Yaman Törüner

Yaman Törüner

yaman.toruner@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

İsrail-Filistin savaşı sürerken, tarafların bir anlaşmaya varma olasılığı gittikçe azalıyor. Oysa, biliriz ki her savaş, sonunda bir barış anlaşmasıyla sonuçlanır. Demek ki bu savaşta, taraflar ya da taraflardan biri barışın gerçekleşmesini istemiyor.
Tarihçi Dr. Sean Lang, bir barış anlaşmasının başarıya ulaşabilmesi için üç şartın yerine getirilmesi zorunluluğundan bahsediyor. Bu üç şartın gerçekleşemediği durumlarda anlaşma sağlansa bile, sonuçlar kalıcı olamıyor. Lang’ın önemle üzerinde durduğu üç prensip şöyle:
a) Anlaşma tarafsız bir ülkede yapılmalı.
b) Görüşmeler açık ve samimi olmalı.
c) Karşısındakini aşağılayacak davranışlardan kaçınılmalı.

Tarafsız bölgede yapılmalı
Taraf olan ya da taraflardan birinin tarafı sayılan bir ülkede yapılan anlaşmalar, daha sonra bozuluyor. Örneğin; Birinci Dünya Savaşı sonrası yapılan anlaşmalar Paris’te gerçekleştirildiği ve diğer prensiplere de uyulmadığı için bir süre sonra bu anlaşmalar rafa kaldırıldı. Fransızlar, Almanların kendi ülkelerine yaptığı zararın öcünü almak peşindeydiler. Bizimle yapılan Sevr, Almanlarla yapılan Versailles, Avusturyalılarla yapılan St. Germain, Macarlarla yapılan Trianon ve Bulgarlarla yapılan Neuilly antlaşmaları, Paris’in çeşitli semtlerine verilen isimlerdi. Lozan Antlaşması’nın İsviçre’de yapılmasının nedeni, İsviçre’nin tarafsızlığı idi.
İsrail ve Filistin’in anlaşma sağlayabilmesi de tarafsız sayılan ülkelerin tarafları bir araya getirmesi ve tarafsız bir ülkede anlaşma yapılmasını gerektiriyor.

Görüşmeler samimi olmalı
Taraflar arasında barış sağlanması için, taraflar isteklerini açık ve samimi bir şekilde ortaya koyabilmeli; koymalı ve bu isteklerden taviz vermeye hazır olmalıdır.
Birinci Dünya Savaşı’nda kazanan ülkeler kaybedenlerle tartışma gereği bile duymadılar. Oysa, özellikle Almanların teslim olması; iyi bir barış anlaşması yapılacağı sözü verilmiş olması sayesinde gerçekleşmişti. Biz de, onlar teslim olduğu için, yenilmiş sayıldık. Sonuçta bu hatalar dizisi, İkinci Dünya Savaşı’nı çıkaran en önemli nedenlerden biri oldu.

Karşısındakini aşağılamamalı
Taraflar genellikle, sorunun muhataptan kaynaklandığını varsayarlar. Birinci Dünya Savaşı’nın galipleri de, savaşı Almanların çıkarttığını düşünüyorlardı. Versailles Antlaşması ile, bu savı Almanlara zorla kabul ettirdiler. Oysa, savaşın ekonomik ve sosyal gerekçeleri çoktan oluşmuştu.
Muhatabı aşağılamak sorunları daha çözülemez noktalara taşıyor. Örneğin; Amerika Dışişleri Bakanı’nın bizim Dışişleri Bakanımıza ayak tabanını göstermesi veya İsrail yetkililerinin Türk Büyükelçisi’ni daha alçak bir koltukta oturtmasının çözüm sürecine faydası değil, zararı oldu.
Tarihten alınacak çok ders var.