Gündem İstanbul sözleşmesi benimsenemiyor...

İstanbul sözleşmesi benimsenemiyor...

08.12.2019 - 07:50 | Son Güncellenme:

İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi tarafından düzenlenen “Kadına Yönelik Erkek Şiddetiyle Mücadele” sempozyumu dün başladı.

İstanbul sözleşmesi benimsenemiyor...

İstanbul Sözleşmesi’ni Türkiye adına 2,5 yıl müzakere eden Prof. Dr. Feride Acar, “Sözleşme, ‘Şiddet varsa zorunlu arabuluculuk ve uzlaştırma olamaz’ diyor” diye konuştu. Avrupa Konseyi’nin Kadınlara Karşı Şiddet ve Ev İçi Şiddete Karşı Uzman Eylem Grubu GREVIO’nun üç dönem başkanlığını yürüten, Ortadoğu Teknik Üniversitesi siyaset sosyolojisi öğretim üyesi Prof. Dr. Feride Acar, İstanbul Sözleşmesi’ne ilişkin şunları söyledi:

“İstanbul Sözleşmesi’nin dışında şimdiye kadar hiçbir hukuki bağlayıcılığı olan dokümanda toplumsal cinsiyet kavramının tanımı yok. Zaten itirazlar da buradan geliyor. Diyorlar ki ‘Efendim herkes şiddete uğruyor. Ev içerisinde erkekler de şiddete uğruyor. Bunu niye böyle sadece bir cinse yönelik yapalım’ diyenler var ve burası Avrupa Konseyi. Dolayısıyla bu önemli bir adımdı. Mağdur odaklı davranma zorunluluğu getiriyor ve kültür, adet, din gelenek veya sözde namusun haklı gerekçe kabul edilemediği, bunlar nedeniyle kimsenin bir kadının şiddete uğramasının mazur gösterilemeyeceğini söylüyor. İstanbul Sözleşmesi tek yönlü bir mücadele değil önleme, koruma, soruşturma bir bütüncül politikalarla hareket etme sorumluluğu getiriyor. Türkiye’de çok tartışılan kadına yönelik şiddet vakalarında arabuluculuk ve uzlaştırma da dahil zorunlu alternatif çatışma yollarının yasaklanmasını istiyor sözleşme. ‘Şiddet varsa zorunlu arabuluculuk ve uzlaştırma olamaz’ diyor. Raporlar, ‘İstanbul Sözleşmesi’nin ana yaklaşımının temel bakış açısının benimsenmesinde Türkiye’de ciddi bir sorun var’ diyor, ‘Devlet de bu konuda yeterince etkin değil’ diyor.”

Erkek egemen yargı

Koç Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Bertil Emrah Oder ise, “Dünyanın her yerinde hiç kimse ‘Şiddet iyidir, kabul edilebilir’ dememekle birlikte şiddeti haklılaştırma eğiliminde. Ve kadınlar provokatif olduğu zaman şiddetin haklılaştırma eğiliminin arttığını, gözlemleyebiliyoruz. Dolayısıyla yargıdaki bu cinsiyetçi tutumun şiddetin aslında mağduru haklılaştırma boyutuyla ilişkili olduğunun da ayırdında olmamız ve dolayısıyla erkek egemenliğinin ceza yargılamasında ve özellikle Yargıtay’da varlığı çok fazla. Bunu özellikle eğilmek anlamlı olabilir.”