Siyaset Son dakika! TBMM 100 yaşında... 23 Nisan özel oturumu başladı

Son dakika! TBMM 100 yaşında... 23 Nisan özel oturumu başladı

23.04.2020 - 14:14 | Son Güncellenme:

Gelen bir son dakika haberine göre; TBMM Genel Kurulu, TBMM'nin açılışının 100. yıl dönümü ile 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla özel gündemle toplandı.

Son dakika TBMM 100 yaşında... 23 Nisan özel oturumu başladı

23 Nisan özel oturumunda konuşan Şentop'un açıklamalarından satır başları şu şekilde:

Haberin Devamı

Şentop, Meclis'in açılışının 100. yılı ve 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla özel gündemle toplanan TBMM Genel Kurulunda yaptığı konuşmada, bu bayramı ve yıl dönümünü meydanlarda, milyonlarca vatandaşın katılımıyla kutlamayı arzu ettiklerini ancak Türkiye'yi de etkileyen küresel salgın nedeniyle katılımı sınırlandırmak, bu kutlu yıl dönümü için planladıkları etkinlikleri ileri bir tarihe ertelemek zorunda kaldıklarını söyledi. Bir süre sonra bu zorluğun da üstesinden geleceklerini dile getiren Şentop, bu yıl içinde Meclis'in açılışının 100. yılını, planladıkları kapsamlı ve yoğun etkinliklerle kutlayacaklarını belirtti. 

Şentop, bugünün, milletin her bir ferdinin göğsünü kabartacak ve yarına daha umutla bakmasını sağlayacak büyük ve önemli olduğuna işaret ederek "Bugünü büyük ve önemli kılan, bundan tam yüz yıl önce ve tam da bu saatlerde açılışı yapılan Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni inşa eden ceht, gayret ve manadır." dedi.

Haberin Devamı

Vatanın, yüz yıl önce ilhak ve işgal, Türk milletinin ise esir olma tehdidiyle karşı karşıya olduğunu ifade eden Şentop, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Büyük kayıplarla ve mağlup olarak çıktığımız Birinci Dünya Savaşı'nın sonucunda milletimiz, son hürriyet kalesi olan Anadolu'dan da sürülüp çıkarılmak istenmekteydi. Türkiye, ordusu terhis edilmiş ve silahlarına el konulmuş, başşehri işgal edilmiş, Meclis'i dağıtılmış ve iktisaden çökertilmiş bir manzara arz ediyordu. 19 Mayıs 1919'da Gazi Mustafa Kemal Paşa, Samsun'a çıktığında görünen tablo buydu. Fakat istilacıların ve haysiyetlerini hırslarına kurban etmiş iş birlikçilerin hesaplayamadıkları husus, tarihi şeref levhalarıyla ve başarılarla dolu aziz milletimizin esarete boyun eğmeyen tabiatı ve manevi kuvvetiydi. Bu tabiatı bilen ve o manevi kuvvetin farkında olanlar, şartların umut kırıcı ve boğucu görünmesine aldırmadan kısa sürede bütün vatan sathını saracak olan Milli Mücadele meşalesini yaktılar."

"GAZİ MECLİSİMİZ MİLLİ MÜCADELE'NİN KARARGAHIDIR"

Şentop, milletin gayret ve cesaretiyle Samsun'dan başlayıp Amasya, Erzurum, Sivas ve nihayet Ankara duraklarından geçerek dalga dalga bütün vatan sathına yayılan "Ya istiklal ya ölüm" şiarına bürünerek topyekun bir dirilişe dönüşen Milli Mücadele'nin, bugün idrak edilen yıl dönümünün temelini teşkil ettiğini anlattı.

Haberin Devamı

Bütün aşamalarıyla Milli Mücadele'yi geçmişe ait bir hatıradan ibaret görmenin doğru olmadığını vurgulayan Şentop, "Samsun'da başlayıp İzmir'de zaferle neticelenen Milli Mücadele, tarihin belli bir döneminde başlayıp bitmiş bir süreç değil istiklali tam yolunda kesintisiz ve kararlı davranmayı zorunlu kılan şuurun adıdır." dedi.

TBMM'nin 100. yılını idrak ederken önemli bir konuya değinmek gerektiğini söyleyen Şentop, şöyle devam etti:

"Kurtuluşa inanmış kadronun öncülüğü ve milletin azmiyle kazanılan Milli Mücadele'nin iki esası vardır: Bu esaslardan ilki tam bağımsızlık hedefi, diğeri de tam bağımsızlık hedefine yönelik mücadelenin milli iradeye dayanarak yapılması prensibidir. Bu tarafıyla Milli Mücadele, dünyadaki benzerlerinden ayrılır. 100. yılını andığımız Gazi Meclisimiz, Milli Mücadele'nin sonucu değil, bizzat merkezi ve karargahıdır. Neyi andığımızı ve kutladığımızı bilmeye mecburuz. Açılışının 100. yıl dönümünü idrak ettiğimiz bu Meclis, 'Bağımsız yaşamaya mali durumumuz müsait değildir, zira çok borcumuz vardır.' diyenlerin olduğu bir ortamda, her ne pahasına olursa olsun tam bağımsızlık uğruna her türlü mücadeleyi göze almanın sembolüdür. Yüzüncü yıl dönümünü andığımız bu Meclis, 'Büyük devletleri karşımıza almayalım. Batılı devletlerle sorunlarımızı diplomasi yoluyla çözelim. Savaşmak, maceracılıktır.' diyenlerin hiç de az olmadığı bir dönemde, 'Hiçbir devlet, haysiyetimizden daha büyük değildir.' kararlılığını varlığının merkezine yerleştirmiş bir milli karargahtır. Yüzüncü yıl dönümünü andığımız bu Meclis, İttihatçılara duyduğu nefret ve iktidar hırsı sebebiyle işgal güçleriyle işbirliği yapan bazı fırkacılara karşı, Gazi Mustafa Kemal'in Amasya'da 'Ortada İttihatçılık, İtilafçılık yoktur. Memleket meselesi vardır.' iradesini rehber edinen bir merkezdir."

Haberin Devamı

"MİLLİ MÜCADELE'Yİ BAŞARIYA ULAŞTIRAN İŞTE BU RUHTUR"

Haberin Devamı

Şentop, Milli Mücadele'nin merkezi ve karargahı olarak bu mukaddes hamleyi yöneten Birinci Meclis'in bir diğer önemli özelliğinin farklılıklarını muhafaza ederek ortak bir milli hedefe yönelme kabiliyeti olduğuna dikkati çekti.

Siyasetin ve demokrasinin bir yanının "çatışma", diğer yanının "uzlaşma" olduğuna işaret eden Şentop, şunları söyledi:

"Bu farklılıkları, iflah olmaz bir kindarlığa; görüş farklılıklarını kan davasına dönüştürmek, neticesiz kalmaya mahkum olduğu gibi, milleti nifak tuzağına itmek anlamı taşıyacaktır. Yüz yıl önce Milli Mücadele'yi yöneten Birinci Meclis'te, Mehmet Akif ile Cami Baykurt, Diyap Ağa ile Hamdullah Suphi, Hüseyin Avni Ulaş ile Kılıç Ali, Hasan Basri Çantay ile Mahmut Esat Bozkurt, Ali Şükrü Bey ile Adnan Adıvar yan yana, omuz omuza istiklali tam yolunda mücadele ediyordu. İsimlerini zikrettiğim zevatın hiçbiri, yanındakine benzeyerek ve dünya görüşünden yahut telakkilerinden vazgeçerek o Meclis'te değildi. Fakat Sakarya Muharebeleri esnasında Meclis'in Kayseri'ye taşınması söz konusu olduğunda Diyap Ağa, 'Biz buraya ölmeye geldik ve ben son kurşunuma kadar savaşacağım.' derken Mehmet Akif, İstiklal Marşı'nı kaleme alıp 'Hangi çılgın bana zincir vuracakmış, şaşarım.' diye millet adına kükrüyordu. Türkiye'nin varlığına, birliğine ve dirliğine kastetmedikçe, şiddeti bir yöntem olarak teşvik edip desteklemedikçe, milli gayelerimize ket vurmadıkça bütün farklılıkların bu çatı altında yer bulması, devlet ve millet olarak zenginliğimizdir. Birinci Meclisi var eden, Milli Mücadele'yi başarıya ulaştıran ve gücümüzün mayası, işte bu ruhtur."

"ADALETSİZ DÜZEN DEĞİŞMEDİKÇE KÜRESEL BİR BARIŞTAN SÖZ EDİLEMEZ"

TBMM Başkanı Şentop, son aylarda yaşanan ve insanlık için yeni bir tecrübe olan küresel salgın nedeniyle bazılarının artık dünyada hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı iddiasında olduğunu, daha ileri giderek yeni küresel bir tasarımdan söz edenlerin bile çıktığını belirtti. Bu konuların zamanla daha iyi tartışılacağını, salgının boyutları ve etkilerinin daha iyi görüleceğini dile getiren Şentop, "Bu salgın vesilesiyle bir kez daha ve sarahaten ortaya çıkan tablo, bugün dünyada cari olan sistemin sürdürülebilir olmadığıdır. İnsanı, farklılıkları, yoksulları hesaba katmayan, bazı insanların sadece haklara ve bazılarının da sadece görevlere sahip olduğu bu acımasız ve adaletsiz düzen değişmedikçe küresel bir barıştan söz edilemez." diye konuştu.

Şentop, bugün, gelişmiş ülkelerin bile karşısında çaresiz kaldığı bu salgının Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından ısrarla dile getirilen "Dünya beşten büyüktür." tespitinin ve binlerce yıllık devlet anlayışının temel düsturlarından olan "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın." prensibinin önemini bir kez daha ortaya koyduğuna işaret etti.

Olaylar ne yönde seyrederse seyretsin, Türkiye'nin bölgesel ve küresel düzeyde iddialarından sapmasına veya vazgeçmesine yol açmayacağını ifade eden Şentop, şunları kaydetti:

"İlhamını Milli Mücadele'den ve gücünü aziz milletinden alan Türkiye Cumhuriyeti, hegemon güçlerin kurduğu diplomasi masalarında artık bir sorun başlığı olarak değil çözüme katkısı aranan bir aktör olarak bulunmaya kararlıdır. Bu kararlılığı yok saymaya veya sınamaya kalkan her kim olursa olsun, hesabının bozulduğunu görmeye mahkumdur. Yüz yıl önce ve tamamen tükendiği varsayılan bir dönemde azim ve kararlılığıyla ayağa kalkan, adeta küllerinden yeniden doğan Türkiye, bugün daha güçlü, daha coşkulu ve daha diridir. Yüz yıl önce, cephedeki askerinin yarasına tentürdiyot bulamadığı için naftalin basan Türkiye, bugün küresel salgın karşısında çaresiz kalan devletlere tıbbi yardımda bulunmaktadır."

Dünyanın ne yöne evrileceğinin uzun uzun tartışılacağına değinen Şentop, Türkiye'nin yeni dünya düzeninde söz ve iddia sahibi olacağını söyledi. Şentop, "Bu denli emin olmamızın iki esaslı sebebi vardır: Evvela dünya artık bu çarpık ve adaletsiz düzenle daha fazla idare edilemez ve ikinci olarak da Türkiye, büyük ve diri bir hamle olarak insanlığın ufkunda parlamaktadır." değerlendirmesinde bulundu.

"GENÇLERİMİZİ ÇAĞIN GEREKTİRDİĞİ DONANIMA SAHİP BİREYLER OLARAK YETİŞTİRMELİYİZ"

Bugünü anlamlı kılan taraflarından birinin de Türk milleti için hayati öneme sahip bugünün, çocuklara armağan edilmesi olduğunu belirten Şentop, 23 Nisan'ın 1927'den bu yana bugün, çocuk bayramı olarak kutlandığını hatırlattı. Şentop, Türkiye'yi diğer devletlerden üstün kılan taraflardan birinin de işte bu yaklaşım olduğuna dikkati çekerek Türkiye Cumhuriyeti'nin 1927'de en önemli milli günlerinden birini çocuklar için bayram ilan ettiğini ve çok erken denilebilecek bir tarihte, 1934'te kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanıdığını anlattı.

Çocuk ve gençlerin, toplumunun geleceğine ilişkin iddiası olduğunu belirten Şentop, "Çocuklarımızı ve gençlerimizi milli ve manevi değerlerimizle donatıp, kendi ayakları üzerinde duran, istiklal ve hürriyet aşığı, çağın gerektirdiği donanıma ve niteliklere sahip bireyler olarak yetiştirmeliyiz. Bu bakımdan eğitim kurumlarımıza, başta Milli Eğitim Bakanlığı olmak üzere bütün bakanlıklarımıza ve sivil toplum örgütlerimize büyük vazifeler düşmektedir." diye konuştu.

ŞENTOP'TAN ÇOCUK VE GENÇLERE ÇAĞRI  

Şentop, konuşmasında çocuklara ve gençlere şöyle seslendi:

"Geçmişi parlak başarılarla ve insani değerlere saygıyla dolu büyük bir milletin mensubusunuz. Tarihimizi öğrendikçe ve atalarımızı tanıdıkça daha büyük işler yapmak kudretini kendinizde bulacaksınız. Başka milletleri ve toplumları küçük görerek değil, bütün insanlığın faydasına olacak insani erdemleri ve gayreti taşıdıkça devletimizi büyütecek ve güçlendireceksiniz. Atalarınızın, büyüklerinizin çetin fedakarlıklarla ve bedellerle kazandığı ve sizlere devrettiği vatanı, devleti ve medeniyet değerlerini daha ileri noktalara taşımak sizin elinizdedir. Türkiye vatanımızdır fakat Türkiye aynı zamanda vazifemizdir. Bayrağımıza duyduğumuz hürmet, vatanımıza duyduğumuz bağlılık ve milletimizi daha ileriye taşıma ülküsü, hayatımızı anlamlı ve yolumuzu aydınlık kılan hususiyetlerdir. Bu yolda başarılı olacağınıza inancımız tamdır."

Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve mücadele arkadaşları olmak üzere, açıldığı günden itibaren TBMM çatısı altında görev yapan bütün milletvekilleri ve devlet adamlarını, "büyük Türkiye" yolunda şehadete yükselenleri, gazi olanları ve 15 Temmuz'da darbeye direnen vatan evlatlarını rahmet, minnet ve şükranla anan Şentop, konuşmasını, "Şanla, şerefle, sıhhat ve selametle, birlik ve beraberlik içinde, büyük Türkiye yolunda nice yüzyıllara." diyerek tamamladı.

AK PARTİ'Lİ BOSTANCI: DURDUĞUMUZ YER GÜÇLÜ BİR MECLİSTİR

AK Parti Grup Başkanı Naci Bostancı ise AK Parti olarak topluma daha iyi bir hayat sunmak için mücadele ettiklerini vurgulayarak, "En temel ilkemiz her zaman kusurlarımızı azaltmak ve meziyetlerimizi artırmak olmuştur. 15 Mayıs'ta İzmir'in işgali milletin kalbindeki yarayı ateşli bir öfkeye çevirmiştir. 19 Mayıs'ta Samsun'a giden Mustafa Kemal, Kuvayı Milliye'nin ateşini yakmıştır. Rauf Orbay, Kazım Karabekir ve niceleri onun liderliğinde bir araya gelmişlerdir. Cumhuriyet fazilettir. Karar ve irade sahibi vatandaşların rejimidir. Cumhuriyet kurulduğunda halkın yüzde 80'ininden fazlası köydeyken, bugün şehirlerdedir. 100 yıllık birikimin ardından sayısız isimler vardır. Meclis tarihinin 18 yılında AK Parti olarak her insanımıza daha iyi bir hayat için çabaladık, emek verdik. Her alanda geçmişi incelerken, geleceğin muhasebesini yaptık. Rekabet ve eleştirileri siyaset zemininde yapmak, gerçeklikten kopmamak önemlidir. Cumhur İttifakı olarak durduğumuz yer güçlü bir Meclis'tir. Salgın olduğu bir dönemde bu oturumu yapıyoruz. İnsanoğlu tabiatla barışık yaşamanın önemini acı bir şekilde öğrenecektir" dedi.

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından satır başları: 

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Yaşadığımız sorunları sağduyuyla, akılla, mantıkla, bilgiyle, birikimle, birlikte, önyargılarımızdan arınarak aşmamız gerekiyor. Ölçümüz, vatanımızın ve milletimizin çıkarlarını esas almak olmalı. Hedefimiz, Cumhuriyet'i demokrasiyle taçlandırmak olmalı. TBMM, ikinci yüzyıla adım atarken, gelin bu anlayışla sorunları çözmeye çalışalım." dedi.

Kılıçdaroğlu, TBMM'nin açılışının 100. yılı ile 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla toplanan Genel Kurul'da grubu adına konuştu.

Meclis'in açılışının 100. yılı ile 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nı kutlayan Kılıçdaroğlu, 101 yıl önce İstanbul'dan başlayan büyük bir yolculuğun, 100. yılına giren Meclis'in temelini oluşturduğunu ifade etti.

Kılıçdaroğlu, bu yolculuğun kahramanı Mustafa Kemal Atatürk'ün İstanbul'dan ayrılarak başlattığı bu büyük yolculuğun ilk aşamasının, 24 Nisan 1920 Cuma günü saat 13.45'te TBMM'nin açılışıyla tamamlandığını dile getirdi.

"Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir." sözünün TBMM'nin açılışının tarihsel anlamını ifade ettiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"TBMM, Milli Kurtuluş Savaşı'nı yöneten, çok partili yaşama geçişimize, demokrasiyi bu topraklara getirmemize karar veren, 15 Temmuz hain darbe girişimine karşı, bombalar ve kurşunlar yağarken, milli iradeye sahip çıkan Meclis'tir. TBMM, Türkiye'nin uygar dünyanın bir parçası olduğunu bütün dünyaya duyuran, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin eylemlerine sahip çıkarak hakkı, hukuku ve adaleti savunan Meclis'tir. TBMM bu bağlamda dünyanın tüm mazlum milletlerine örnek olan Meclis'tir."  

Türkiye'nin bugün sorunları bulunduğuna ve TBMM'ye, açılışının 100. yılında önemli görevler düştüğüne işaret eden Kılıçdaroğlu, "Sorunların kaynağının büyük ölçüde TBMM'yi etkisizleştiren darbeciler, onların uygulamaya koydukları darbe yasaları ve bu yasaların sonucu olarak ortaya çıkan darbe hukuku olduğunu" belirtti.

Kılıçdaroğlu, "Yaşadığımız sorunları sağduyuyla, akılla, mantıkla, bilgiyle, birikimle, birlikte, önyargılarımızdan arınarak aşmamız gerekiyor. Ölçümüz, vatanımızın ve milletimizin çıkarlarını esas almak olmalı. Hedefimiz, Cumhuriyet'i demokrasiyle taçlandırmak olmalı. TBMM, ikinci yüzyıla adım atarken, gelin bu anlayışla sorunları çözmeye çalışalım." diye konuştu.

KILIÇDAROĞLU'NDAN 16 MADDELİK ÇAĞRI

Kemal Kılıçdaroğlu, konuşmasında, 16 maddeden oluşan "çağrı" olarak nitelendirdiği şu maddeleri sıraladı:

"- Tüm toplumsal, siyasal ve kültürel kesimlerin katılımıyla yeni bir demokratik anayasa yapmalıyız. Bu anayasanın temeli, 'kuvvetler ayrılığı' ilkesine dayanmalı, demokrasilerde olması gereken 'denge/denetim' esası sağlanmalıdır. 

- Yeni anayasanın omurgasını 'Cumhuriyet'in demokrasiyle taçlandırılması' olarak nitelendirdiğimiz yeni ve güçlü bir demokratik parlamenter sistem oluşturmalıdır. Unutulmamalıdır ki demokrasiyle taçlandırılmış cumhuriyetimizde, fikir, düşünce ve inanç özgürlüğü ile medya ve sendikalaşma dahil örgütlenme özgürlüğünün önündeki tüm engeller de kaldırılmış olacaktır. 

- Kuvvetler ayrılığı ilkesinin ve hukuk devletinin en önemli ayaklarından biri olan yargı kurumunun bağımsızlığı, kesin olarak sağlanmalıdır. Adalete erişim hakkının önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır.

- Kuvvetler ayrılığı ilkesinin bir diğer önemli ayağı da yasamadır. TBMM'de milli iradenin en geniş haliyle temsil edilmesini sağlayacak yeni bir seçim sistemi yaşama geçirilmelidir. Ayrıca, siyasetçi ile vatandaş arasındaki güveni güçlendirmek için yeni bir 'Siyasi Ahlak Yasası'na ihtiyaç vardır.

- Kuvvetler ayrılığı ilkesinin bir diğer önemli ayağı da yürütmedir. Yürütme, tüm icraatıyla mutlak denetime ve hesap verebilirliğe açık olmalıdır. TBMM adına görev yapan Sayıştay, tüm kamu kurum ve kuruluşlarını denetlemelidir. TBMM'de kurulacak Kesin Hesap Komisyonu'nun başkanlığı da muhalefet partilerine verilmelidir.

- Yerel yönetimler, rant ilişkilerini düzenleyici kurumlar olmaktan çıkarılmalı, refah devletinin asli unsurları haline getirilmelidir. İyi tanımlanmış bir iş birliği ve iş bölümü çerçevesinde yerel yönetimlerin işlevleri arttırılmalıdır. 

- Kamu istihdamında nepotizmden (akraba veya adam kayırma) uzak, liyakate dayalı, bir personel politikasına ivedilikle geçilmelidir.

- Liyakate dayalı istihdam politikaları kapsamında özellikle eğitim, sağlık, sosyal güvenlik ve güvenlikte 'sıfır' istihdam açığı hedeflenmelidir. Çocuklarımızın geleceği, vatandaşlarımızın sağlığı, engellilerimizin ve yaşlılarımızın bakımı, ülkemizin iç ve dış güvenliği tartışmasız milli bir anlayışla oluşturulmadır.

- Vatandaşlarımıza asgari bir gelir güvencesi sağlanmalı, bu bağlamda 'Aile Yardımları Sigortası Kanunu' ivedilikle çıkarılmalıdır. Türkiye, Aile Yardımları Sigortasını çıkaracağını 1971 yılında Parlamento'nun onayladığı bir yasayla topluma açıklamıştır. 1971, 2020, takdirlerinize sunuyorum.

- Demokratik standartlarda, adaletli ve denetime açık bir Kamu İhale Sistemi'ne geçilmelidir.

- Vergi politikası, üretimi ve istihdamı özendirecek şekilde yeniden yapılandırılmalıdır. Ücretliler üzerindeki vergi yükü makul düzeylere çekilmelidir.

- Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre her üç çalışandan biri kayıt dışıdır. Kayıt dışı istihdamla, toplumsal destek sağlanarak mücadele edilmelidir. Bu mücadelede en etkili yolun sendikalaşma olduğu artık bilinmelidir.

- Türkiye, yeni bir planlama anlayışı çerçevesinde, katma değeri yüksek ürün üretme hedefine kilitlenmelidir. Bu ilke bağlamında tüm üretim politikaları, diğer üretim biçimleriyle birlikte tümüyle ekolojik olmalıdır.

- Sağlık hizmetlerine ön koşulsuz erişim bir haktır ve ücretsiz olmalıdır. Koruyucu ve temel sağlık hizmetleri bu doğrultuda planlanmalıdır.

- Planlamada tarım, temel stratejik sektörlerden biri olarak ele alınmalıdır. Bu bağlamda gıdaya sağlıklı koşullarla erişim hakkına ilişkin yasal düzenlemeler yapılmalıdır.

- Eğitim, Türkiye'nin kalkınma stratejisinin en önemli, en temel parçası olarak yeniden ve paydaşlarıyla birlikte planlanmalıdır. Eğitim politikalarının tek hedefi 'fikri hür, irfanı hür ve vicdanı hür' nesiller yetiştirmek olmalıdır. Üniversitelerimizde, her türlü fikir, düşünce özgürce tartışılmalı; her türlü bilimsel çalışma özgürce yürütülmelidir."

"SİYASET BÜYÜK ÖLÇÜDE DÜŞÜNCE ÜRETEN BİR ALANA DÖNÜŞECEK"

Kemal Kılıçdaroğlu, sıraladığı 16 husus özgür iradeyle ve birlikte hayata geçirildiğinde siyasetin, kısır bir çekişme alanı olmaktan çıkıp büyük ölçüde sorunları çözme konusunda düşünce üreten bir alana dönüşeceğini söyledi.

Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

"Kovid-19 salgını dolayısıyla siyasetçiler, bilim insanları, sivil toplum örgütleri, uluslararası kuruluşların yetkilileri diyorlar ki 'Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.' O zaman en azından şu soruyu kendimize sormamız gerekiyor: 'Hiçbir şey eskisi gibi olmayacaksa gelecek nasıl olacak?'

Bu konuşma biraz da bu sorunun yanıtını oluşturuyor. Cumhuriyetimizi gerçek anlamda demokrasiyle taçlandırırsak, emin olun yine tüm mazlum milletlere örnek olacağız. Bunları yaptığımızda çocuklarımıza demokratik standartları yüksek, yaşanabilir bir Türkiye bırakacağız. Sadece çocuklarımız için değil, TBMM'nin tarihine ve tarihin kendisine yüklediği sorumluluğun da gereğini yerine getirmiş olacağız."

CHP lideri Kılıçdaroğlu, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere TBMM'nin açılışına yetişen 115 milletvekili ile sonrasında çalışmalara katılan milletvekillerini saygıyla andı.

Kovid-19 salgınında hayatını kaybeden vatandaşlara, terörle mücadelede şehit düşen güvenlik güçlerine Allah'tan rahmet, yakınlarına sabır dileklerini ileten Kılıçdaroğlu, gaziler ile sağlık çalışanlarına da şükranlarını sundu.

MHP'Lİ YALÇIN: BİRİNCİ MECLİS, BİR YOKLUKLAR MECLİSİDİR

MHP Genel Bakan Yardımcısı Semih Yalçın, Meclis'in kuruluşunda yaşananları anlattı. Semih Yalçın, Mondros Mütarekesi'nden 23 Nisan 1920'ye kadar baş döndürücü hadiselerin cereyan ettiğini kaydederek, Birinci Meclis'in millî iradenin tecelligahı olduğunu söyledi. Yalçın, "Tarihte, hem bağımsızlık uğrunda savaş yapan hem de bunu millî iradeye ve meşruiyete dayandıran başka bir parlamento görülmemiştir. Bu yönüyle Birinci TBMM; fevkalade ve emsalsizdir. Bir ihtilal Meclisidir. İstila, zulüm ve esarete başkaldıran yegâne savaş parlamentosudur. Birinci TBMM; Vatanın bütünlüğü milletin bağımsızlığı uğrunda yârden, anadan, serden geçenlerin otağıdır" ifadelerini kullandı.

HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar da özel oturumda konuşma yaptı. Özel oturumda, Meclis'te milletvekili olan tüm partilere söz hakkı verildi. Buna göre grubu olan partilerin temsilcilerine 10'ar dakika, grubu olmayan partilere ise 3'er dakika söz hakkı verildi.