasılıkla yeniden seçilmesi olasılığını verecek.
2004'te Avrupa Birliği'nden Türkiye için olumsuz bir karar çıkması, çok şeyi değiştirebilir.