İsyanın adı Efes

20 Kasım 2008

Ne Efes Pilsen, sezon başından beri pota altında bu kadar aktif bir görüntüye bürünmüş, ne de Fenerbahçe Ülker, aynı bölgede, sakatlıkların olumsuz yönünü (Euroleague’de bile) böylesine derinden hissetmiş, boyalı alanda hiç bu kadar ezilmemişti.
Öyle ki, Efes’in, pota altı ve çevresinden yakaladığı 24/44’lük isabet, aynı bölgede 9/25’te kalan rakibinin 13 üç sayılık isabetini bile (13/37) gölgede bıraktı (13/37). Fenerbahçe Ülker’i “içeriye kısalardan sürekli yardım” getirerek dış atışa zorlayan ve bu kumarı, rakibinin 24 topu, üç sayılık denemelerde “heba etmesiyle” tutan Efes’in, maçın, hem de 30 dakikaya yakın bölümünü dört kısa ile oynayıp da böyle bir istatistik yakalaması, kaderin garip cilvesiydi.

Ortak bile olamadı
Herşey bir kenara, Fenerbahçe Ülker’in kötü gününde yakalanmasından öte, Efes’in yeni coachu Ergin Ataman’ın, rakibini son derece iyi analiz ettiğini de vurgulamak gerek... Fenerbahçe’nin kurt hocası Tanjevic ile maç içinde bu anlamda da müthiş bir yarış içine giren Ataman, bu maça kadar rakibine karşı ligde, Kupa’da ve play - off’larda 10’da sıfır çeken Efes’i, hem de “yepyeni ve problemlerini henüz çözememiş bir takım” olmasına rağmen galibiyetle buluşturdu.

Yazının Devamı

Son model Renault!

4 Kasım 2008

BEKO Basketbol Ligi’nde ‘mucizelerin takımı’ olma yolunda emin adımlarla ilerleyen Bursa temsilcisi Oyak Renault, Beşiktaş Cola Turka gibi sezona şampiyonluk parolasıyla giren güçlü rakibini evinde yenerek, bu yıl yine adından çok söz ettireceğini kanıtladı

Efes Pilsen’den bir hafta önce 38 sayı fark yedikleri maçın üzerinden daha bir hafta geçmeden şoku çabuk atlatan sarı - siyahlılar, Beşiktaş Cola Turka gibi, şampiyon adayı bir rakibe karşı deplasmanda aldıkları kritik galibiyetle ‘Efes kabusunun’ izlerini bir çırpıda sildiler.
Oyak Renault’da göreve başladığı beş yıl öncesinden bu yana ‘şapkasından tavşan çıkarmaya’ devam eden coach Yücel Platin, dev bütçeli rakiplere yaptığı sürprizlerle ilginç bir kariyer edinirken, meslekdaşlarına oranla ‘zoru başarma’ konusunda ne derece yetenekli olduğunu da birçok kez ispatlamış oldu. Platin, özellikle yabancı oyuncu seçme konusundaki hünerini, bu sezon da Alex Gordon, Reshawn Jones, Gregory Stiemsma gibi ‘ucuz ancak verimli’ üç ismi kadroya monte ederek kanıtladı. Bunun yanısıra, Türk oyuncu yokluğunda Özgür Bıyık gibi pota altındaki önemli bir kozunu kaybeden Platin, bu kez vitrine Tufan Önen gibi bir ismi sunup, geçen yıl da

Yazının Devamı

Guard’ınızı iyi alın!

21 Ekim 2008

BEKO Basketbol Ligi’nde 2008 - 2009 sezonunun açılış haftası, oyun kurucuların birbirinden müthiş performanslarına sahne olurken, CASA TED Kolejliler dışında hemen bütün takımlar, bu kritik pozisyonda isabetli transferler yaptıklarını kanıtladılar

Her geçen yıl geçmişin üzerine koyarak tarihin “en iyisi” özelliğini yıldan yıla taşıyan BEKO Basketbol Ligi, 2008 - 2009 sezonunda yepyeni yüzüyle vizyona girerken, ilk hafta maçları sonunda oyun kurucuların performansı göz kamaştırdı.
Sezona birbirinden flaş “sayısız” transferle bomba gibi girmeye hazırlanan Efes Pilsen, Bandırma’da ummadığı bir kazayla karşılaşırken, lacivert - beyazlılar’ın ipini çeken, ABD’li guard Joseph Crispin oldu. Tecrübeli oyun kurucu, Efes Pilsen’in defansif anlamda “berbat” bir görüntü çizdiği maçta 3/7 iki sayı, 6/11 üç sayı, 11/11 serbest atış ve 10 asistle toplam 35 sayıya imza attı, Efes’i resmen tek başına dağıttı. Yunus ve Agudio da Crispin’in bu mükemmel şovuna eşlik ederken, sezonun ilk büyük sürprizi de kendiliğinden açığa çıkıverdi.
Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin, Mutlu Akü Selçuk Üniversitesi’ni 91 - 82 yendiği maçta ise ev sahibi takımın guardı Michael Green, 21 sayı, 9 ribaund, 9 asist ve 4

Yazının Devamı

Sıra süreklilikte

12 Ekim 2008

Fenerbahçe, geçen seneye göre, hücum potansiyelini “bireysellikten” kurtarıp takımın geneline yayan, savunmaya, eskisine oranla daha çok enerji harcayan bir Türk Telekom buldu karşısında...
Kadroya eklenen Blakney, Serkan, Winston gibi tecrübeli skorerlerle El Amin’in tek başına üstlendiği sorumluluğu paylaştırarak bu anlamda “enerji tasarrufu” sağlayan Telekom, 10 - 12 oyuncunun içinde olduğu ve “takım kimliğine” daha uygun bu rotasyon tercihiyle doğru yolda olduğunu dün Fenerbahçe Ülker gibi üst düzey bir rakibe karşı gösterdi.
Fenerbahçe’nin, çoğunlukla üçüncü çeyrekte artan savunma direncine bu kez aynı karşılığı vererek, bu anlamda da yeterli beceriyi gösterebildiler. Mrsic ve Green’in bulduğu ekstra üçlükleri bir kenara koyarsak, Fenerbahçe’yi normal şartlarda altmışlı sayılarda tutabileceklerini de kanıtladılar. Wright’ın ve Barış Ermiş’in de henüz bu rotasyonun dışında olduğunu hesab edersek, Türk Telekom’un, geçen yıllara

Yazının Devamı

Dokunulmaz Devler!

21 Eylül 2008

Fransa karşısında ne Hidayet’i vardı ay - yıldızlı takımın, ne de kazanma zorunluluğu...
Türkiye’ye kaybedip de dönseler kimsenin gıkı çıkmayacak, beşte beş yapmış ve grup birinciliğini kapmış olmanın rahatlığıyla “umursanmayacaklardı” belki de...
Ne varki 12 Dev Adam, eksilse de sahada büyüyebildiğini, olağanüstü şartlara en iyi şekilde uyum sağlayabildiğini ve artık tam anlamıyla “mükemmel bir takım olduklarını” Fransızlar’a “acı bir tecrübe” yaşatarak gösterdiler...
Ömer Aşık, Ömer Onan ve Semih Erden gibi üç önemli eksiğin üzerine, grubun en zor maçına Hidayet’siz çıkmış olmaları, hatta Kerem Gönlüm’ü de beş faule kurban vermeleri da onların başını öne eğdirmeye, pes ettirmeye yetmedi... Parker’ın sırtına binmiş, takım olgusundan uzak, bireysel çabalarla maçı tırmalayan Fransızlar’ı son çeyrekte, tıpkı İstanbul’daki gibi resmen “madara” ettiler.
Takımın tüm dişlileri, yine önceki beş maçta olduğu gibi mükemmel bir

Yazının Devamı

Joker çok, sıkıntı yok

18 Eylül 2008

12 bine yakın seyircinin yarattığı aşırı motivasyon ortamı, oyunun başında Devler’in hücum potansiyelini gelişigüzel denemelerle sekteye uğrattıysa da, aslolan savunma, tıpkı elemelerin diğer dört maçında da olduğu gibi standardını tutturunca, sıkıntılı başlangıç sorun olmaktan çıktı.
12 Dev Adam, artık oturmuş takım kimliği ve çok fonksiyonlu oyuncularıyla üst düzey bir takım olduğunu beşinci kez ve üzerine basa basa kanıtlarken, bir maçı daha açık ara kazanarak, belki de başlangıçta kimsenin hayal bile etmediği kadar kolay bir grup birinciliğini alnının hakkıyla aldı.
Çok fonksiyonlu dedik; açalım... İki uzun Fatih ve Cemal’in, henüz sekiz dakika dolmadan - ve çoğu da kolay çalınan - ucuz düdüklerle pota altında yarattığı “gedik”, Kerem Gönlüm, Ersan ve Hidayet gibi işi pivotluk olmayan üç isimle kapatıldı. İkisi forvet (Ersan ve Hido), biri de power forvet olan bu üçlü, uzun savunmasından, aldıkları ribaundlara, bu bölgeye üstlerine vazife olmasa da mükemmel biçimde yama

Yazının Devamı

12 Paylaşan Adam!

14 Eylül 2008

Ukrayna’da, son maçlarda takımı sürükleyen yıldızı Drozdov eksikti belki... Ama sahada öyle bir 12 Dev Adam rüzgârı vardı ki, inanın o da olsa dünkü ay - yıldızlı fırtınaya kapılıp, diğer takım arkadaşları gibi denizin dibini boylardı...
Henüz bir hafta önce Fransa’yı tek sayıyla deviren Ukrayna’yı Kiev’de, hem de kendi seyircisi önünde sahadan silen Devlerimiz, gruptaki rakipsizliklerini de görkemli bir şovla “teşhir etmiş” oldular. Bunu yaparken de, yine her geçen maç kıvamı biraz daha koyulaşan “takım olgusu” ile paylaşımcı, yardımlaşmalı, disiplinli ve en önemlisi de “paylaşmayı” ön planda tutan kimlikleriyle bir kez daha ön plana çıktılar...

‘Roller belli’
12 Dev Adam’daki en dikkat çekici detay, herkesin, takımda üstlendiği rolleri hak ettiği biçimde yerine getiriyor olmasıydı. Sahaya ilk beşte çıkan “yıpratıcı tim”, neden oyunun başlangıç noktasında sahada olduğunu, sonradan dakika alanlar, o süreçte yapması gerekenleri, hatta kenarda

Yazının Devamı

Takım olmak

11 Eylül 2008

12 Dev Adam’ın geçmişte yaşadığı “acı” tecrübelerin ardından geçirdiği evrim sürecindeki “ilk ciddi” sınavında Fransa karşısında ortaya koyduğu “takım oyunu”, Bogdan Tanjevic reformunun ne denli yerinde ve “mantıklı” olduğunun göstergesiydi... Hem de bu “görkemli gösteri”, temelinde “sert savunma ve paylaşımcı basketbol” felsefesi yatan yeni oluşumda Ömer Aşık, Ömer Onan ve Semih Erden gibi “üç kilit” ismin yokluğunda gerçekleşiyordu...
Birkaç küçük detay, 12 Dev Adam’ın ne derece “paylaşımcı” bir yapıya kavuştuğunu, alınan dakikalardan, atılan şutlara kadar herkesin “ben değil, biz” mantığıyla hareket ettiğini gösteriyordu. Sahaya ilk beşte çıkan oyuncuların 30 sayı, sonradan girenlerin 47 sayı üretmesi, takımdaki en büyük yıldız Hidayet’in, toplam 51 topun sadece 5’ini kullanıp, ama 5 ribaund ve 4 asistle arkadaşlarını beslemesi, Ersan’ın ribaundlara katkısı, Kerem Gönlüm’ün üç kişilik savunma

Yazının Devamı