11.06.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:
ocuğumun sünnetiyle ilgili kötü hatıraları olsun istemiyorum. Hatta hiç hatırası olmasa da olur. "Daha bebekken halledelim şu işi" diye düşünürken öğrendim ki, zaten sünnet zamanı iki günlüğe kadar inmiş igursoy@milliyet.com.tr 1) Geç kalındığının farkındaydım. Sınıf arkadaşlarımın hemen hepsi bu işi tamamına erdirmişti. Avuntum ise operasyona beraber giriştiğimiz ve benden bir yaş büyük olan kuzenimdi. 2) O zamanlar Kemal Özkan'ın ününü duymuş değildim ama oturduğumuz mahallenin duvarlarındaki "Fenni sünnetçi Sunullah" afişi sayesinde Sunullah beyin iyi olduğuna karar vermiştim, bu özel günde onu aramızda görmek istiyordum. Olmadı, Nuri bey halletti. 3) Nuri bey yeterince iyi halledememiş olacak ki, acı çektim. En net hatırladığım şey, o acı. Nil Gün gibi, sünnetin acilen ortadan kaldırılmasının gerekliliği üzerine 250 sayfalık kitap döktürecek halim yok ("Sünnet çocuk istismarıdır"- yok artık). Ama çocuğun erkek olacağını öğrendiğim andan itibaren bu sünnet meselesini benim gibi yaşamaması, mümkünse hatırlamaması için elimden geleni yapmaya kararlıydım. Baktım ki zaten bu konuda bir lider değilim, bu işi çabucak hallettirmek isteyen o kadar çok ki. Hem Yahudiler yüzyıllardır yedinci günde bu işi halletmiyor mu? Bir an önce erkek olup o bir an önce "dünyayı ele geçirme" faaliyetleri üzerinde yoğunlaşıyorlar herhalde!Sünnet, iki günlükten itibaren yapılabiliyor. Bu konuyu ilk sağa sola sormaya başladığımda yeni doğan bebeğin acı hissetmediğini, dolayısıyla işlemin daha kolay yapıldığını duymuştum. Sevindim, bilim de arkamdaydı artık. Ama iki büyük hastanenin çocuk cerrahisi uzmanları öyle demiyor. Henüz birkaç günlükken bile sünnet yapılacaksa lokal anestezi uygulamayı öneriyorlar. Amerikan Hastanesi'nden Egemen Eroğlu çocuklarının sünnetini yaptığı yaklaşık 200 aileye sonradan mektup göndermiş. Bana böyle bir mektup gelse zarfı açana kadar senaryoyu yazardım: Kağıtta "Yahu ben bu işi yanlış biliyormuşum, doğrusunu yeni öğrendim, getirin düzelteyim" yazdığına karar verir, gözlerim kararırken düşmemek için tutunacak yer arardım. Ama Dr. Eroğlu sadece ailelerin memnun olup olmadığını öğrenmek için böyle bir şey yapmış. Söylediğine göre "Bir oğlum daha olsa sünnetini aynı şekilde yaptırırım" diyenlerin oranı yüzde 97 imiş. Diyelim ki el kadar bebeği sünnet ettirmek içinize sinmedi, biraz daha beklemeye karar verdiniz. O zaman şu çok önemli kısmı Acıbadem Hastanesi Çocuk Cerrahisi Uzmanı Dr. Mustafa Candan'dan dinleyin. "Üzerinde yaklaşık bir fikir birliği olan öneri, 2-6 yaş arası genel anestezi ile sünnet yapılması. Bu dönem çocuklar kendilerine yapılan bu tür işlemleri 'bir çeşit ceza' olarak algılıyor." "Bugün sünnet yarın deniz" vaadini "Bugün doğum, iki gün sonra sünnet" şekline sokmamıza annem bile şüpheyle baktı. Kim bilir, ben küçükken "Haydi artık sünnet ol da çıkan parçayı pilava karıştıralım" diyen dedem ne düşünecek? Ben ilkokul dördüncü sınıftan beşinci sınıfa geçtiğim yaz sünnet olmuştum. Çok mu korkmuştum, hatırlamıyorum. Hatırladıklarım: Meşhur fıkra, tam yeri geldiği için yeniden: Sünnetçinin vitrininde çalarsaat varmış. "Neden bunu koydun?" diye sormuşlar, "Ne koysaydım?" demiş. Ben burada "çocuk geliyor, baba olacağım" diye bas bas bağırırken, insanlar sakin sakin, edepleriyle doğuruyor. Dedemin bu yazıları okuduktan sonra benim için "Adamın bir oğlu olmuş..." demesine şaşmamalı. Milliyet'in hafta sonu eklerini tertipli, düzenli sayfalarla okumanızı sağlayan, sizin adlarını pek bilmediğiniz ama her hafta bizim kahrımızı çekenlerden Gülsen Uludağ geçen hafta bir erkek çocuk doğurdu. Ekin Baran'ın da Gülsen ve babası Hasan kadar şahane birisi olacağından şüphemiz yok. İnşallah hayat üçü için de güzel ve sağlıklı geçer. Bir bebek geldi bile!