Yaman Törüner

Yaman Törüner

yaman.toruner@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



Hükümet vakıflarla ilgili bir dizi tedbir alıyor. Bu konuda, ilk bakışta haklı. Çünkü, vatandaşın kamuda zaten yapılması gereken işlerini yaptırabilmesi için, o kurumda çalışan memurların kurduğu vakıflara yardım yapması gerekiyor. Örneğin, trafik işlemi yapacaksanız, işlem dosyasını belli bir ücret ödeyerek şoförler cemiyetinden almanız lazım. Benzer biçimde, polisle işiniz varsa, polis vakfı; gümrükle işiniz varsa gümrük vakfı vs. devreye giriyor. Bu vakıflar kamuda zaten yapılması gereken işlemlerin bir bölümünü yapıyor veya kolaylaştırıyor görünerek, büyük meblağlara ulaşan paralar topluyorlar. Ayrıca, kamu kurumları bazı ihtiyaçlarını bu vakıflardan alıyorlar. Geçen yıl yazdığım bir yazıda, bu cins vakıfların yıllık topladıkları paranın 6 - 7 milyar dolara ulaştığını anlatmıştım. Bu büyük gelir olanakları nedeniyle de, bu vakıflara yönetici olmak için insanlar birbirlerini yiyor. İşte, bu çeşit vakıfların olmaması gereken ve kamu hizmetleri üzerinden elde edilen gelirlerinin, bundan böyle durdurulması amacıyla hükümet gerekli düzenlemeleri yapıyor.
Buraya kadar her şey iyi. Ancak, bütçeye bakıyoruz. Vakıflara yardım adı altında milyonlarca dolar ayrılmış olduğunu görüyoruz. Yani, hükümet diyor ki, eskiden kurulan vakıfların mamasını keseriz ama bize yakın vakıf ve derneklere istediğimiz yardımı yaparız. Öte yandan, bütçenin % 5'i kadar Maliye Bakanı'nın arzusu ile kalemler arasında aktarma olanağı mevcut. Kısacası, bazı vakıfların yukarıdaki gelir kaynaklarının durdurulması düşünülürken, diğer bazı vakıflara ne kadar ve niçin yardım yapıldığını veya yapılacağını bilmemiz lazım.
Bunların dışında, kamu veya özel kurumların memur ve işçilerinin kurdukları emeklilik sandıkları veya vakıfları var. Bunlardan bazıları banka sahibi bile olmuşlar. Oyakbank, İş Bankası vs. bunlara örnek gösterilebilir. Bu oluşumların yapılarıyla gereksiz yere ve fazla kafa yormadan oynamak ciddi sıkıntılar yaratabilir.
Öte yandan, Bakan'ın açıklamaları sırasında özel olarak Merkez Bankası çalışanlarının kurduğu vakıf üzerinde durduğunu gördüm.
Bakana göre, bu vakıfta 5 yıl içinde 1.9 milyar dolar civarında gelir elde edilmiş. Kendim de, bir Merkez Bankası eski çalışanı olduğum için bu konuya açıklık getirmek lazım. Vakfın gelirleri, memurların ve bankanın katkılarıyla oluştu. Vakfın toplam serveti geçtiğimiz enflasyonist dönemlerde çok yüksek olarak verilen reel faizler nedeniyle süratle yükseldi. Banka katkısı sadece 1988 - 1995 yılları arasında yapıldı. 6000 den fazla Merkez Bankası çalışanı bu vakfa yıllarca para ödedi ve hala ödüyor. Bakan Şahin banka payının hiç olmadığı 1998 - 2002 gelirlerini esas alıp, bunları toplayarak bir rakam veriyor; sonra da bu afaki hesabı eski kurlardan dövize çeviriyor.
Merkez Bankası Vakfı'na yapılmış olan banka katkısı, müfettişlerin önerileri ile Banka Meclisi'nce 1995'te tamamen kaldırıldı. Bu konu mahkeme konusu bile yapıldı ve mahkeme kararları sonunda kesinleşip, şimdiye kadar yapılanlar aklandı. Zaten, Banka'nın % 51'inin sahibi olan Hazine de her seferinde Merkez Bankası'nı bu konuda ibra etti. Şu anda, vakfa hiçbir banka katkısı yapılmıyor ve yıllardır bu böyle. Yapılacak hiçbir şey de yok.
Durum böyle olduğu halde, Bakan'ın çıkıp da konuşmasında Merkez Bankası Vakfı'nı kamu işlemlerinden para alan vakıflara örnek göstermesi hatalı oldu. Hükümet yapmak istediklerinde haklı. Ancak, haklılığı izah yanlış örneklerle yapılmamalı.