Yukarıdaki prensibi, değişik biçimlerde yorumlayabiliriz: Rakibinizi kontrol edebilirseniz, istediğinizi elde edebilirsiniz.Düşmanınızla işbirliği yapabilirseniz, her ikiniz de istediklerinize kavuşabilirsiniz.Adayların hepsini birden kontrol edebilirseniz, seçen kim olursa olsun, iktidar sizindir.Adayların sayısını ne kadar azaltırsanız, kontrol imkânınız o kadar artar. Adaylardan sizin tuttuğunuz dışındakileri başarısız gösterir veya kendi kendilerini yok etmelerine izin verirseniz, sizin adayınız, seçen kim olursa olsun seçilir, diyebiliriz. Karşıtlıkları kontrol altında tutabilirseniz, akıbetin mahiyetine hükmedebilirsiniz. Amerika'da Başkanlar çıkaran bir örgütü anlatan Antony C. Sutton, bu örgütün yıllar boyu ülkeyi neredeyse sürekli idare etmesindeki başarısının sırrını böyle özetliyor. Amerika'da, hem Demokrat hem de Cumhuriyetçi parti liderlerinin aynı örgütlerin üyesi olması üzerine açılmış bir tartışma nedeniyle, incelenen bir konu bu. Bir ülkede, başkanlık için sadece iki aday bulunuyor ve bu adayların ikisi de aynı değerler sistemini paylaşıyorlarsa, bir büyük üçüncü gücün sistemi yönlendirme olasılığı olduğu tartışılıyor. Yukarıdaki prensiplerin değişik biçimlerde hem kişiler için hem de ülkeler için doğru olduğu düşünülebilir. Bu konuda, ülkelerin yönetimi için bir model geliştirebilirsiniz. Bu model, bazı varsayımlara dayanıyor veya diyalektik düşünce biçimini dışlıyor olabilir. Ama, yine de bu modelle, olan biten birçok şeyi izah edebilirsiniz:a) Sanılanın aksine, çok kişiyi kontrol edebilmek, bir kişiyi kontrol etmekten daha kolaydır. Örneğin, ülkenin başında bir diktatör varsa ve bu kişi, zamanında siz getirmiş olsanız bile artık sizi dinlemiyorsa işiniz çok zordur. Ama, rejim bir demokrasi ise ve iktidarlar belli sürelerle değişebiliyorsa, siz de istediğiniz kişiyi iktidara aday gösterebilme gücündeyseniz, ilk engeli aştınız demektir. Üstelik, bir sonraki dönemde başkasıyla devam etme olasılığınız vardır. Yani, size öncelikle "demokrasi" gerek.b) Demokratik sistem içinde, yapmanız gereken ilk şey, aday sayısını (veya iktidar olabilecek parti sayısını) olabildiğince azaltmak; mümkünse ikiye, üçe indirmektir. Bunun için, "başkanlık sistemi" biçilmiş kaftandır. "Çok partili sistem"de, biraz daha çalışmak gerekir. Hedefiniz, iki üç rakip adayı bir biçimde kontrol altında tutabilmektir. c) Aday sayısını azaltamıyorsanız, olması gerekenin üstünde artırır ve oyları bölebilirsiniz. Yani, "böl-yönet" prensibini uygularsınız. Ama, bu riskli bir yöntemdir. Çünkü, size güçlü, mümkünse "tek başına" bir iktidar lazımdır. Koalisyonları yönetmek çoğu zaman zordur. Bunun için, "asgari oy barajı"nı yüksek tutar veya duruma göre, başka yöntemler uygularsınız.d) Şimdi, iktidara getireceğiniz partiyi belirleyin. Bu partinin en yakın rakibini de kontrol edebiliyorsanız, işiniz kolaydır. Rakip parti (veya partiler), ya iktidarda yıpranmış ya da sürekli hata yapar durumda tutulmalıdır. Bahse konu rakip parti, tabii ki, "ana muhalefet partisi" değildir. Bu yöntemi kim kurgulayabilir? Yabancı güçler mi? Ordu mu? İşadamları mı? Medya mı? Bir örgüt mü? Hepsi mi? ytoruner@milliyet.com.tr Demokrasi gerek