May neyim iz...

May neyim iz...
Sarıkız'ın Anıları

Şu iki soruyu sıkça soruyorsunuz: "Hiç e-posta okumaz mısınız?" ve "Kimsiniz?" Ay siz çok yaşayın e mi? Yahu ne yapacaksınız kim olduğumu? Kimsem kimim, yazdıklarımla ilgilenin. Bu lafım Aytek, Mutlu,
Gun-Dem, Nuray Özdemir, Pınar Özdemir gibi okurlara. "Adımı açıklıyorum! Az sonra!" diyerek bütün yazıyı okutayım mı ben şimdi size? Bakın el kadar çocuk okur ne yazmış bu konuda. Azıcık örnek alın: "Haklısınız, bence de isimler değil, önemli olan fikirleriniz. Eğer isminizle yazmış olsaydınız, insanlar yazdıklarınızı, resminizi hayal edip okuyacaklardı. En güzeli yaptığınız. Örneğin ben Ayşegül Aldinç’i çok severim. Ama yazılarını okurken sanki
o konuşuyormuş gibi oluyor ... İmza: Lir." Genç okur doğru söylüyor, bırakın hayallerinizde nasılsam öyle kalayım.
Bazılarınız beni yaşıtı sanıyor, iltifat ediyorsunuz. Eyvallah. Sağolun, var olun. Hele de
e-mail adresime takılanlar... "Adresiniz bana ilginç geldi... Frekanslarımız aynı görünüyor yazışalım. Son olarak diyorum ki, Keep Clubbin!" diyor mesela C. Karaköy. Ah yavrucuğum sen benim "kaplıca" yazımı filan okumadın herhalde. Ya da "Dünya ateşten bir toptu, önce dinozorlar geldi sonra ben" yazımı... Ama teklifine evet diyorum. Kol-bacak kırılacakmış (biliyorsun, bir yaştan sonra kaynamaz da) varsın olsun, benden de sana "keep clubbin" anasını satayım. Şaka bir yana, bu
e-mail adresi kendi buluşum değil, oğlum ve kabilesinin benim başıma açtıkları bir dert. Yakında değişecek inşallah.
Anlaşılan bu yazı "okur mektuplarına cevaplar" olacak. Hele biriniz var ki, sübyancı. Bıkmadan usanmadan yazıyor. Bir-iki kere yetişkin fotoğrafımı koymuşum köşeye, çok kızmış. "O pozu sana
hiç yakıştıramadım. Seni hayalimde, hep o masum küçücük halinle canlandırmak istiyorum. Sakın başka resmini koyma" diyor. Ne diyeyim, emrin olur. İstersen aynı yaşta, küvette bir pozum var onu da yayımlayalım.
"Yetenekli olduğumu sanıyorum, ben de bir şeyler yazmak istiyorum, yapabilir miyim?" diye soranlarınız var. Canlarım! Yetenek hepimize eşit miktarda bölüştürülmüş inanın. Önemli olan bir yerden başlamak. Yazmak istiyorsanız, moralinizi bozmayın, oturun yazın. Sonrası biraz şansa kalmış gibi görünse de, bıkmadan yollayın gereken yerlere. Oluyor ya da olmuyor diyen bir yetkili mutlaka karşınıza çıkacaktır.
Gelelim "Maziden hoş bir seda" yazılarımın takipçisi kadın okurlara. Benzer kocalar ve benzer duygularla yaşanmış onca olaya... Haklısınız, bunların hepsini aynı anne doğurmuş. "Yaşadıklarınız benim yaşadıklarımın tıpkısı, sakın ara vermeyin" diyorsunuz. Meraklanmayın, "hayatın sillesini yemiş" kız kardeşiniz anlatmaya devam edecek.
"Yazdığınız konulara tüm kalbimizle katılıyoruz" diyerek fikirlerimi paylaşanlar çoğunlukta. Toygun Birinci, Aslan, Suzan Zahavi, Derya Uygun, Meral Tatlıoğlu gibi. Tabii karşı çıkanlar da var. Ümit Mike mesela. "Üniversite öğrencisiyim, kürtajda başınıza gelenler beni alakadar etmez..." demiş. Eski bir yazı, pek hatırlamıyorum. Ama keşke etseydi. Kürtajın yanlış ellerde nasıl sonuçlanacağını, istenmeyen gebelikler konusunda mutlaka ama mutlaka önlem alınması gerektiğini anlatmaya çalışmıştım. Bir de ileride evlenecek adamlara (özellikle gençlere demedim) biraz ders olsun istemişimdir. Zaten siz ve sizin gibileri "alakadar etmediği" içindir ki kürtaj masalarından kalkamıyoruz.
Ayrıca, Semra Şen eski yazılarıma nasıl ulaşacağını soruyor. Milliyet’in internet arşivine girip tarih yazarak sanıyorum. Salih "Yazınızı okudum içimi huzur kapladı" diyor. Sevgi Tekin, erkek ihanetlerini ne zaman yazacağımı soruyor. Ve "Sizin yüzünüzden gazete eklerini okumaya başladık" diyen ve adını yazamadığım diğer okurlar... Hepinize teşekkürler. Gördüğünüz gibi e-mail’leriniz de okunuyormuş.






CUMARTESİ