RAHMETLİ Turgut Özal'ın Başbakanlığı yıllarıydı. Bir ufak ev davetinde sekiz kişi yuvarlak bir masaya oturmuş, sohbet ediyorduk. Herkes alkollu içki alıyor, Özal ise diyet kola içiyordu. Semra Hanım şen kahkahalar atıyordu konuşmalar sırasında ve yemek sonrası alınan konyak, likör, grapa türü içkiler masamıza henüz gelmişti. Özal bunların hepsinin şişelerini teker teker tetkik ediyor, üzerlerini okuyor, fakat ısrarlara rağmen bir kadeh olsun almıyordu!
Kendisinin kaliteli konyağı sevdiği, zaman zaman içtiği söylenir. Ama o gün nedense itibar etmemişti hiç birine. Ancak içkilerin özelliklerine öylesine aşinaydı ki hayret!
Sözü, şimdi şaraba getireceğim. Bir büyük gazetenin genel yönetmeni arkadaşımız bir ara dedi ki:
- Beyefendi, bu içkiler eskiden kaçak geliyordu Türkiye'ye. Mafya servet kazandı bu yüzden ama şimdi satışı serbest olunca Hazine vergi alıp büyük gelir sağlıyor. Bir şişe viski, bir paket sigara için insanlar hapse girmiyor.
Ve böylece konumuz liberal ekonominin faziletlerinden alkollu içkilerin serbestçe ithal edilmesine dönüştü...
* * *
VİSKİ İngilizlerin malıydı, Amerika bile milyarlarca dolar sarfetmesine rağmen (skoç) nefasetinde viski üretememişti. Konyak, şampanya Fransızlarındı, rakı da bizim. Şaraba gelince, her ülkenin bir şarap lezzeti, damak zevki vardı ki, insanlar bunlardan herhangi birini tercih edebilirdi, tüm mesele kaliteydi. Kötü üzümden, kötü koşullarda yapılmış veya dinlendirilmemiş, içindeki zararlı maddeleri arındırılmamış şarap, lezzetli de olsa sağlığa zararlıydı. Üstelik, sonradan en azından başağrısı yapıyor veya mideyi deliyordu.
Bir başka dostumuz karıştı lafa:
- Beyefendi dedi şarap ithali niçin yasak? Viski, şampanya geliyor da şarap niye dışardan gelmiyor?
Turgut Bey gayet doğal bir tavırla gözlerini Güneş Taner'e çevirdi.
- Güneş doğru mu, şarabın girişine yasak mı var?
- Evet efendim, maalesef öyle, Türkiye'de üretilen şaraba, şarapçılığa darbe vurmasın diye ithal edilemiyor.
- Adnan'a söyleyin (devrim Maliye Bakanı) bu işe bir baksın, halletsin. Olur mu böyle şey? Türkiye'ye iyi, kaliteli şarap gelirse tüketici iyiyi, kötüyü ayırt etmek fırsatını bulur. Bizimkiler de kaliteyi düzeltir.
* * *
GÜNEŞ Taner (Devlet Bakanı'ydı) görevi almıştı, bu uyarıyı hemen Adnan Kahveci'ye bildirdi. Üç - beş ay sonra az miktar da olsa dışardan şarap gelmeye başladı. Daha önce kaçak girdiği de ayrı bir gerçek.
Şimdi görüyorum, bazı restoranlar veya satıcılar pek çok yabancı kalitesiz şarabı bol bol satıyorlar. Damak tadı olmayan, sadece gösteriş meraklısı hacı babalar da büyük paralar ödeyip gerine gerine bu pahalı fakat kalitesiz şarapları içiyorlar. Afiyet olsun!!!
* * *
ŞARAP, son yıllarda ülkemizde büyük rağbet görüyor. Osmanlı padişahları da Kıbrıs şarabı, Girit şarabı içerlermiş. Şimdi doktorlar da tavsiye ediyor; bir - iki kadeh kalbe iyi geliyormuş, fazlası ise zarar veriyor, bu da malum.
Yabancı şarap gelince, yerli şaraplarımızın kalitesi düzeldi mi? Buna cevap bulalım.
Kavaklıdere, Doluca - Antik gibi önde gelen şaraplara çoğumuz alıştık. Yeni markaları da yüksek fiyatlarla piyasaya çıkartıyorlar. Ama şunu söyleyeyim, aynı markanın bir şişesi diğer şişeye uymuyor. Bizim kaşarpeynirler, beyazpeynirler gibi.
Mütevazı ama içimi hoş Yakut'a, Çankaya'ya gelelim! Geçen pazar günü üç tane ufak Yakut açtım üçü de sirkeleşmişti! Daha önceki günler Çankaya'da da aynı olay başıma gelmişti. Tetkik ettim, hepsinde mantarlar bozuk. Bırakın parasını keyfim kaçtı, vurduk bir kadeh rakıya. Efkarımızı giderdik.
Bizim ünlü şaraplarımız önce şu mantar sorununu halletseler olmaz mı?
Yazara E-Posta: y.cetiner@milliyet.com.tr