Siyaset Son dakika: Erdoğan'dan flaş sözler! "Kanal İstanbul'un ihalesini 2017'de yapıyoruz"

Son dakika: Erdoğan'dan flaş sözler! "Kanal İstanbul'un ihalesini 2017'de yapıyoruz"

10.12.2016 - 12:36 | Son Güncellenme:

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Gençlerimizin sahip çıkmadığı bir inovasyonun geleceği yoktur. İnovasyon bize dışarıdan gelmiş olsa da içerdiği anlam açısından kendi öz malımızdır" dedi. Erodoğan "Milletim yastığının altında ne var ne yok dönüştürüyor. Nasıl 15 Temmuz'da tanklara karşı çıktıysam bu gün de her şeyimi seferber ederim diyor. Milli param için her şeyimi seferber ediyorum" ifadesini kullandı.

Son dakika: Erdoğandan flaş sözler Kanal İstanbulun ihalesini 2017de yapıyoruz

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) tarafından İstanbul Kongre Merkezi'nde düzenlenen 5. Türkiye İnovasyon Haftası etkinliğine katıldı. Erdoğan burada yaptığı konuşmada "Kanal İstanbul'un ihalesini 2017'de yapıyoruz" dedi.

Haberin Devamı

Erdoğan, gençlerin sahip çıkmadığı bir inovasyon hareketinin başarı şansı bulunmadığına dikkati çekerek, bu kapsamda yürütülen önemli bir proje olan İnovatim'e katılan öğrencilere, okul ve iş hayatlarında başarı temenni etti. Görüşleri, değerlendirmeleri, teklifleri, eleştirileri, tecrübeleriyle Türkiye İnovasyon Haftası'nı zenginleştirenlere şükranlarını sunan Erdoğan, inovasyon konusuna verdikleri önem ve bu doğrultuda yürüttükleri faaliyetler için TİM yönetimini ve üyelerini kutladı. Erdoğan, sektörle akademi ve araştırma dünyası arasındaki ilişkileri geliştirme konusunda önemli bir yeri olduğuna inandığı bu etkinliğin her geçen yıl daha da gelişerek sürmesini diledi. İnsanlık tarihinin bir anlamda sürekli yeniliğin peşinde koşmanın, daha iyiyi, güzeli, faydalıyı aramanın tarihi olduğunu kaydeden Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti: "Bu bakımdan inovasyon, insanlığın tarihiyle eşittir desek yeridir. Meseleye inancımız açısından baktığımızda, elbette mükemmel olan sadece yüce yaratıcıdır. İnsanın mücadelesi ise ona layık olabilme, ona yaklaşabilme mücadelesidir. Yaratmak elbette sadece Allah'a mahsustur. Bize düşen ise kendi kabiliyetimiz çerçevesinde çalışmak, elimizden gelen gayreti ortaya koymak ve en iyisini elde etmeyi ummaktır. Bu çerçevede insan kendisine çizilen sınırlar dahilinde sürekli bir arayış içindedir. İşte bu anlayışla İslam medeniyetinin 7. yüzyıldan 17. yüzyıla kadar süren parlak döneminde her alanda bitmek bilmez bir iştiyakla araştırmalar yapılmış, ortaya çok önemli ürünler konmuştur. Bu çalışmalar insanlığın bugün sahip olduğu birikimin altyapısını oluşturuyor. Söylemek istediğim şudur; inovasyon, her ne kadar kavram olarak bize dışarıdan gelmiş olsa da içerdiği anlam itibarıyla kendi öz malımızdır, öz değerimizdir."

Haberin Devamı

'DAHA ÇOK YOLUMUZ VAR'

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Yitik, kaybedildiği yerde aranır" sözünü hatırlatarak, şunları kaydetti: "Madem ki medeniyetimizin öncü rolünü bu coğrafyada kaybettik, öyleyse bulmanın arayışlarına da buradan başlayacağız. Türkiye ayağa kalkmadan, bölgemizin de medeniyetimizin de ayağa kalkmayacağını, kalkamayacağını her vesileyle bir kez daha görüyoruz, anlıyoruz. Üzerimizdeki yük, sorumluluk ağırdır ama bir o kadar da şereflidir. İnovatif, yenilikçi çalışmalar yürüten firmalarımız, TİM gibi çatı kuruluşlarımız, kamunun ilgili tüm birimleri tempolarını ve hedeflerini bu bilinçle sürekli ileriye taşımak mecburiyetindedirler. Türkiye'nin 2023 hedefleri ancak yenilikçi bir anlayışın üzerine inşa edilebilir. Her alanda büyük bir dönüşüm, değişim geçiren Türkiye'nin inovasyon konusunda da aynı performansı ortaya koyacağına inanıyorum. Bu konuda ümit verici gelişmeler görmekle birlikte, henüz kat etmemiz gereken büyük bir mesafenin bulunduğu açıktır. İnovasyon, hayatımızın bir parçası haline gelmezse, eğer bunu başaramazsak, işin asıl kaymağını başkalarına bırakıp sadece hamallığını yüklenmekten kurtulamayız. Emeğimizin asıl karşılığını ancak üretimi tasarımla, markayla bütünleştirdiğimizde alabiliriz."

Haberin Devamı

Son dönemde kat edilen mesafenin hiç de küçümsenemeyecek seviyede olduğunu aktaran Erdoğan, şöyle konuştu: "Örneğin, 2001'de 76 bin olan Ar-Ge insan kaynağı sayımız, 2016 itibarıyla 224 bini geçti. Yine 2001'de yüzde 0,54 olan Ar-Ge harcamalarının gayrisafi yurt içi hasılamız içindeki payı, 2016'da yıllık 20 milyar lirayı aşarak yüzde 1,06 seviyesine yükseldi. Yeterli değil. Hedef, yüzde 3. Bunu başarmamız lazım. 2002-2015 arasındaki yerli patent başvuru sayısı 37 bini geride bıraktı. Geçtiğimiz yıl itibarıyla imalat sanayindeki girişimlerin yüzde 55'i, hizmet sektörünün ise yüzde 47'si yenilikçi faaliyetler yürütür hale geldi. Küresel inovasyon endeksinde 128 ülke içinde 42. sıraya yükselmiş bulunuyoruz ama endüstriyel tasarım alt başlığında Çin, İtalya ve Kore ile birlikte ilk sırada bulunuyoruz. Tüm bu gelişmelerin olumlu neticelerini büyüyen ekonomimiz ve artan ticaret hacmimiz üzerinde görmeyi ümit ediyoruz. Türkiye İnovasyon Haftası'nı bu bakımdan geldiğimiz yerin ve hedeflerimizin muhasebesini yapmamıza vesile olacak bir etkinlik haline de dönüştürmeliyiz. Cumhurbaşkanı olarak bu doğrultuda yapacağımız tüm çalışmalarda desteğimin yanınızda olduğunu bilmenizi özellikle istiyorum."

Haberin Devamı

Cumhurbaşkanı Erdoğan, inovasyon kavramına çok farklı açılardan yaklaşanların da bulunduğunu anlatarak, bugün bazılarının inovasyon hakkında söylenecek sözün kalmadığını ifade ettiklerini aktardı. Erdoğan, 1899'da Amerikalı Patent Dairesi Başkanı'nın "icat edilecek veya icat edilebilecek her şeyin icat edildiğini" söylediğini, diğer yandan inovasyonun "mevcut ürünlerin kılıflarını değiştirmekten ibaret bir kandırmaca" olduğunu öne sürenlerin de bulunduğunu anlatarak, inovasyonun iyi bir aksesuar ve görünürlük aracı olduğuna inananların bulunduğunu söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bence inovasyon bunların hiçbiri değil. O başka bir şey. İnovasyon, her şeyden önce bir zihniyet değişikliğidir, bunu anlamamız lazım. Buna adeta bir güncelleme de diyebiliriz. Mevcuttan memnun olmayan ya da mevcuttan daha iyisinin mümkün olduğuna inanan bir zihniyet, inovasyonla kendine yeni bir yol aramaya başlar. Dünyayı insanlar için daha kolay, daha müreffeh ve daha huzurlu bir yer yapma iddiası, ancak sabırla ve sebatla yürütülebilecek bir süreçtir. 'Garantili yaşayayım', 'rahatıma bakayım', 'memur olayım' düşüncesindeki bir zihniyetin inovasyon faaliyetiyle hiçbir ilişkisi olamaz." diye konuştu.

Haberin Devamı

İnovasyonun yolunun, daha önceki yıllarda da ifade ettiği gibi "zihni sınır projeleri" diye karikatürize edilen yeni fikir üretimine açık olmaktan, "icat çıkarma" denilen yenilik direnişine karşı mücadele etmekten geçtiğini vurgulayan Erdoğan, bu aşamadan sonra yapılması gerekenin, fikrin, hayalden gerçeğe dönüştürülmesi ve son olarak da müşteriye sunulması, yani ticari hale gelmesi olduğunu kaydetti.

'SOMUTLAŞMAYAN FİKİR SADECE HAYALDİR'

Erdoğan, mevcut durumdan rahatsız ve iddia sahibi çalışkan bir zihnin, bu üç adımın birbirinden ayrı olmadığını gayet iyi bildiğini dile getirerek, "Çünkü somutlaştırılamayan fikir, sadece hayaldir. Ticarileşmeyen yani insanlara fayda ve artı değer sunamayan bir çaba 40 yılda öğrenilmiş, 40 adım öteden bir ipliği iğne deliğinden geçirme becerisi gibi israftır, gereksizdir. İnovasyon, sadece dar bir kesimin değil, tüm insanların faydasını gözeten bir anlayışla yürütülmelidir. Bir taraftan artı değer oluşturan ama aynı zamanda istihdam sağlayan bir zihniyetle inovasyona yönelmeliyiz. Bu yaklaşım, ister istemez reel sektörü esas, finans sektörünü ise ona yardımcı olarak kabul eder." ifadelerini kullandı.Finans sektörü denilince akla hemen son günlerdeki kur dalgalanmalarının geldiğini vurgulayan Erdoğan, "Bazıları döviz kurunun artmasının arkasındaki gerçekleri, oynanan oyunları, kimlerin bunu niye yaptığını görmek istemiyor. Döviz yerine milli paramızı kullanma kararımız, bir başka ülkenin ekonomisi aleyhine bir faaliyet asla değildir. Biz kendi ülkemizle birlikte dünyanın her köşesindeki insanların da refah ve huzur içinde yaşamasını istiyoruz." değerlendirmesinde bulundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşması sırasında etkinliğe turkuvaz renkli tişörtlerle katılan, 140 üniversiteden 2 bin İNOVATİM üyesine seslenerek, "Şimdi turkuvaz gençliğini karşımda görünce gönlüm açılıyor. Çünkü turkuvaz bizim milli rengimizdir, bizimdir. Şöyle lügatte de ansiklopedide de şöyle bir turkuvazın neler getirip götürdüğünü bir incelerseniz, nasıl bir gönül huzuru sağladığını da orada ayrıca görürsünüz. Turkuvazın bir de bu özelliği var. Kırmızıyla arasındaki fark budur, onu da söyleyeyim." dedi.

BİZ YATIRIM İSTİYORUZ

Tarihten bir olayı aktarmak istediğini anlatan Erdoğan, 1970'lerde ABD'nin işsizlik ve durağan talep nedeniyle faizleri yükseltme kararı aldığını belirtti. Erdoğan, bu kararın 1980 ile 1985 arasında doların, yen, mark, frank ve sterlin karşısında yüzde 50 değer kazanmasıyla sonuçlanınca ülkenin ihracatının çöktüğünü anlattı. Erdoğan, yönetimin, finans sektörü para kazanmayı sürdürdüğü için önce bu durumu pek önemsemediğine dikkati çekerek, şunları kaydetti: "Krizden etkilenen imalat şirketleri servis sağlayıcılar ve çiftçiler ise dış rekabete karşı korunmalarını talep eden kampanyalar başlattılar. Ülkenin üretime dayalı küresel şirketleri de buna katılınca korumacılık içeren yasalar birer birer kongreden geçmeye başladı ancak bu tedbirler, dünya ticaretinin daha da daralmasıyla gelir dengesinin daha da bozulmasıyla sonuçlandı. Sonunda Amerika, Batı Almanya, Fransa, Japonya ve İngiltere'yle bir araya gelerek, 1985-1987 arasında doların yen karşısında yüzde 51 değer kaybetmesinde anlaştılar. Dünya bugün de benzer bir durumla karşı karşıyadır."

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, tüm dünyada, reel sektörün hasmı olarak gördüğü kurun da faizlerin de yükselmesine karşı olduklarını vurgulayarak, konuşmasını şöyle sürdürdü:"Çünkü biz yatırım istiyoruz. Biz istihdamın artmasını istiyoruz. Biz üretim istiyoruz. Biz ülkemizdeki yatırımcının, girişimcinin dünya ile rekabette gücünün artmasını istiyoruz. Bunun için içeride kendi milli paramızı, dış ticarette muhataplarımızın milli parasını kullanma kararı aldık. İşte Rusya ile görüştük, yaklaşık 1-1,5 yıl oluyor, dedik ki 'Biz sizden ne alıyorsak Rus rublesiyle alalım.' İran'la konuştuk, 'Sizin paranızla alalım.' O zaman dinardı, şimdi onlar da kendi öz paralarına geçiyorlar. Çin aynı şekilde, 'Siz de bizden ne alıyorsanız Türk lirasıyla alın.' Mutabık kaldık ve Merkez Bankalarımıza da talimatı verdik. Çünkü paradan para kazanan, bunu insanların kahir ekseriyetinin işini, aşını kaybetmesi pahasına yapan anlayışı doğru bulmuyoruz. İnovasyonu mümkün kılan zihniyetle de işte burada buluşuyoruz. İnovasyon, dar bir azınlığın refahı için paradan para kazanmaya da hiçbir şey üretmeden para kazanmaya da karşıdır, karşı olmalıdır. Bu yöntemle para kazanmak, üretimle fayda sağlamakla huzuru ve refahı öne çıkarmakla mümkündür. En azından biz öyle görüyoruz. "
Bu sene Türkiye İnovasyon Haftası'nda gündeme gelen tüm konuların kısa sürede ticarileşecek seviyelere ulaşmasını dileyen Erdoğan, lazerin keşfedilmesinin önemli bir buluş olduğunu ancak hangi alanlarda insanlığın hayatını nasıl değiştireceğinin fark edilmesinin epeyce zaman aldığını anlattı. Lazerin şimdi kanser ve göz bozukluklarının tedavisinden marketlerde barkod okuyan cihazlara kadar geniş bir alanda kullanıldığını aktaran Erdoğan, lazerin kullanım alanının daha da gelişeceğini dile getirdi.

Bugün kıymeti anlaşılamıyor olsa da hangi fikrin gelecekte insanlığın günlük hayatının ayrılmaz bir parçası haline gelebileceğinin bilinemeyeceğini ifade eden Erdoğan, küresel dünyanın geleceğinde söz sahibi olabilmek için çevreye görerek bakmanın alışkanlık haline getirilmesinin önemine işaret etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, gençlerden denemekten, yanılmaktan yine deneyip yanılmaktan muvaffak olana dek vazgeçmemelerini isteyerek, "Üstadın dediği gibi, 'Tohum saç, bitmezse toprak utansın, hedefe varmayan mızrak utansın.' Sizden beklentim bize ait ve dünya ile entegre hizmetler ve ürünler üretmeniz, dış ticaretimizi artırarak diğer ülkelerle güçlü ekonomik ilişkiler kurmanız, istihdamı genişletmenizdir." diye konuştu.

BİZE DİZ ÇÖKTÜRMEYE ÇALIŞTILAR

Türkiye'nin 14 yılda elde ettiği başarılarla yenilikçiliğin faydalarını gördüğünü, bu lezzeti tattığını vurgulayan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Buna karşılık son 3 yılımız yenilikçilik yolunda harcamamız gereken zamanı ve enerjiyi farklı konulara yöneltmeye zorlandığımız bir dönem oldu. Faizlerden vadelere, dış ticaretten yatırımlara, milli gelirden ticarete kadar her alanda cumhuriyet tarihinin en yüksek seviyesine ulaştığımız 2013-2014 yılları aynı zamanda istikrar ve güven ortamımıza yönelik en büyük saldırıların da başladığı dönemdir. Şundan emin olunuz, Türkiye şayet, Gezi olaylarını, FETÖ'nün 17-25 Aralık emniyet-yargı ve 15 Temmuz silahlı darbe girişimlerini, PKK ve DEAŞ örgütlerinin kanlı eylemlerini yaşamamış olsaydı, bugün çok başka bir noktada bulunacaktı. 800 milyar doları aşan milli gelirimiz, trilyon dolara dayanmış olacaktı. 410 milyar doları bulan dış ticaretimiz 600 milyar dolarlara yaklaşacaktı. Düşen petrol fiyatlarının etkisiyle dış ticaret açığımız azalacak, yatırım imkanlarımız artacaktı. Büyüme oranlarımız yüzde 6-7'lerden aşağı düşmeyecekti. Faiz oranları biliyorsunuz 4,6'ya kadar düşmüştü, yüzde 3'lere gerileyecekti. Enflasyon bu rakamın da altına inecekti. Bu verilerin sağladığı güç ve imkanla Suriye ve Irak'ta çok daha etkin bir politika izleme imkanına sahip olacaktık. Fakat çok açık, çok kirli, çok sinsi bir dizi oyunla elimizi, kolumuzu bağlamaya, bize diz çöktürmeye çalıştılar."

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, IMF'ye olan borcu 2013'te sıfırladıklarını hatırlatarak, şu değerlendirmelerde bulundu: "Bu kurumla olan ilişkilerimizde yeni bir döneme girdik. Şimdi onlar bizden borç istiyor. '5 milyar dolar verir misiniz?' diye. 'Verebiliriz.' dedik. Bakın nereden nereye geldik. Göreve geldiğimizde IMF'ye borcumuz 22,5 milyar dolardı. Merkez Bankasının döviz rezervi 27,5 milyar dolardı. IMF sıfırlandı, hamdolsun Merkez Bankamız da artık çok daha güçlü bir şekilde ayakları üzerinde rahat rahat duruyor. Aradan 3,5 yıldan fazla zaman geçmiş, birileri hala 'IMF ile anlaşma yapın, borç alın, ekonomik ve siyasi bakımdan yeniden bu kurumun kontrolüne girin.' diye bas bas bağırabiliyor. Bunlar vatana ihanet ediyorlar. Niye IMF'den borç alacağız, bizim böyle bir derdimiz yok. Türkiye artık ayakları üzerinde duran bir ülkedir. Biz şu anda dünyanın en az gelişmiş ülkelerine, birinci sırada ABD'nin yardım ettiği, ikinci sırada bizim yer aldığımız, üçüncü sırada İngiltere'nin yer aldığı bir dönem durumundayız. Eğer bunu milli gelire göre hesap ederseniz biz birinci sıradayız, bu noktadayız. Çünkü biz 'Veren el alan elden hayırlıdır.' diye buna inanmışız. Onun için de en az gelişmiş ülkelere yardımlarımızı sürekli devam ettiriyoruz."

NATO KOMUTANINI İÇİN SERT SÖZLER

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 15 Temmuz sürecinde NATO ve Avrupa Birliği'nin yaklaşımına da değinerek, şunları kaydetti: "NATO'nun bir komutanı, Türkiye'de darbe yapmaya kalkıştıkları için görevden alınan, tutuklanan subayların yasını tuttuğunu açıkça söyleyebiliyor. Avrupa Birliği'nin siyasetçileri ve bürokratları kendi değerlerine, kendi ilkelerine sırtlarını dönme pahasına Türkiye'ye ayar vermeye çalışıyor. Pek çok yerde başka ülkeler söz konusu olduğunda asla öne sürülmeyen kriterler, ölçüler, çıtalar sıra bize geldiğinde bir anda ortaya konulabiliyor. Daha açık bir ifadeyle Türkiye'nin geldiği noktadan ve ulaşmak istediği yerden rahatsız olanlar, bu duygularını ve niyetlerini saklayamıyor, bir şekilde bunu ifade ediyorlar. Biz ne olup bittiğini gayet iyi biliyoruz. Bu meselelerle uğraşırken, daha önceki başarılarımızı nasıl elde ettiğimizi unutmuş değiliz. Hem krizlerle mücadele edecek hem kalkınmamızı, büyümemizi sürdürecek hedeflerimize doğru yürüyüşümüzü kesintiye uğratmayacak bir yaklaşımla çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Peki ben buna ne diyorum? Gençler ben buna 'siyasi inovasyon' diyorum, bunun farkı bu."

Milletle birlikte üstesinden gelinemeyecek hiçbir meselenin olmadığını 14 yılda defalarca ortaya koyduklarını anlatan Erdoğan, "Komşumuz Avrupa Kalkınma Bankası ve çevresinden 400 milyar avro destek aldı. Düşünebiliyor musunuz? Ama biz hamdolsun böyle bir kapı çalmadık, böyle bir duruma da düşmedik. İnşallah bugünkü sorunlarımızı da aynı şekilde çözecek. İşte milletim ne yapıyor? Yastığının altında ne var ne yok, gidiyor TL'ye dönüştürmek suretiyle 'Ben nasıl ki 15 Temmuz'da meydanlara çıktım, silahlara karşı, uçaklara karşı, silahsız olarak bayrağımla yürüdüysem, bugün de kendi param için her şeyimi seferber ediyorum.' diyor. Gençler bu millet büyük bir millet. 'Yürüyeceksin, millet yürüyecek arkadan.' diyor ya şair. İşte yürüdüğün zaman millet arkandan yürür." diye konuştu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2023 hedeflerine doğru taviz vermeden devam edeceklerini ifade ederek, bütün engellemelere rağmen Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nü hizmete açtıklarını, 20 Aralık'ta açılışı yapılacak Avrasya tüneliyle İstanbul'un trafiğinin ciddi anlamda rahatlayacağını söyledi.

KANAL İSTANBUL 2017'DE İHALEYE ÇIKIYOR

Çanakkale Köprüsü'nün temelini 18 Mart'ta atacaklarını, Karadeniz'i Marmara Denizi'ne bağlayacak Kanal İstanbul'un ihalesini 2017 içinde yapacaklarını belirten Erdoğan, şöyle devam etti:"Bununla da kalmayacağız, 2018'in ilk çeyreğinde de dünyanın bir numaralı havalimanının açılışını yapacağız. Nerelerden nerelere geldik. Şu anda bulunduğumuz yer... İstanbul'da böyle bir salonumuz yoktu bizim. Şimdi yerin altında bu muhteşem salonu bütün engellemelere rağmen yaptık. Aynısını Ankara'da yaptık, aynısını Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nin içinde yaptık. Bunlar bizim ayrıca bu tür etkinliklerde, kültürel etkinliklerde Türkiye kendi şanına yakışanı bir an önce gerçekleştirsin diye attığımız adımlar. Daha güzelleri de olacak. Türkiye, şu anda sadece geleceğe bakıyor, ama geçmişten ders alarak bunu yapıyor."