Zoru kolaya çevirmek

23 Ocak 2018

Fatih Terim’in sihirli değneği çalışmaya başlamış mı? Zorlu Kayseri deplasmanı öncesi kafalardaki ana soru buydu. Başta kritik oyuncu Fernando olmak üzere sakatlar, ne gerekçe ile olduğu henüz anlaşılamayan kadro dışı kalan Gomis, benim için hiç de şaşırtıcı olmayan Belhanda’nın yedeğe çekilmesi gibi etkenler aslında Galatasaray’ın işinin bir hayli zor olacağını gösteriyordu. Yani sade sihirli değneğe değil sarı-kırmızılıların şansa da ihtiyacı vardı, ki öyle de oldu. Bir devrelik tempolu oyun Galatasaray’ın zor deplasmandan mutlu dönmesine yetti de arttı bile...

Terim, öyle köklü bir değişikliğe gitmemiş... Önceki teknik direktörün sıklıkla yaptığı kumardan vazgeçmiş, hepsi o... Yani üçlü savunma gibi mevcut kadronun pek kolay oynayamayacağı riskli yapıyı tamamen yok etmiş; sadece kaliteli bazı oyunculara “iyi futbolcu olduklarını” hatırlatmış... Bunların başında ilk 45 dakikanın en öne çıkan oyuncusu Eren Derdiyok ile Selçuk İnan vardı. Elbette maçın tamamında ise Rodrigues ilk sırayı alan isimdi...

Galatasaray’ın neredeyse Fatih Terim ile birlikte genlerine sirayet etmiş 4-3-3 sistemi de Kayseri’de akılda kalan bir başka noktaydı. İlk 45 dakikada Kayserispor Teknik Direktörü

Yazının Devamı

Taraftarla geldi

10 Aralık 2017

Hem Galatasaray camiası hem de Igor Tudor adına belki de bu sezonun en kritik maçıydı.

Akhisar kağıt üstünde çantada keklik gibi görünse de, sarı-kırmızılıların içinde bulunduğu garip durum, o kekliği Ege Atmacası’na çevirmişti. İlk 45 dakikada gelen iki gol, Akhisar’ı erken havaya sokup, Tudor’u İstanbul dışına göndermiş gibi olsa da; devre arası dopingi ve elbette büyük takım kimliği ikinci yarıda maçı Galatasaray’a çevirmeye yetti.

2-0 geriden gelip, maçı 4-2 kazanmak doğrusu her babayiğidin harcı değildir.

Bu sonuç, sıkıntılı süreçte Tudor’u ipten almış, beraat noktasına taşımıştır. Aynı zamanda ligin devre arasına kadar Dursun Özbek ve yönetimine kredi sağlamış ve o kredinin karşılığında da mutlak bir sol bek transferi olduğunu şart koşmuştur. Kısacası dün Galatasaray 45 dakikalık performansıyla, bir sezonun ilk devresini kurtarmıştır.

Maçın hakemi Ümit Öztürk’ün sonuca mutlak tesir ettiğini vurgulayıp öne çıkan aktörlere değinelim...

Başrol kesinlikle Galatasaray taraftarınındır. Tudor’a, oynamayan bazı yıldızlara, tepki koydukları yönetime rağmen yine tribündeydiler, 2-0 gerideyken bile umut yüklüydüler. Pozitif enerjileriyle maçın kazanılmasında büyük rol oynadılar.

Fernando

Yazının Devamı

Bölük pörçük

26 Kasım 2017

Galatasaray adına çok kritik ve bir o kadar da önemli galibiyet... Normal zamanda ve normal koşullarda Galatasaray’ın neredeyse tamamı dolu stadında Alanyaspor’u yenmesi kadar doğal bir şey olamaz... Ne var ki, 5-1’lik ağır bir yenilginin hemen arkasından cezalılar, sakatlar ve maçın hemen başında yaşanan kayıplar dünkü karşılaşmayı Galatasaray adına gergin ve korkutucu yapıya çevirdi. Sarı-kırmızılılar doğrusunu söylemek gerekirse önce taraftarı sonra da Hüseyin Göçek’in kritik düdükleriyle kazanmayı başardı.

Önce Galatasaray taraftarının hakkını teslim edelim... Dün Alanyaspor maçının kazanılmasındaki en önemli rol onlara aitti. 5-1’lik yenilgiden sonra sil baştan yapıp takımını her taraftar grubu böylesine coşkulu, böylesine arzulu desteklemez... O taraftarın katkısıyla Galatasaray sahada tempo yapmayı, en olmadık anlarda pozisyona girmeyi ve belki de yine taraftarın desteğiyle zaman zaman aşırıya kaçan sertliği yapmayı becerdi...

Oysa, Alanya’nın giderek risk aldığı son 10 dakika hariç Galatasaray hep “bal yapmayan arı” misali oynadı. Sürpriz bir şekilde kadroya dahil olan Yasin’in herkesi şaşırtan performansı, sağ tarafta Mariano-Rodrigues ikilisinin etkili çıkışları, orta

Yazının Devamı

Kırgın ve küskün!

20 Kasım 2017

Naim Süleyman-oğlu’nun benim yaşamımda çok ayrı bir yeri var... Onu Türkiye’ye iltica ettikten bir ay sonra tanıdım ve dün cennete uğurlayana kadar da dostluğumuz devam etti. Gazeteci-sporcu olarak başlayan ilişkimiz, kısa sürede çok iyi arkadaşlığa dönüştü... 40 yıla yaklaşan mesleki kariyerimdeki en özel bölüm aslında Naim ve onun sonrasındaki haltere aittir.. Naim’in ay-yıldızlı forma altındaki ilk yarışması 1988 yılında Cardiff’deki Avrupa Şampiyonası’dır, son yarışması ise Sydney 2000 olimpiyatlarıdır. Her ikisini de yerinde izledim. Elbette sadece ikisini değil, Naim’in katıldığı tüm Avrupa ve Dünya Şampiyonaları ile 3 olimpiyatı da yerinde izleyen tek gazeteciyim. Onu ağırlıkları kaldırıp yüzümüzü güldürdüğünde baş tacı etmiştik, emeklilik döneminde ise bir kenara attık.. Vefasızlık Türk Sporu’nun klasik hastalıklarından biridir. Ne yazık ki en unutulmazını Naim’e yaşattık. Kırgın, küskün ve asıl önemlisi pişman olarak aramızdan ayrıldı. Ne acıdır ki, yaşarken telefonlarına çıkmayanlar, son iki gündür azılı Naimsever kesildiler. Dün hem Fatih Camii hem de Edirnekapı Mezarlığı bu sahte yüzlerden onlarcasını gördü...

Basına hoşgörülüydü

...Naim, her zaman spor medyasının

Yazının Devamı

Ve gemi battı

5 Kasım 2017

Daha ligin 11. haftası... Koskoca Fenerbahçe iflas bayrağını çekti... Bakalım bir ya da birden fazla sorumluluk üstlenen babayiğit çıkacak mı? Yoksa kaf dağının arkasındaki hedef için masal dinlemeye devam mı edeceğiz.
İyi başkan olabilirsiniz ama bu sizi büyük takım başkanı yapmaz.
İyi teknik direktör olabilirsiniz ama bu sizi büyük takım teknik direktörü yapmaz.
İyi yönetici olabilirsiniz ama bu sizi büyük takımın futbol şube sorumlusu yapmaz.
Büyüklük ifadelerle değil, büyüklük söylemlerle değil, büyüklük eylemlerle, büyüklük elde ettiğiniz sonuçlarla ortaya çıkar.
Büyük takım Fenerbahçe, kainatta buna kimsenin itirazı olmaz. Ama başkanından yöneticisine, hocasından oyuncusuna büyük takımın elemanları için aynı şey söylenemez.

Fenerbahçe Başkent Ankara’ya gidecek ve tribüne 2 bin 500 seyircisi gelecek; işte burada bile koskoca Fenerbahçe’nin ne hale geldiğini anlamak mümkün.

Yazının Devamı

Çakır'a derbi ağır geldi

23 Ekim 2017

Ne ilk sekiz haftanın fırtına takımı Galatasaray ne de derbileri iyi oynamasıyla bildiğimiz Fenerbahçe ortaya kayda değer daha doğrusu dişe dokunur kaliteli futbol performansı koymayınca, sevimsiz ve üzülerek söylemeliyim ki Cüneyt Çakır’ın öne çıktığı bir derbi oldu.

Hem Tudor hem Aykut Kocaman kendi oyuncularını oynamak yerine önceliği rakibinin oyununu bozmaya, ilerde baskı yapmaya, boş alan bırakmamaya ve özellikle kanatları kapamaya verince zaten daha maçın başında kısır, tatsız tuzsuz bir derbi izleyeceğimiz net bir şekilde ortaya çıktı.

Aslında Tudor’un üçlü savunma tercihiyle kumara niyetlenmesi Fenerbahçelileri umutlandırmış olsa da Serdar Aziz’in beklenmedik sakatlığı ve Hırvat hocanın zorunlu olarak dörtlü savunmaya dönmesi o kumarı da ortadan kaldırdı. Kısacası eğri gemi doğru sefer oldu.

Genelde hakem yazmayı pek sevmem. Bu konuyu uzmanlarına bırakmayı tercih ederim. Ayrıca hakemlerin anlık kararlarının görüntü tekrarlarıyla doğru orantılı olmadığını düşünürüm ve bu açıdan hakemlere haksızlık yapıldığını savunurum... Bu görüşüm dünkü maç için de geçerli. Ne varki Cüneyt Çakır’ın maçın sonucunu etkileyen bir numaralı isim olduğunu söylemek asla yanlış olmaz. Cüneyt Çakır

Yazının Devamı

70 dakikaya şapka çıkar

16 Ekim 2017

Görünen o ki, hem Aykut Kocaman hem de Fenerbahçeli futbolcular Akhisar maçından çok önemli dersler çıkarmışlar... Dün o derslerin getirdiği değişiklikler sayesinde 70 dakika gözümüzün pasını silen, Kadıköylü Fenerbahçe gibi hücum oynayan, ilerde basan, sürekli atağı düşünen ve şaşırtıcı biçimde dikine oynayan bir takım seyrettik. Ozan’ı ilk defa bu kadar 8 numaraya yakıştırdık. O 70 dakika içinde Giuliano’nun neden Zenit’teyken sürekli Brezilya Milli Takımı’na davet edildiğini anladık. Neto’nun savunmadan çıkışlarda çok önemli bir oyuncu olduğunu net biçimde gördük. Tüm bunların sonucunda ilk yarıda üç tane gol atan bir o kadar da kaçıran Fenerbahçe seyrettik. Derbi öncesi moral yükleyen bir Aykut Kocaman’a da tanıklık ettik.

Skor, ilk 70 dakikadaki oyun, yine aynı süredeki tempo ve istekli görüntü alkışa değerdi. Ancak tüm bu olumlu görüntülerin yanında Aykut Kocaman’ın çok daha önemsemesi gereken defolar vardı. Bu defolar kesinlikle sonucu olmasa bile oyunu gölgede bırakacak nitelikteydi.

Dirar’ın dünkü 90 dakikanın en özel ve en verimli oyuncusu olduğuna dikkat çekip defolara geçelim.

Futbol oynamak isteyen, oyunu hiç çirkinleştirmeyen, sertliği aklından bile geçirmeyen

Yazının Devamı

B planı varmış

25 Eylül 2017

Igor Tudor’un kumarı Bursaspor karşısında az da olsa tuttu... Paul Le Guen erken gelen gol sonrası takımının geriye yaslanmasına ve kendi evinde kontratak oynamasına onay verince, Tudor’un kumarıyla birlikte şansı da devreye girdi.

Sezon başından beri kazanan ve bunu alışkanlık haline getiren takımı değiştirmemek son derece mantıklı bir uygulamaydı. Ama bu kadar yüksek özgüvenle ve bu kadar risk alarak oynamak Galatasaray için bile fazlaydı. İşte bu yüzden neredeyse maçın tamamında baskılı oynayan, rakibini hapseden Galatasaray olsa da daha çok pozisyon bulan, daha çok üreten Bursaspor’du.

Mariano ve Rodrigues sağ kulvarı olağanüstü iyi kullandılar. Bu kadar abartılı bir değerlendirme yapmamın nedeni bu ikilinin kendi çizgilerinden gelen hemen her atakta topu Bursaspor kalesine kadar taşımalarıydı. Belki final pası ve vuruşlarında becerikli değillerdi ama Bursaspor’u takım olarak yoran en önemli ikili onlardı.

İlginç olan 60. dakikadan sonra Tudor’un bu ikiliyi bozup Mariano’yu kenara alması, Rodrigues’i de savunmaya çekmesiydi. Aslında bu hamle Tudor’un 1-0 gerideyken net bir şekilde Le Guen’e rest çekmesiydi. Fransız hoca resti görmeyince de önce Feghouli, sonra Tolga fileleri

Yazının Devamı