Sanatçı ve savaşçı: Evre Clarke

4 Aralık 2023

Evre Başak Clarke’ı eylül ayında tanıdım. ‘Tanıdım’ derken, twitter’da izlediğim birinin paylaştığı post’undan gördüm. İlk okuduğum cümlesi “Zamanında tablolarıma yatırım yapanlar şu an göbek atıyor” olabilir, çünkü ne demek istiyor acaba diye geriye doğru gitmiş ve hayatında belki de her şeyin en yolunda olduğu zamanda (daha birkaç gün önce) birdenbire bağırsak ve karaciğer kanseri olduğunu öğrenmiş bir genç kadınla karşılaşmıştım. Hatta bir an “Gerçek hesap değil mi acaba” dediğimi de hatırlıyorum çünkü çok çok güzel bir kadındı profil fotoğrafındaki ve böyle bir talihsizlikle bu sağlamlıkta – gülerek, neredeyse tatlı tatlı dalga geçerek – baş etmek de sık rastlanan bir durum değildi.

Sonra baktım, Evre Başak Clarke bir ressam, “Lütfen beni kimse hastalığımla tanımlamasın, ben sanatçı Evre’yim” diye yazmış çok haklı olarak. 38 yaşında. İki yıl önce evlenip İngiltere’ye yerleşmiş, bir yıl önce de oğlu Oscar dünyaya gelmiş.

Yazının Devamı

Sanatı başrole koyan otel

30 Kasım 2023

Oyun bitti, alkışlar bitti, kimse yerinden kıpırdamadı. Bir süre öyle kaldık, sonra birbirimize dönüp konuşmaya başladık. Adamın ne mal olduğu çıkmıştı işte ortaya sonunda. Bütün medeniyeti görünüşten ibaretti. Evet ama kız da az değildi, herkesin bir çileden çıkma noktası vardı sonuçta. Baktık biz bütün gece dönüp dolaşıp oyuna getiriyoruz sözü. İktidar ilişkileri, değişen güç dengeleri, taciz nerede başlar nerede biter, kim belirler onun sınırını… İki karakteri de haklı bulamıyoruz, söyleyecek sözümüz de bitmiyor bir türlü.

Oyun, David Mamet’in “Oleanna”sından Kayhan Berkin’in son derece başarılı uyarlamasıyla; “Sınırlar” adıyla sahneleniyor. Ecem Uzun ve Kenan Ece’nin performansları ile nefessiz izlediğiniz bir oyun. Dediğim gibi, sonunda mıhladı seyirciyi koltuğa, “Biz üzerimizden gerginliği atamadık, siz el ele tutuşup selam veriyorsunuz” diye oyunculara bozuk atanlar oldu, öyle söyleyeyim.

Ama bütün gece döne döne tiyatro konuşmamızın bir

Yazının Devamı

Aynaya yansıyan kadınlar

23 Kasım 2023

Bir şehrin, bir hayatın değişimini biraz da kadınların o şehrin sokaklarında kendilerini nasıl hissettiğiyle ölçmek mümkün. Ne kadar rahatsın, yalnız başına akşam evine dönerken, ne kadar tedirgin ediyor seni, boş sokakta duyduğun ayak sesleri. Belirsizlik, gelecek kaygısı, umutsuzluk, ne yansıyor kadınların hayatından, o şehrin aynasına. Tekinsizlik hissi ne kadar eşlik ediyor o şehirdeki yolculuğuna…

Belmin Söylemez’in ikinci uzun metraj filmi “Ayna Ayna”, hikâyesini kesiştirdiği üç kadına eşlik eden dördüncü aktörü İstanbul ile o bildik tekinsizlik hissini baştan sona yaşatıyor, seyircisine. Altını çizmeden, gözümüze sokmadan. Tıpkı yaşadığımız gibi, alttan alta.

Her biri tek başına ayakta durmaya çalışan kadınlar, her birinin başka hayat gaileleri var. Bir de değişen, muhafazakârlaşan topluma uyumlanma ya da o toplumun kenarında var olma dertleri. Aylin (Manolya Maya), üniversite öğrencisi ama oyuncu olmaya çalışıyor. Hesap vermekten kaçmaya çalıştığı baskıcı bir babası var telefonun öbür ucunda ve bir

Yazının Devamı

İğneyle kuyu kazmaktan ötesi

20 Kasım 2023

Biraz dinozor görünmeyi göze alarak diyeceğim ki: Internet sayesinde – ve yüzünden - bilgiye kolayca ulaştığımız ama daha da kolayca yanlış bilgiye ulaştığımız bir çağda yaşamaktayız. O kadar rahat dolaşıma sokabiliyoruz ki uydurduğumuz (hadi iyi niyetli davranalım, ‘aklımızda öyle kalan’) bir bilgiyi, onu oradan kırk akıllı sildiremiyor sonra. Meslek hayatı boyunca sinema, tiyatro, müzik alanlarında oyuncuların, yönetmenlerin, müzisyenlerin hayatlarına dair bilgilere ihtiyaç duymuş ve hiçbirinden emin olamamış bir gazeteci olarak konuşuyorum. Doğum yeri ve yılı gibi en temel bilgiler konusunda bile şaibeler vardır, değil ki sıra yaptığı işlere gelsin.

Neyse ki doğru bilgiye ulaşmayı, ulaşamıyorsa kendisi bulup kayıt düşmeyi kendine dert edinen biriler var da hala güvenilir kaynaklar çıkabiliyor ortaya. Bu isimlerin başta gelenlerinden biri, Cumhur Canbazoğlu. Gazeteci, sinema ve müzik yazarı. Ben de mesleğe Cumhuriyet’te onun yanında çalışarak adım atmış sayıldığım için bu doğru bilgiye ulaşma, habercilik ve arşivcilik meraklarının tanıklarından biriyim.

Yazının Devamı

Söz çirkin cadıda

16 Kasım 2023

Masallar neyi anlatır? Su damlası / inci tanesi kadar güzel bir kız vardır, bir de yakışıklı prens. Bir de onların aşkının önüne çıkan engeller. Onlar hangi formda çıkar karşımıza? Kötü kalpli üvey anne / Korkunç cadı. Ortak özellikleri ‘çirkin’ olmalarıdır. Güzel olan her şeyi kıskanırlar. Tabii ki masalımızın güzel kızını da. Ve türlü kötülükler yaparlar ona. Bu çirkin cadıların olağanüstü güçleri de vardır üstelik. Sonsuz kötülük yapma potansiyelleri / yetenekleri. Bu arada hepimiz içimizden de olsa itiraf edelim, kesinlikle o güzel ve masum ve iyi kalpli kızımızdan daha ilginç / daha renkli bir karakterdir bu. 

Peki acaba bu kötü kraliçe / üvey anne / cadı gökten zembille mi inmiştir? Onun bir hikâyesi yok mudur? Neden bu kadar kötüdür? Ne gelmiştir başına? Sorsak ne anlatır acaba? 

Prömiyerini İKSV İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında yapan “Çirkin”, sözü ona veriyor bu kez. İnanılmaz çirkinlikte olduğu

Yazının Devamı

Hayaldi, gerçek oldu

13 Kasım 2023

Dinlediğiniz kaç hayat hikâyesinde küçük yaşta akla – gönüle düşen bir tutku ve onun gerçekleşmesine engel olmuş ‘gerçekler’ vardır acaba? Enstrüman çalıyor, beste yapıyorsunuzdur, “Bu ülkede müzisyenler aç kalır” derler, ‘gerçek bir meslek’ seçersiniz, arkadaş toplantılarında elinize aldığınız boynu bükük bir gitar kalır evinizde size bir zamanlar kim olduğunuzu hatırlatan. Resimdir tutkunuz, “resimden kim geçinmiş?”tir, bir emeklilik hayali olur kalır kenarda tuvaliniz, fırçalarınız. Sanatın, kültürün her alanı için çıkar karşınıza bu “Nasıl geçineceksin?” blokajı. Anneniz, babanız ‘sizin iyiliğiniz için’ ister hep; “Önce bir mesleğin olsun çocuğum, sonra hobi olarak…” O mesleği edinirsiniz, geçinmesine geçinirsiniz de ama içinizde de ömür boyu bir ukde kalır.

34.Ankara Film Festivali’nde o duvarı aşmayı başarmış genç bir sinemacıyla tanıştık: Tunahan Kurt. İlk

Yazının Devamı

Kadınların da arayışı vardır

9 Kasım 2023

Koku, hayatla kurduğumuz bağı ne kadar belirleyen bir duyu. İnsanı bir anda alıp yıllarca geriye götürebilir. Ben mesela ne zaman kesilmiş ıslak çimen kokusu duysam kendimi ilkokulumun bahçesinde bulurum. Bir anda neşelendiren, huzur veren ya da sebepsizce huzursuzluk yaratan kokular vardır, yaşadığımız mekânların, sevdiğimiz insanların kokuları vardır hafızamızda. Sahip olduğumuz en kuvvetli hafızadır koku. 

Onun bir gün ‘aniden’ kaybolduğunu düşünürsek - ki Covid epeyce deneyim yaşattı çoğumuza - hayatla bağlarımızın da nasıl zayıflayacağını tahmin edebiliriz. … Reyhan için öyle oluyor. Bir gün koku almaz oluyor. Tomografiye giriyor, durum parlak değil gibi. Daha fazla tetkik lazım. 

Reyhan Hamburg’da yaşıyor kocasıyla. Bir süredir İstanbul’dalar ama dönecekler. Böyle bir durumda ne beklenir bir kadından? Aldığı haberi kocasıyla, annesiyle, kız kardeşiyle sarılıp sarmalanarak karşılaması, el ele tutuşup doktora gitmesi, sonuçları da ailesiyle birlikte göğüslemesi. 

Reyhan ise kaybolan koku duyusuyla beraber bir şekilde akmakta olan

Yazının Devamı

Umut dolu bir ‘Merhaba’

6 Kasım 2023

“Efendim, aklımın bin türlü işi var. Şu iş nasıl kotarılacak, bu yazı nasıl yazılacak, şu borç nasıl ödenecek? Bunları düşünmekten; karşılaştığım insanlarla nasıl esenleşeceğim? Saate bakıp ’sabah şerifler hayrolsun’ mu diyeceğim? Ben kimim, bunları yerinde kullanmak kim? Kestirmeden ‘merhaba’ der geçerim, diye düşündüm. Üstelik, farkındaysanız, ‘Merhaba’nın tokça, erkekçe bir çınlayışı var. Hepsi bu kadar da değil; eski harflerle yazdığınızda yelkenli figürü çıkıyor ortaya. Son bir gerekçe daha sunayım: ‘Merhaba’nın kökendeki anlamı, ‘benden size zarar gelmez.’ Bunca özellik ve güzelliği varken, başka söze ne gerek var! Dii mi ya!”

Halikarnas Balıkçısı bu cümlelerle anlatıyor, en sevdiği, dilinden düşürmediği sözcüğün kendisine ne ifade ettiğini. ‘Erkekçe’ çınlayışı bir yana bırakırsak, hem her duruma uyan hem de anlamıyla insanın içini ferahlatan bir sözcük: Merhaba. Benden sana zarar gelmez. 50.

Yazının Devamı