Söylediklerinin tamamına katılmak mümkün değil ama Bing, bugünkü vahşi kapitalizm içinde yaşasaydı, Makyavel'in nasıl davranacağını oldukça iyi anlatıyor.Makyavel olsa, oyunu mutlak kazanmak için oynardı. Kendisi kazanırken kim ne kaybederse kaybetsin umursamazdı. Kendi kayıplarına bile katlanırdı. Olaylar karşısında nasıl davranacağı belli olmazdı. Kendisine âşık olurdu. Hiç kimseye güvenmez, her şeyden şüphelenirdi. Her an bir savaş içinde olduğunu bilirdi. Yandaşlarını belirler, yanında "kraldan ziyade kralcı" olan, güdülmeye müsait insanlar tutardı. Disipline ve raporlamaya çok önem verirdi. Düşmanlarını "para" noktasından, vururdu. Önceki yazımda, Stanley Bing'in "What would Machiavelli do? (Makyavel Olsa Ne Yapardı?)" isimli kitabında, iş hayatındaki birçok tabuyu sorguladığından bahsetmiş ve kazanmak için her şeyden vazgeçen, acımasız davranışlardan bahsetmiştim. Stalin, "Birkaç kişinin ölümü büyük bir trajedidir. Binlerce kişinin ölümü ise, sadece bir istatistikten ibarettir" demiş. Bugün dünyada olup biteni iyi değerlendirirsek, söylediklerinin doğruluğunu görürüz. Hatta, gelişmiş ülke kayıplarının birer büyük trajedi, az gelişmiş ülke kayıplarının ise, istatistik olarak gösterildiğinin farkına varırız.Makyavel, bugünkü vahşi kapitalizm ortamında tek değil, birçok düşman edinir; vahşi bir köpek balığı gibi önüne geleni yutarak yol alırdı. Yani, şimdi yapıldığı gibi, rakipleri satın alarak yoluna devam ederdi. Düşmanlarını, yakınında tutardı. Doğal olarak, birkaç yakın arkadaşı da olurdu. Hitler'in bile yakın arkadaşları vardı.Stalin, "Hiçbir devrim ipek eldivenlerle yapılmaz." Demiş. Makyavel olsa, şirketindeki yaşlıları temizler, aşırı ücretlilerin ücretlerini keser, mümkün olduğu kadar az kişiyle aynı işi yapmaya çalışırdı. Gerekirse, anasını bile şirketten kovardı. Bu da moralini bozmaz, hatta neşesini artırırdı. Tabii ki, bir koruma ordusuyla dolaşırdı. Az gelişmiş ülke kayıpları Makyavel, başkalarının ne düşündüğünü umursamaz, onların duygularına önem vermez, gözlerini hedefinden ayırmazdı. Saddam, "İnsan hakları şartlara ve zamana göre farklıdır ve devrim prensiplerinden sonra gelir" demişti. Makyavel de aynısını düşünürdü. Makyavel, sadece hoşlandığı işleri yapar; bunlar dışındaki her işi delege eder, başkalarına yaptırırdı. Eleştiri kabul etmez; medyadaki eleştiriler de, bir kulağından girer diğerinden çıkardı. Gerektiğinde, yalan söylerdi. İşini iyi yapmayan kişileri aşağılar, hatta cezalandırırdı.İş hayatı anlaşmazlık demektir; "evet" diyerek sadece iyi insan olursunuz ama kazanan olamazsınız, diye düşünürdü. Prenslerin yanlış yapmayacaklarını ve yaptıkları için özür dilemeyeceklerini bilirdi. Gerektiğinde, her aslan gibi kükrerdi. Ona her şeyini veren insanlara karşı ise, sadık ve bağışlayıcı olurdu. Krallarla iyi geçinir; hükümetlerin gücünü kullanabildiği kadar çok kullanırdı. Kısacası, yapabildiği kadar her şeyi ve herkesi kontrol altında tutar, gerisini Allah'a bırakırdı. Ve, hiçbir zaman emekli olmayı düşünmezdi. ytoruner@milliyet.com.tr 'İnsan zamana göre farklıdır'