Çözüm Aslında, Demokrat Parti, Adalet Partisi, Doğru Yol Partisi ve Anavatan Partisi, dine verdikleri tavizler sayesinde, dinci partilerin iktidar olmasını engellediler. Buna rağmen, ortanın sağında sayılan bu partilerin çoğu, ordunun müdahalesiyle görevden alındı. Dinci partiler olarak adlandırılabilecek, Milli Selamet Partisi, Milli Nizam Partisi ve Refah Partisi hiçbir zaman tek başına iktidara gelemedi. Bu partilerle, kapatılarak veya Ordu'nun darbe yapmadan gerçekleştirdiği müdahalelerle baş edildi. Hatta, bu partilerle işbirliği yapan partiler bile yaşatılmadı. Tansu Çiller'in Necmettin Erbakan ile yaptığı koalisyon sonrası başına gelenlerin temel nedenini burada aramak gerekir.Neredeyse, bütün partilerin kurduğu DSP-MHP-ANAP koalisyonunun başarısız olması sonucunda, millet dinci bir partiyi tek başına iktidar yaptı. Bunu yaparken de, hem muhalefet hem de iktidar partilerinin tümünün liderlerini yok etti. İşte, AKP böyle, bir tepkiyle iktidara geldi. Hem de tek başına. Üstelik, şimdiye kadar % 10-18 arasında dalgalanmakta olan dinci oyların, aniden % 34'e yükselmesiyle.AKP'nin bu biçimde iktidara gelmesi, dinci kesimlerin 100 yıllık hayallerini uygulamaya sokma olanağı veriyordu. Üstelik, ekonomi bir krizden çıkmış, ekonomik trendler yükselme eğilimine girmişti. IMF'nin dediklerini yaparak çok kritik bir konu olan ekonomide hata yapmadan yol alınabilirdi. Bu sayede, en büyük ihtiyaç olan dış destek de korunacaktı. Ayrıca, hangi hükümet işbaşında olursa, onunla iyi geçinme alışkanlığında olan bir Türk iş dünyası da vardı. Medya ve iş dünyasının iç içe olması ve medya arasındaki kavgalar da işi kolaylaştırıyordu.Şimdiye kadar, bir türlü iktidar olamayan dinci güçlerin bu fırsatı iyi kullanması gerekiyordu. Elden geldiğince öyle de yapıldı: Kendilerini destekleyen dış güçlerle iyi geçinmeye karar verildi.Yapılacak değişikliklerin yavaş yavaş ve alıştırarak yapılması gerekliydi.Hatta, verdikleri sözlerin bazılarını yerine getirmede acele edilmeyebilirdi.Siyasi bölünmüşlük, işlerine yarayacaktı.Örgütün kenetlenmesi ve parti taraftarlarının bire bir takip edilip kollanması gerekiyordu. AKP, Cumhuriyet döneminin tek başına iktidara gelebilmiş tek dinci partisi. Osmanlı döneminde bile, din etkili fakat sisteme tam hâkim değildi. Cumhuriyetin kuruluşundan, 1950 yılındaki Demokrat Parti iktidarına kadar, laik kökenli partiler iktidarda idi. Hatta, ezan Türkçe okutulmaya başlanmıştı. Demokrat Parti ile başlayan dönemde, dincilere taviz veren fakat tam anlamıyla din kökenli olmayan partilerin, sık sık iktidara geldiğini görüyoruz. Demokrat Parti'nin devamı sayılan Adalet Partisi ve Doğru Yol Partisi'ni bunlar arasında sayabiliriz. Hatta, bunlara Anavatan Partisi de eklenebilir. Tüm devlet kadroları ele geçirilecekti. Özellikle, valiliklerin, belediyelerin, mahalli idarelerin, polisin ele geçirilmesi şarttı. Giderek, medyanın, yargının ve üniversitelerin ele geçirilmesi lazımdı.Dinci iktidarın önündeki en büyük engel sayılan ordunun güçsüz veya siyasete bağımlı hale getirilmesi gerekliydi.Dinci akımları engelleyen en büyük düşman sayılan Atatürk'ün yaptığı her şeyin, Ankara'nın başkent kalması dahil, yok edilmesi hedefti. İlerlenen yolda, tek büyük engel cumhurbaşkanlığı makamı idi. Burası ele geçirilirse, yargı ve üniversiteler denetlenebilecekti. İşte, bu nedenle, cumhurbaşkanlığı seçimi hem dinciler hem de laik kesim için çok önemli. Bakalım, dinciler bu son adımı atabilme cesareti gösterebilecekler mi? ytoruner@milliyet.com.tr Yol haritası belirlenmişti