18.08.2012 - 02:30 | Son Güncellenme:
Taksim’de bir kafeye giriyorum. 40’lı yaşlarda, uzun boylu, kumral, hafif sakallı biri röportaj için buluşacağım kişi.
Bu tanıma uyan pek çok kişi var mekanda. Ama içlerinden yalnızca biri üç gün önce “dünyanın en zorlu zirvesi” olarak tanımlanan, 8 bin 611 metre yüksekliğindeki dünyanın en yüksek ikinci dağı K2’den indi. Bu, milli dağcı Tunç Fındık’ın yedinci 8 bin metrelik tırmanışı. Fındık bunun gibi yedi tırmanış daha yaparsa dünya üzerindeki bütün 8 binlik dağlara tırmanan az sayıdaki insandan biri olacak. Yedinci tırmanışıyla yolu yarılamış vaziyette bulunan Fındık’la buluşup “yüksekler”i konuştuk.
Macerası bol bir mesleğiniz olacağı çocukken de belli miydi?
Çok hareketli bir çocuktum. Okulun gri monotonluğundan kaçmak için tek başıma dağlara, ormanlara giderdim. Ailem de engel olmadı. Tenis, basketbol gibi sporlara yönlendirmeye çalıştılar başta ama hiçbirini sevmedim. İzciydim bir süre. O da belli bir disiplin sağlamıştı. Bilkent’te İngiliz Dili ve Edebiyatı okudum. Dağcılık üniversite kulübünde başladı.
K2’ye tırmanana kadar neler yaptınız?
Üç yıl kadar üniversitede turizm hocalığı yaptım. Ama akademik dünya çok sıkıcı geldi. Dağcılık bana en uygundu çünkü küçüklükten beri bende hakim olan şey bu; monotondan ve betondan uzak olmak (gülüyor). Profesyonel dağcılığa 2000’de başladım. Türkiye’de
300-400’den fazla yeni rotam var. Bunlarla ilgili yazdığım yedi kitap var. Everest ilk çıktığım 8 binlik dağdı. Bu arada dağ rehberliği işini de ilerlettim. O da maddi bir kaynak oluyor. K2’ye Innova sponsorluğunda çıktım ama her zaman sponsor olmayabiliyor. Dördüncü 8 binliğimden sonra şekillenen bir projem var; “14x8000”. Dünyada 14 tane sekiz binlik dağ var ve ben hepsine tırmanmayı hedefliyorum. K2 de bu dağlardan bir tanesi. Şimdiye kadar bunu yapan değişik milletlerden 30 kişi olmuş. Türkiye’den çıkabilen yok, yakınından geçen de yok.
Ne kadar zaman alıyor proje?
Ortalama 8-10 yıl sürüyor. Her mevsim çıkamadığınız için süre uzayabiliyor.
Her denemenizde başaramayadabilirsiniz. Broad Peak’e çıkamadım ben de. K2’ye de ikinci gidişim. İlki 2009’daydı, çığ tehlikesi nedeniyle döndük.
K2 dünyanın en yüksek dağı değil ama dünyanın en zorlu dağı. Neden?
Teknik olarak tırmanılması zor çünkü çok sarp. İklim koşulları da çok sert. K9, K12 gibi pek çok dağ var. Ama onların yerel adları da var. Ama K2’nin yok. Çünkü yerel bir yerleşimden görülmüyor. Tam Pakistan-Çin sınırında. Bir tarafında çok büyük bir Çin çölü, diğer tarafında da Karakurum dağları... Issız buzulların ortasına büyük dağların arasında dünyanın en sarp dağı.
“Tırmanışlar Himalaya taktiğiyle tamamlanıyor”
Nasıldı K2 tırmanışı?
50 gün sürdü. Dağa ulaşım biraz sorunluydu. Karakurum Highway denilen bir yol var, 800 kilometre, araçla gidiyorsun iki-üç gün. Sonra bir jip yolu var, 150 kilometre.
O da çok tehlikeli. Bu yolculuk sırasında ölenler de var. Oradan sonra da dağın dibine kadar 8-9 gün boyunca yürümen gerekiyor. Dağın dibinde hamallar seni bırakıyor.
Ondan sonra hamal sensin.
Yüksekte ne gibi değişimler yaşanıyor?
Yükseğe çıktıkça basınç, dolayısıyla da oksijen azalır. Birkaç hafta içinde vücut alyuvar üretmeye başlar. 5 bin metrede üç-beş gün dinlendikten sonra 5 bin 500-6 bin metrelere gidip kampı kuruyorsun ve ana kampa geri dönüyorsun. Sonra o yüksekliğe tekrar çıktığında uyum sağlamış oluyorsun. Böylece iki ileri, bir geri şeklinde Himalaya taktiğiyle tırmanış tamamlanıyor.
“7 bin metrede yeme-içme hissi kaybolur”
Tırmanışta ne yiyip ne içiyorsunuz? Nasıl bakıyorsunuz kendinize?
Herkes kendi kendinin doktoru olmak durumunda. Pakistan ya Nepal gibi bir ülkeye gittiğinde içtiğin sudan yediğin ete kadar her şeye dikkat etmelisin. Dünyanın en güçlü, en cesur adamı ol, ishal oldun üç gün, bitti. Dağa adım atamadan evine dönmen gerekir. Tabii ölmezsen! Ben genelde öyle yerlerde et, sebze yemiyorum. Sadece karbonhidrat. Dağda hazır yiyecekler var, içine su katıp da yeniyor ya da paketli gıdalar... 6 bin 500-7 bin metrelerde zaten yeme-içme hissi kayboluyor. Açlık duymazsın, ağız tadı da kalmaz. Yüksekte uyku da iyi değildir. Ayaktayken yorgunluktan uyuyacak gibi olursun ama yattığında solunum azaldığı için uyuyamazsın. O yüzden inişte çok daha yorgun olursun. Her adımı iki kere kontrol etmen gerekir.
Tırmanışta kaç kişi oluyor?
İki kişilik ekiple tırmandığım da oldu, bu sefer bir araya gelmiş 23 bağımsız dağcıydık. Masrafları paylaştık, herkesin kendi projesi vardı. Ama ekip kaç kişi olursa olsun iki-üç kişilik gruplar halinde tırmanırsınız. Kafası, hızı, gücü uyanlar birlikte hareket eder.
Zirveye varış nasıl bir his?
Çok zor bir tırmanış yapsan da zirveye ulaşmadığında bir şey eksik kalır. Zirveden güzel bir manzara seyretmiş olarak eve döndüğünde kendini çok iyi hissedersin. Everest’in zirvesinde iki seferde de 50 dakika geçirdim, K2’de 20 dakika. Nepal’de bir dağın zirvesine şimşekler ve yıldırım yüzünden üzerimde elektriği hissederek ulaştım. Üç dakika bile kalmadım. Ama hepsi çok özeldi.
Evdekilerle haberleşebiliyor musunuz?
Kişisel takip cihazı taşıyorum. tuncfindiknerede.com adresine girenler böylece takip edebiliyor. Onun dışında uydu telefonuyla da arayıp eşime malumat veriyorum, o da Facebook’a yazıyor, yer ajanım olarak çalışıyor (gülüyor).
Sevdiklerinizin sizi vazgeçirmeye çalıştığı olmuyor mu?
Eşim çok ciddi destek olur. O da eski dağcı. Trekking yapacağımız zaman o organize ediyor, o da geliyor.
“Türkiye fiziksel olarak doğa sporlarına çok uygun ama dağcılık popüler değil. Çünkü dağcılık fiziksel kuvvetin yanı sıra zihin gücü, organizasyon ve altyapı işi. Okuman, yazman gerek. Bu da bizim topluma çok uymuyor galiba.
Dağcı bir akraban yoksa dağcılıkla üniversiteden önce karşılaşman pek mümkün değil.”
“Everest’e iki farklı rotadan çıktım”
“Şu ana dek sekiz tane 8 bin metre üzeri çıkış yaptım; bunların ikisi farklı rotadan Everest Dağı olduğu için yedi farklı 8 binlik diyebiliriz, Everest, Cho Oyu, Lhotse, Dhaulagiri, Makalu, Kanchenjunga ve K2 (2012). 2013’te Tibet’teki Shishapangma ve Nepal’deki Manaslu var. Daha sonra da Nanga Parbat, Annapurna, Gasherbrum 1 ve 2, Broad Peak...”
“Dağda kısmetini kendin yaratırsın”
“Benim burada ne işim var?” gibi bir sorgulamaya giriyor mu insan?
O sorgulamaya girersen büyük ihtimalle başın çok büyük derde girer. Ben hiçbir şey düşünmüyorum. Manzaraya bakıyorum. Fotoğraf çekiyorum. Tadını çıkarmaya çalışıyorum.
Bir aksilik olduğunda bunun kader olduğuna mı inanırsınız?
Fırtına, taş düşmesi, çığ... Sen orada olsan da olmasan da dağda bunlar devam eder. Önemli olan dağın dilinden anlamak. Soğukkanlı olup doğru kararlar alman gerekir. Kader, kısmet gibi bakmamak gerek. Bir yanlış yaparsam bu benim hatamdır, dağın değil. O zaten tehlikeli ve ben bunu bilerek başlıyorum. Kısmetini bilginle kendin yaratırsın.