Ekonomideki dengesizliğin temel sorunu, iç borçlar. Maalesef, alınan tedbirlerle hiç olmazsa biraz düşmesi gereken iç borçlar, çığ gibi artıyor. Ne hükümet ne Maliye Bakanlığı ne Merkez Bankası ne Hazine ve ne de IMF iç borçlar sorununu temelden çözecek yaklaşımlar içinde değil.
Aslında, Merkez Bankası, Hazine ve IMF'nin işin çözümü için ortak bir planları var. Bu seferki plan, iç borçlarla hiç ilgilenmeden önce enflasyonu düşürmeyi hedefliyor. Onlara göre, enflasyon düşünceye kadar faizler de yüksek tutulmalı. Enflasyon düşüp, düşük seviyeler kalıcı hale gelince faiz indirilecek. Düşen faizler de iç borçları azaltmaya başlayacak. Yani, ölme eşeğim ölme; yaz gelecek, buğday bitecek.
İşte çatışma bu noktada çıkıyor. Çünkü, hükümet bu planın uygulanma süreci içinde hiç harcama yapamayacak; ekonomi politikalarında söz sahibi olamayacak ve verilen emirleri yapacak. Üstelik, planın başarılı olma olasılığı da belli değil. Çünkü, bu seferki planı uygulayanlar, daha önceki planı batıranlarla aynı kişiler. Aynı mantalite. Ayrıca, hükümetin ekonomiyi büyüterek sorunları çözeceği konusunda verdiği sözler var. Bunlara ilaveten, büyük çoğunlukla iş başına gelmiş olan hükümet, Merkez Bankası'ndan ikide birde zılgıt yemekten hoşlanmıyor.
IMF'nin, Merkez Bankası'nın ve Hazine'nin ortak programına göre, önümüzdeki 2 - 3 yıl boyunca faizler yüksek tutulacak. Bol reel faiz verilip, rantiye korunacak. Döviz kurlarıyla ilgilenilmeyecek. Devlet harcamaları iyice kısılacak, birçok kişi işten çıkarılacak ve vergiler artırıldıkça artırılıp, faiz dışı fazla sağlanmaya çalışılacak. Özelleştirme gelirlerinin tümü rantiyeye verilecek.
Kısacası, bu hükümetin iyileşmeyi görmesi zor görülüyor. Hükümetin telaşı da burada. Üstelik programın başarılı olma şansı da oldukça şüpheli. En azından, yapılmak istenilenler iyi anlatılabilmiş değil.
IMF - Merkez Bankası - Hazine üçlüsünün hükümeti bile ikna edemediği anlaşılıyor.
İç borçların büyüme trendi çok yüksek. Hazine Müsteşarlığı rakamlarına göre 1994 yılı sonunda sadece 799 milyon dolar olan iç borçlar, 1998 yılı sonunda 11.6, 1999 yılı sonunda 22.9, 2000 yılı sonunda 36.4, 2001 yılı sonunda 122.1 ve 2002 yılı sonunda da 149.8 milyar dolara yükselmiş.
Nisan 2003 ayı sonu itibariyle toplam iç borçlarımız 170 katrilyon 088 trilyon lira ve iç borçlar her ay yaklaşık 5 katrilyon lira artıyor. Yani, her ay dolar bazında, kendisi de bir kriz yılı sayılan 1994 yılının toplam iç borcunun yaklaşık 4.3 katı iç borçlarımız artıyor.
Öte yandan, 1994 yılında gayri safi milli hasıla(GSMH)'mızın % 20.6'sı ve 1995 yılında % 17.3'ü olan toplam iç borçlanma, 1999 yılı sonunda GSMH'nin % 29.3'üne, 2000 yılı sonunda % 29'una, 2001 yılı sonunda % 69.2'sine ve 2002 yılı sonunda da % 54.8'ine yükselmiş.
Kısacası, bu rakamlar suya sabuna dokunulmadan ve dışarıdan gelen gecikmeli emirlerle yönetilemez. IMF ile hükümet arasında, hükümetle Merkez Bankası ve Hazine arasında, hatta hükümetle halk arasında bir biçimde kriz çıkarır.
Temel sorun da burada.
Belki de, temel sorun IMF ile hükümet arasında.