23.02.2019 - 08:15 | Son Güncellenme:
Canan Metin / dzhananmetin@gmail.com
Bir şehri güzel, yaşanılır kılan nedir? Dudaklarımızı uçuklatan zenginlik mi? Yoksa yerden fışkıran ve sanki gökyüzünü tepemizde tutmaya yarayan direkler gibi inşa edilmiş gökdelenler mi? Binlerce yıldır şehirler kuruyoruz ve her eşelenen toprak yüzeyinin altından bizden yüzyıllar hatta bin yıllar önce yaşanmış mekanlar gün yüzüne çıkıyor. Bizler de kalabalıkları takip ederek ziyaret ediyoruz bu harabeleri... Aslına bakılırsa kültür turu programlarına dahil edilen tarihi mekanları ziyaret edenlerden bir süre sonra “Biz taş toprak görmeye mi geldik” itirazları yükselir. Hele bir de konsantre, ruhsuz tanıtım yapan bir rehbere denk gelirseniz kaçacak delik ararsınız. Ama bu istenmeyen durum dahi geçmişin korunmasını ticari bir gereklilik haline getirir. Tarihi mekanı işleten kazanır, turu düzenleyen kazanır, tarihin olduğu şehir kazanır dolayısıyla ülke kazanır. Bir çıkar kurgusu farkında olmadan tarihi eserlerin korunmasını sağlar. İşte Filibe de tam bu kriterlere uyuyor ve keşfedilme ruhunu içinde barındırıyor.
Komşu ülke Bulgaristan’da bulunan Filibe ve İtalya’nın Matera şehirleri bu yıl Avrupa Kültür Başkenti seçildi. Filibe Avrupa Kültür Başkenti olarak seçilen ilk Bulgar şehri oldu. Ben de bu ülkede büyümüş olma avantajımı kullanarak çok sevdiğim şehri sizin için tekrar adımlıyorum.
Yedi tepeli şehir
Filibe, Bulgaristan’ın ikinci büyük şehri ve Bulgarlar tarafından Plovdiv olarak adlandırılmakta. Şehri Büyük İskender’in babası II. Filip kurmuş. Uzun tarihi geçmişi bir yana 500 yıla yakın Osmanlı idaresinde kalmış olması bizi ilgilendiren yönü. Eskimiş Arnavut kaldırımları, dar sokaklar, cumbalı evleriyle eski Filibe’yi gezdiğinizde hissedeceğiniz tam anlamıyla tarihe bir yolculuk. Plovdiv evleri Osmanlı ile Bizans mimarisini yansıtıyor. UNESCO tarafından 2004’ten beri koruma altında bulunuyor. Ressamlar sokağının karşısında kahvenizi yudumlayabilir, sokak çalgıcılarının yaptığı müziği dinleyebilirsiniz Adeta kültür şöleni yaşanıyor her bir sokağında, bunun için de Bulgaristan’ın kültür başkenti olarak adlandırılıyor. Filibe ünlü bestekar Hacı Arif Bey’in de memleketi. Tiyatro sokağı, graffitiyle kaplı tiyatro binası ve heykelleriyle Filibe kültür kokan bir kent. İstanbul gibi yedi tepenin üzerine kurulmuş Filibe’nin eşsiz manzarasını şehri simgeleyen tepeleri Nöbet, Taksim ya da Cambaz’dan izleyebilirsiniz. Antik kent ve 3 bin 500 kişilik antik tiyatro tarihin izlerini taşıyan bölgenin en önemli arkeolojik değerleri. 2. yüzyılda Romalılar tarafından yapılmış antik kent büyük bir restorasyondan geçirildi. Muradiye Camii mutlaka görülmesi gereken yerler arasında.
Şehrin göz bebeği Milyo
Tiyatro sokağının sonunda merdivenlerden inerken Plovdiv’in delisi Milyo’nun heykeli bizi karşılıyor. 1940’lı yıllarda yaşamış Milyo birkaç dil bilen eğitimli biriyken, menenjit hastalığı nedeniyle akıl sağlığını yitiriyor. Sokaklarda dolaşan, insanları güldüren, halkın sevdiği Milyo, Filibe’nin göz bebeği oluyor. Uzun yıllar yurt dışında yaşayan çocukluk arkadaşı Milyo’nun öldüğünü öğrenince onun anısına bu heykeli yaptırıyor. Heykeliyle yaşatılan Milyo bu kez dileklerinizi yerine getirmek için orada, isteklerinizi kulağına fısıldamanız yeterli. Şehir merkezi adeta 15. yüzyılda dondurulmuş. Korunan evlerin neredeyse tamamı bugün otel ya da müze olarak kullanılıyor. Bulgarlar 500 yıl boyunca Osmanlı egemenliği altındaydı. Yıllarca geri kalmışlıklarını buna bağladılar. Ama diğer taraftan da bu tarihi yapıları kendi tarihleri gibi benimseyip korudular ve günümüze kadar taşıdılar. Plovdiv’in 2019 Avrupa Kültür Başkenti seçilmesiyle yıl boyunca binden fazla sanatçının katılacağı etkinlikler düzenlenecek. Buradaki anahtar kelime “Birliktelik”; Filibe Belediye Başkanı İvan Totev’in de konuşmasında vurguladığı gibi: “Binlerce yıllık geçmişe sahip şehrimizin tarihine önemli bir değer katıyoruz. Farklı etnik grupları ve dinleri barındıran Filibe’de farklı dillerde konuşuyoruz, ancak sloganımız birliktelik.”