Kızlı erkekli genç mezunlar, "dürüstlük, çalışkanlık, yardımseverlik" gibi erdemler hakkında konuştular, somuta inmediler. Mark ise çıktı, "11 Eylül sonrası Amerika" üzerine düşünmeye çağırdı herkesi. ABD Adalet Bakanlığının 1200 Arap kökenli ve Müslümanı gözaltına aldığını, bunların büyük bölümü hakkında hiçbir somut suç iddiası bulunmadığını anlattı. Ülkenin dört yanında polisin, "ırk ve din bazında profil belirlediğini," yani Arap ve Müslüman olanları ya da Arapa ve Müslümana benzeyenleri "potansiyel terörist" profiline uydurarak ayrımcı muameleye tabi tuttuğunu söyledi. Oregon eyaletinde bu uygulamayı reddeden bazı polis memurlarının, gerekçe olarak Amerikan Anayasasını gösterdiklerini hatırlattı. Özetle, Marka göre, 21inci yüzyılda genç bir Musevi Amerikalıya düşen en önemli görev, ırk ve din bazında her türlü ayrımcılığa, özelde de, 11 Eylül sonrası ABDsinde Arap ve Müslümanlara yönelen önyargıya karşı mücadelenin ön safında yer almaktı. Arkadaşım Mark Walters 15 yaşında; geçenlerde aile sinagogunda düzenlenen bir törende, din okulunun onuncu sınıfından mezun olan diğer akranlarıyla birlikte, "yirmibirinci yüzyılda Musevi olmanın anlamı" başlıklı bir konuşma yaptı. Terör değil, radikal İslam Daniel Pipesı dinlerken de aklım bu vinyetlerdeydi. Ortadoğu Forumu adlı fikir kuruluşunun direktörlüğünü yürüten Pipes, ABDnin "terörle mücadele" kavramını terketmesini istiyor. "Düşmanımız soyut olarak terör değil, düşmanımız radikal İslam. Mücadelemiz militan Müslümanlara karşı" diyor ve bu bakışla, Arap ve Müslümanların, "potansiyel terörist profiline" uydurulmasını savunuyor.Pipesın tezinin, haklar ve özgürlükler bazında düşünmeyi bırakıp, meseleye refleksleriyle yaklaşan herkesin aklına yatabilecek bir yönü var: "Diyelim ki bir ev soyuldu, uzun boylu sarışın bir erkeği evden torbalarla çıkarken gören tanıklar var. Polis, kısa boylu esmer kadınların peşine düşmez."Eh,11 Eylül saldırılarını gerçekleştirenlerin hepsi Arap ve Müslüman olduğuna, El Kaide üyelerinin de, Ortadoğulu Müslümanlardan oluştuğu bilindiğine göre, ABDnin polisiye önlemlerini aynı etnik - dinsel kesim üzerinde yoğunlaştırmasından daha doğal birşey yok. Yani kara gözün kara kaşın maliyetini kabulleneceksiniz; esmerseniz, Ortadoğu tipliyseniz, Amerikan havaalanlarında herkesten daha fazla aranmayı hak ediyorsunuz demektir. Ya da bir alışveriş merkezinde, bir grup genç erkek, aranızda Arapça konuşarak dolaşıyorsanız, polis kimliklerinizi görmek isteyebilir; doğaldır. Teninizin rengi, etnik kökeniniz, diliniz ve dininiz sizi "potansiyel güvenlik tehdidi" çemberine sokuyorsa, sonuçlarına katlanacaksınız. Markın konuşması, son günlerde Washingtondaki iç güvenlik tartışmalarını izlerken hiç aklımdan çıkmayan bir Amerikan vinyeti. Washington Metrosunda yanındakilerle konuşurken, "Arapça" ile karıştırılır diye çekinerek, "inşallah, maşallah" gibi sözcükler kullanmamaya özen gösterdiğini söyleyen Türk meslekdaşım gibi, "İyi ki sarışınım" diyen ve ortalık yerde cep telefonuyla ailesini aradığında Arapça yerine Fransızca konuşmaya başladığını anlatan Lübnanlı arkadaşım gibi bir vinyet. Fişlenmeye hazırlan Adalet Bakanı John Ashcroftun geçen hafta açıkladığı ve kamusal bir tartışma süreci sonrasında, muhtemelen sonbaharda uygulamaya konması beklenen yeni önlemler, ABDye gelen vize sahibi Arap ve Müslümanlardan giriş kapılarında parmak izi alınmasını, bu ülkede öğrenim gören, çalışan Arap ve Müslümanların da polise kayıt yaptırmasını içeriyor. Yani ABD vatandaşı olmayan ve sürekli oturma izni (Yeşil Kart) almamış yabancılar, eğer Arap ya da Müslüman iseler, kendilerine "potansiyel güvenlik tehdidi" olarak bakılacak. İlk başta Libya, Sudan, Irak, İran, Suriye gibi, Washingtonın "terörist" saydığı ülkelerin vatandaşlarını hedef alacağı açıklanan önlemlerin, zamanla 20 kadar Arap ve Müslüman ülkenin, özellikle de 18 ila 35 yaş arasındaki erkek vatandaşlarını kapsaması gündemde.Bu ayrımcı fişleme uygulaması, Kongrede öncülüğünü Demokrat Senatör Edward Kennedynin yaptığı bir grubun muhalefetine ve birçok sivil toplum kuruluşunun ateş püskürmesine yol açtı. Uygulamanın dış başkentlerin tepkisine yolaçağını hesaplayan ABD Dışişleri de, Adalet Bakanlığına karşı tavır aldı. Pipes gibi düşünenler, "Yeni bir terör saldırısını engellemeye yarayacak her önlem mubah" diyenler ise Ashcroftı destekliyorlar.Önümüzdeki haftalarda, Ashcroftın öngördüğü "kamusal tartışma süreci" işlerken hangi kesimin sesinin daha fazla çıkacağı önemli. Markın idealizmini paylaşanlar ile terörün ipucunu ten renginde görenler arasındaki çekişme, ABDnin yakın gelecekte nasıl bir ülke olacağını da belirleyecek. ycongar@erols.com ABDde, 11 Eylülün ardından, sadece etnik ve dinsel profili nedeniyle gözaltına alınanların durumu tartışıldıkça gündeme gelen bu "potansiyel güvenlik tehdidi" etiketi, artık çok daha kurumsal ve kalıcı bir kategori olma yolunda.