İran ilginç bir ülke, hem ayrılıkçı terörle mücadele ettiğini iddia ediyor, hem PKK’ya tam destek veriyor.Öcalan, İmralı’da ilk gün verdiği ifadede terör örgütünün İran’da kampları ve hastaneleri olduğunu itiraf etmişti.
Tahran bu ikiyüzlü politikasını değiştirmiş değil.
Bugün her başı sıkıştığında Kandil’den İran’a geçen Murat Karayılan’dan, Bafıl Talabani’nin kontrolündeki Süleymaniye’de terör örgütüne verilen desteğe kadar çok sayıda komşuluk ilişkisine sığmayan maddeden söz edebiliriz.
Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler de, Deniz Kurdu Tatbikatı sırasında yaptığımız röportajda İran’ın Türkiye’nin terörle mücadelesinde yapmadığı işbirliğinden duyduğu rahatsızlığı diplomatik bir dille ifade etmişti.
Sonuç olarak İran’ın Türkiye’ye karşı terör kartını kullandığını 1990’lı yılların ortasından beri gayet iyi biliyoruz, yeni olan İran’ın, Türkiye-Irak yakınlaşmasını bozmak için giriştiği provokasyonlar.
★★★
Çarşamba gü
Bugün sosyal medyada 30 Ağustos Zaferi’ni kutlayan cümlelerle beraber Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün fotoğrafları paylaşılacak.
En az bilinen ya da güne en yakışan fotoğrafı paylaşmak, acaba Atatürkçü olmaya yeter mi diye kimse düşünmeyecek.
Tıpkı, açıp okumadığımız sürece, ev ya da iş yerinde bir Nutuk bulundurmanın sembolden öteye gitmemesi gibi bir şekilcilik bu da...
Bugün kutladığımız zafer öncesinde Ali İhsan Paşa’nın neden olduğu krizleri, ordunun emir-komuta zinciri içerisinde yarattığı sorunları bilen kaç kişi var?
Peki ya Atatürk’ün Ali İhsan Paşa’yı görevden alma emrini verdiği 18 Haziran gününden bir gün sonra Meclis 2. Başkanı olan Rauf Bey’den gelen ve açıklama isteyen telgrafı ne yapmamız lazım?
“Önemli bir başka sorun daha vardı. Muhalifler, ordunun çürüdüğü, kıpırdayacak durumda olmadığı, böyle karanlık ve belirsizlik içinde beklemenin yıkımla sonuçlanacağı yolundaki propagandalarını iyice kızıştırmışlardı.”
Tırnak içerisindeki
İnsanoğlunun uzaya dair sahip olduğu bilgi birikimi, okyanus ve denizaltı yaşamına dair sahip olduğu bilgilerden fazla ya,
Benzer bir durum bizim için de geçerli aslında.
Aksaz Tersanesi Açılış Töreni sırasında Deniz Kuvvetleri Komutanı Ercüment Tatlıoğlu’nun yaptığı konuşma çoğumuzun gözünden kaçtı.
Konuşmaya dikkat edenlerse en çok, Türkiye’nin kendi denizaltısını yapan 6 ülkeden biri olacağı bilgisiyle alakadar oldu.
Oysa konuşmada önemli başka mesajlar da vardı.
Tatlıoğlu Paşa, Doğu Akdeniz harekât alanı için Mersin Tersanesi’nin kurulacağı, Aksaz’da açılan tersanenin hem Anadolu hem de envantere girecek uçak gemisini havuzlayacak şekilde yapılacağını söyledi.
Metindeki bilgileri Çanakkale’de kurulmasına karar verilen Amfibi Kolordu bilgileriyle birleştirdiğimizde ortaya bir başka okuma çıkıyor.
- 1999 Gölcük Depremi’nin ardından Türkiye beklenen Marmara Depremi’ne hazırlığı konuşmaya başladı. İlk iki yıl, en çok yaptığımız iş beklenen depremin ardından ekmek çıkaracak fırınları belirlemek, gelecek yüzen hastanelerin yatak sayısını konuşmak oldu. Afete önceden hazırlanmak yerine afetten sonrasına bakma hatasından vazgeçmemiz zaman aldı. Kamu, yolları, viyadükleri güçlendirdi, okul, hastane gibi binalar yeniden yapıldı, ardından kentsel dönüşüm başladı. Bir afete hazırlık afetin zararını minimize edecek adımlarla başlar. Mayıs ayında bölge muhabirlerimizi ormanlara soktuk, ağaç diplerindeki yanıcı ve tutuşturucu maddelerin fazlalığını tespit ettik. Ardından yerel yönetimlerle işbirliğine başlayıp, orman yangınına sebep olan bu maddeleri temizleme kampanyası başlatmakla yetinmedik, ormanların içerisine girip fiziken çalıştık. Bizim çamurlanmasından endişe etmediğimiz doğa ayakkabılarımız var. Sadece ormanlarda değil kuruyan göllerin tabanlarında ve tarlalarda da giyiyoruz o ayakkabılarımızı.
- Bizim rugan ayakkabılarımız da var. O
CHP’nin eski Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’yla İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu arasındaki gizli buluşmaya dair CHP kulislerinden bilgiler topladım.
Kılıçdaroğlu’nun çok tartışma yaratan İmamoğlu’nu evinde konuk etmesinin sebebi gizlilik değil. İmamoğlu, Kılıçdaroğlu’nun açtığı ofisin, alternatif genel merkez gibi algılanması ve daha çok muhaliflerin ziyaret ettiği yer olması nedeniyle Kılıçdaroğlu’nun ofisine değil evine gitmek istemiş.
Böyle yazınca görüşme talebinin İmamoğlu’ndan geldiği zannedilebilir. Benim ulaştığım bilgiler, salı günü yaşanan buluşmanın İmamoğlu’nun geçmişteki randevu talebinin, Kılıçdaroğlu’na yakın isimlerce hatırlatılması üzerine yapıldığı yolunda.
Hatta İmamoğlu cephesi, sadece Kılıçdaroğlu’nu ziyaret için Ankara’ya gitti havası verilmesin diye, görüşmenin Sosyal Demokrat Belediyeler Derneği’nin toplantısı olduğu günde yani İmamoğlu’nun Ankara’da başka programlara da katıldığı bir zamanda yapılmasını
CHP’nin eski Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’yla, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu salı günü gizlice buluşmuşlar.
Kılıçdaroğlu cephesinden bu gizli buluşmaya dair çok bilgi sızdırıldı.
İddia o ki, ikili görüşmenin gizli kalması konusunda anlaşmışlar, haber patlayınca Kılıçdaroğlu cephesi durumdan rahatsız olmuş.
Kurulan bu cümlenin alt metni gizli görüşmeyi sızdıranın İmamoğlu tarafı olduğunu söylüyor.
Mantık kurallarına göre ise bu görüşmeye İmamoğlu’ndan çok Kılıçdaroğlu’nun daha çok ihtiyacı var.
Bu görüşme “Delege isterse dönerim” diyen ama kimsenin de “dön” demediği eski bir genel başkana ihtiyaç duyduğu prestiji sağladı.
Ama daha acı olan Kılıçdaroğlu ekibinin İmamoğlu’nu harcadığı, samimiyetsiz göstermeye çalıştığı bölümde:
İnsan doğası gereği komplo teorilerine inanma eğilimindedir.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in ayağındaki kırıktan bir haftada iki komplo teorisi çıkardık.
Haberin geldiği gün, dolaşıma sokulan ilk teori TBMM’de Mahmud Abbas’ı dinlemeye gelmemek için bahane oldu.
Bu teoriyi ortaya atanlar Özel’in, Filistin konusunda izlenen devlet politikasına destek verdiğini düşünme ihtiyacı bile duymadılar.
Dolaşıma sokulan son teori Özel’in ayağının kırılmadığı ayaklarından vurulduğu oldu.
Bu komplo teorisini paylaşanlar öyle bir coştular ki “İçeriden bana bilgi geldi, doğru, ayaklarından vurulmuş” diye yayınlar yaptılar.
Türkiye’de ana muhalefet lideri ayaklarından vurulacak ve bu bir sır olarak saklanacak, öyle mi?
Sayfada gördüğünüz röntgen fotoğrafı geçen Cuma gününden beri telefonumda duruyor.
Orman yangınları ve yangına müdahalede bulunan hava aracı sayısı üzerinden ahkam kesiyor herkes.
Bilgisi olmadan fikri olan insanlar ülkesiyiz çünkü biz.
Orman yangını sorununu çok yaşayan Güney Avustralya İtfaiyesi’nin internet sitesinde “Havadan Yangınla Mücadele” bölümünün ikinci satırında “İtfaiye uçakları büyüklükleri yeri ve türleri ne olursa olsun bir orman yangınını kendi başlarına söndüremezler” yazıyor.
Bu uçak fetişizmine bir son vermek ve karadan müdahalede bilgi ve teknolojiyi geliştirmeye bakmamız lazım.
Sonra hava karardığında başlayan nerede bu uçak ve helikopterler teranesi.
Orman yangınlarına gece havadan müdahale edemeyen tek ülke biz değiliz.
ABD’de son 3 yıldır yapılan denemeler var ama yangın alanındaki duman istenilen sonucu vermedi, dünyada bu işi çözmüş ülke yok.
O zaman bilgiden yola çıkarak doğru muhalefet yöntemini yazayım: