Yaman Törüner

Yaman Törüner

yaman.toruner@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Çözüm Peki, bunlara ek olarak ne yapılabilir? Şimdi onlara bakalım: Piyasalaşma hızlandırılabilir. Daha serbest ve müdahalesiz bir piyasa ortamı yaratılabilir. Kredi, işgücü, yeni icatlar ve bilgi için yeni alım satım ortamları geliştirilebilir.Devlet harcamaları, çok daha detaylı planlanarak objektif esaslara göre yapılabilir.Vergi reformu yapılıp dolaysız vergiler artırılırken, vergi oranları azaltılabilir. Vergileri kendi içinde kontrol edebilecek sistemler getirilebilir.Devlet ve belediye arsa ve arazileri, uyulacak şartlarla kullanıma açılabilir. Konut kredisi sistemi (mortgage) yaygınlaştırılabilir. Keynes, "Uzun vadede hepimiz ölüyüz" demiş.Yani, ne yapılacaksa, fazla uzatmadan yapmak lazım. İş âlemi, gelecek bir koalisyon hükümetinin sırf çekişmeler yüzünden başarılı olamayabileceği olasılığını düşünüyor. Özellikle, yabancı yatırımcılar bu tedirginliği biraz daha yoğun yaşıyorlar. Bu yüzden, parti programları çok açık seçik olmalı ve vakit geçirilmeden topluma anlatılmalı. Ancak, özellikle birleşen partilerin ortak ekonomik programı belli değil. Seçimden sonra, bütün partilerin ekonomideki mevcut uygulamaları değiştirmeyecekleri belli. Kısacası, seçimin temel nedeni, ekonomi uygulamalarında değişiklik yapılması değil; siyasi ortamın yumuşatılması. Sonuçta IMF ilişkileri devam edecek. Bütçede faiz dışı fazla verilmesi sürdürülecek. Sıkı para politikasına bağlı kalınacak. Özelleştirmelere, ekonomik ve sosyal reformlara, Avrupa Birliği uyum çalışmalarına devam edilecek. Özal döneminde, kontrollü ekonomiden, piyasa ekonomisine geçiş yapıldı. Ama, piyasa ekonomisinin normal sonucu olan dalgalanmalar, depresyonlar, durgunluklar, balonlar ve krizler tam olarak anlaşılamadı. Para kullanımı, kapitalizmden çok önce başlamıştı ama piyasa ekonomisi sayesinde tam bir politika aracı oldu. Tam rekabetin hem iyiliklerini hem de zararlarını öğrenmeye başladık. Oligopolistik veya bir anlamda yarı tekelci sayılan piyasalarla karşılaştık. Aşırı rekabetçi bir ortamın, rüşveti, casusluğu, sabotajı ve hileleri de birlikte getirdiğini gördük. Bunlara karşılık, zaman zaman çok aşırıya kaçan tedbirler alıp milli sermayeyi ürküttük. Yabancılar işe yarar her şeyimize el koymaya başladılar. Biz hâlâ, nerede durmamız gerektiğini bilmiyoruz. Uygulamalarımız hâlâ uluslararası hukuk ve iş yapma kurallarına uygun değil.Hükümetler, büyümeden bahsediyor ama büyümenin kalitesiyle ilgilenen yok. Eğitim de, doğayı koruma da, yarıştaki durumumuz da düşünülmüyor. Oysa artık, dünya ekonomistleri "sıfır büyüme ama sağlıklı dünya" tezini de tartışıyor.Ekonomiler, global sisteme entegre oluyor. Çünkü, artık, "büyük kârların ancak büyük kitlelere satmak" sayesinde yapılabileceği anlaşıldı. Lüks mallarda kâr marjı ne denli yüksek olursa olsun, "mass consumption" denilen kitlesel tüketim sağlanamadığı takdirde, istenilen büyük kâr elde edilemiyor. Öyle görünüyor ki elimizdeki işletmeler gittikçe daha yüksek fiyata satılacak. ytoruner@milliyet.com.tr Piyasa ekonomisinin neresindeyiz?