Yaman Törüner

Yaman Törüner

yaman.toruner@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Çözüm Bir Türk bankasının ise, fon maliyeti çok daha yüksektir. Dolar fonlarına en az yüzde 2, dış krediler de sayılırsa ortalama yüzde 8; Türk lirası fonlarına ise yüzde 18'e kadar faiz öder. Fonların ortalama maliyetinin hesaplanması, bir Türk bankası için oldukça karışıktır. Mevduat üzerinden, kanuni karşılıklar, işlemler üzerinden vergiler ödenir. Alınan fonların ne kadarının Türk lirası, ne kadarının döviz ve hatta hangi cins döviz olduğuna kadar ince hesaplar yapılması gerekir. Bir Türk bankasının ortalama fon maliyetinin en az yüzde 12 olduğunu varsayabiliriz. Üstelik, bir Türk bankasının hangi faizi vermeye razı olursa olsun bulabileceği fon miktarı pratik olarak kısıtlıdır. Sistemde, birçok riskli müşteri vardır. Bu nedenle, geri dönemeyen krediler fazladır. Zaten, yüksek fon maliyetiyle karşılaşan banka, yüksek faizle kredi vermek zorundadır. Yüksek faize razı olan kredi müşterisinin ise riski de yüksek olur. Üstelik, Türk sisteminde bir konsorsiyumla kredi sağlanması sistemi yerleşmemiştir.Demek ki Türk bankalarının fon maliyeti mutlaka düşürülmelidir. Kredi müşterilerinin kalitesini ortaya koyacak, bir "değerleme sistemi" getirilmelidir. Mali sisteme sendikasyon kredisi verebilme kolaylığı sağlanmalıdır. Bir ABD bankasının kredileri dolar cinsinden olduğu ve dolayısıyla döviz riski olmadığı için, döviz tutma ihtiyacı da yoktur. Bizim bankalarımız ise büyük kur riski altında olduklarından zorunlu olarak döviz tutarlar. Üstelik, döviz fonlarının ve kredilerinin faizi, Türk lirası fonları ve kredilerinden çok daha ucuz olduğu için, daha çok döviz kredisi bulmak ve döviz kredisi vermek zorundadırlar. Doğal olarak, yalnız bizim değil diğer gelişmekte olan ülkelerin durumu da aynıdır. İşte, trajedi bundan sonra başlar.Türk bankaları, ortalama yüzde 8'e mal ettikleri ve tutmak zorunda oldukları döviz fonları nı, ortalama yüzde 4 faizle ABD bankalarına yatırırlar. Bunun maliyeti de kredi kullanana yüklenir. Bu operasyondan tek karlı çıkan ABD bankalarıdır. Doları yüzde 8 ile satıp yüzde 4'le geri almışlardır. Geri aldıkları bu dolarları tekrar satarlar. Amaç, döngüyü bir kaç kez çevirip, karı katlamaktır. Tabii ki dolarlar ABD'de, euro'lar Avrupa ülkeleri bankalarında yatırılır. Hesap, fazla farklı değildir.Türk bankaları, fazla dövizlerini Merkez Bankamıza satarlar. Merkez Bankamızda, ayrıca Hazine'nin borç aldığı dövizlerle, kendisinin mevduat olarak topladığı dövizler de vardır. Merkez Bankası, Hazine'nin dövizlerine faiz ödemez ama maliyetini hesaplamak zorundadır. Neyse, Merkez Bankası'na ve Hazine'ye yüzde 7 civarında mal olan dövizlere ellenmeden, ortalama yüzde 4'le ABD bankalarına yatırım yapılır. Bankaların karşılaştığı döngü, aynen sürer.Demek ki Global likiditenin yükünü önemli ölçüde gelişmekte olan ülkeler karşılamaktadır.Devamı olacak. ytoruner@milliyet.com.tr Bir Amerika Birleşik Devletleri (ABD) bankasının fon maliyeti yüzde 0 ila 5.25 arasındadır. Ortalama fon maliyeti ise, yüzde 2 civarında olur. Doğal olarak, bu maliyete işletme giderlerini eklemek gerekir. İşletme giderleri de katılırsa, bir ABD bankasının ortalama fon maliyeti yüzde 3.5 civarına ulaşır. Yani, yüzde 3.5'in üzerinde verdiği her geri dönebilecek kredi, bankanın kâr hanesine gelir sağlar. ABD bankası yüzde 5.25 maliyeti ödemeye hazır olduğu sürece de pratikte istediği kadar fon bulabilir. Bu bankanın iyi müşterilere kredi verdiği sürece de fon bulamama durumuyla karşılaşması düşünülemez. Buna rağmen, riski bölme adına, büyük krediler bankalar arasında yapılan bir konsorsiyumla sağlanır.