Yaman Törüner

Yaman Törüner

yaman.toruner@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


     İşin pratiğini bilmeyen siyasilerin her iktidara gelişlerinde "borsanın özelleştirilmesi" bir kez ortaya atılır. Muhtemelen, iş başa düşmeden önce yapılan ülkeyi kurtarma tartışmalarında, bir cin fikirli ortaya çıkmış ve borsa özelleştirilirse, nasıl milyarlarca dolar elde edileceğini uzun uzun anlatmıştır. Bu cin fikirli muhtemelen borsadaki bütün şirketleri borsanın malı zannetmektedir. İşin pratiğini daha görmemiş olan siyaset adamları da, bunu doğru zannedip, gelir gelmez "borsayı özelleştireceğiz" demeçleri vermişlerdir.
"Borsayı özelleştirme" söylemlerinin arkasında, aslında Borsa Başkanı'nından kurtulma çabaları vardır. Çünkü, işe yeni başlayan siyasetçiler, Borsa Başkanı'nın çok yetkileri olduğunu, iyi para kazandığını ve bu işin herkes tarafından yapılabileceğini zannetmektedirler. Onlara göre, Borsa Başkanı bütün iş alemini yönlendirebilecek güçtedir. Zaman zaman, medya da aynı yanlışa düşmüştür.
"Borsayı özelleştirme" fikri ilk kez Tansu Çiller tarafından ortaya atıldı. Çiller o sırada ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı idi. O zamanki amaç da, belki beni görevden almaktı. Ancak, ilk demeçlerden sonra, nedense bu konu üzerinde hiç durulmadı.
Osman Birsen'in yeniden atanması seçimden birkaç gün önce gerçekleştirilmişti. Bu atamayı, büyük çoğunlukla gelen AKP iktidarı bir türlü içine sindiremedi. Bu nedenle de, yetkililerin ilk demeçlerinden birisi "borsayı özelleştireceğiz" oldu. Osman Birsen borsayı özelleştirmenin gereksiz olduğunu ve hiçbir gelir getirici unsurunun bulunmadığını çok iyi biliyordu. Ama, eski bir bürokrat gibi davranarak, yapılması gerekeni yaptı. Polemiğe girmedi. Bu spekülasyonun kendisiyle ilgili olduğunu sezmişti. Zaman kazandı. Geçen zaman da onun haklı olduğunu gösterdi.
Borsalar aslında para kazanamayan ve üyelerinden topladıkları küçük paylar veya aidatlarla geçinen kuruluşlardır. 1990 yılında Borsa Başkanlığı'na getirildiğimde de durum böyleydi. 1992 yılında Menkul Kıymetler Tanzim Fonu gelirlerinin borsaya bırakılmasıyla İstanbul Menkul Kıymetler Borsası zenginleşmeye başladı. Birkaç yıldır borsa bu gelirden yoksun. Elindeki birikmiş kaynaklar da süratle eriyor. Dolayısıyla, kendi iç harcamalarını bile zorlukla yapabiliyor. Maaş ödemekte zorluk çekiyor. Demek istediğim şey, "borsayı özelleştirmek"le bir gelir elde edilemeyeceği.
Ancak, "borsayı özelleştirmek" yerine üyelerine bedelsiz olarak devretmek bir çözüm olabilir. Böylece, borsanın "kamu kurumu" olup olmadığı tartışmaları da son bulur. Sermaye Piyasası Kurulu da denetlediği bir kurumdan para almaktan kurtulur. Siyasiler de borsa hakkında yerli yersiz, zamanlı zamansız demeç veremezler. Taşlar yerine oturur.
Osman Birsen de verdiği son demeçte aynı görüşte. "Özelleştirme konusunda ortada bir model yok. Biz kamu kurumu değiliz. Şirket haline getirilmemiz halinde, KİT oluruz. Borsa Başkanı ve çalışanları Emekli Sandığı'na değil, Sosyal Sigortalar Kurumu'na bağlıdır. Borsa bu haliyle iyi çalışıyor. Özelleştirme deniliyor. Neyi özelleştireceğiz?" demiş. Haklı.
Her şeyden önce, borsanın "kamu kurumu" olmadığı ve "özel kurum" olduğu kabul edilmeli. Ondan sonra, ne yaparsanız, yapın!