19.09.2018 - 01:30 | Son Güncellenme:
Bülent Buda: 15 Eylül Dünya Temizlik ve Çevre günüydü. Kayserispor maçı bitti, tribünler tenhalaştı, birden elinde torbalarıyla sarı kırmızılı giysili taraftarlar kullandıkları çevreyi, tribünleri temizlemeye giriştiler. İzlerken gözyaşlarımı tutamadım. Yeni sezonun en etkileyici, tutkulu, izleyeni coşkuya taşıyan görüntülerle, gollerle bezenmiş bir futbol akşamı. Yaratıcısı Göztepeli futbolcular. Bayram Bektaş’ın özenle seçilmiş 11’i alanda harika işler yapıyor. İzmir’e yenilgisiz gelen Kayseri’yi dağıtıyorlar bir biçimde. Yasin Öztekin, golle açılışı yaptı. Üstüne bir köşe vuruşu asisti ve de maç bitimine kadar oyunun içinde hareketli kalışıyla arkadaşlarının esin kaynağı. Beto ile önündeki savunma kusursuza yakın. Alparslan, eylem alanında ve de yaptığı işe çok yakışan görünümünü taçlandırdığı golüyle muhteşem akşamın yıldızlarından. Castro, Borges, Halil enerji ile yüklüydüler. Jarome gollerine başladığında onu daha çok seveceğiz. Futbola olan sevgimizi pekiştiren bir akşamdı. Teşekkürler iyi ki varsın Göztepe.
Fatih Tanfer: Göztepe’nin rakibi namağlup Kayserispor’du. En önemlisi seyrettiğimiz 4 haftada güçlü bir takım olduğunu gördük. Maç 2-0 bitti, eğer girilen pozisyonlar değerlendirilebilseydi inanılmaz bir fark olacaktı. Lig sonuna kadar Kayserispor bu kadar etkisiz, bu kadar baskı altında ve özetli hiçbir etkinliği olmadığı böylesi bir maç oynayamayacaktır. Ne oldu, Kayserispor kötü oynadı da mı hem bu sonuç hem de bu kadar etkisizlik ortaya çıktı. Cevabı gayet basit. Tek kelimeyle Göztepe’nin doğru oyunuydu. Neydi doğru oyundan kastımız? Öncelikle Bayram Hoca rakibini çok iyi analiz etmiş, Deniz, Umut, Cherry, Bilal’in neler yaptığını ve ne gibi tedbirler alınmasını icap ettiğini sahadaki oyuncularının doğru eylemleriyle bunu gerçekleştirdi. Bu etkili oyunculardan 2’sinin oyundan çıkması hiç de tesadüf değildi. Öncelikle Göztepe kendi oyun anlayışını Kayserispor’a kabul ettirdi. Hücum futbolundan asla vazgeçmediler. Oyunun temposunu belirleyen taraf Göztepe’ydi. Orta alanda iki kilit oyuncu Alparslan ve Borges modern futbolda oynanması gereken gibiydiler. Alparslan golüyle iyi oyunun mukafatını gösterirken, etkili Yasin, hem iyi oynadı hem de golünü attı. Kaleci Beto’dan başlayarak defans ve orta sahası ile dört dörtlük bir Göztepe izledik. Özetleyecek olursak, Göztepe maç boyunca Kayseri’ye nefes aldırmadı. Müthiş seyircisi bu güzel oyunu gördükçe coştu da coştu. Mutluydu, sevinçliydi. Arzuladığı Göztepe sahadaydı. Bu mutluluğun devam etmesi için bu galibiyet serisinin sürmesi gerekir.
Akhisarspor nereye?
Bülent Buda: Futbol oyununda 45 dakikanın yaşamsal bir önemi vardır. Safet Susic, ilk 11 seçimiyle ilk 45 dakikayı yok etti. Üstüne bir gol yedi ikincisini Fatih önledi. Regattin, santrfor mu oynuyor yoksa orta alan mı? Fazla isim vermenin alemi yok. Tüm takım alanda yetersiz, etkisiz ve tüketilen 45 dakika. İkinci yarının başında yapılan iki hamle telaşın, yanlış seçimlerin sonucuydu. Hemen ardından 60. dakikada yapılan Onur hamlesi de öyle. Oyunun bitimine 30 dakika gibi uzun bir süre varken, bir kırmızı, bir sakatlık olsa yandı gülüm keten helva. İkinci yarının özellikle ilk 15’inde abandılar Ankaragücü üzerine gol çıkaramadılar. 60. dakikadan sonra yine gelmeye başlayan Ankaragücü golleri kaçıran taraftı. Bir Selezynov tükürüğünün faturasına bakar mısınız? Daha vahimi Mustafa Yumlu neden kulübedeydi? Rakip, Ankaragücü kendi kalesi önündeki yüksek toplarda, kornerlerde bir sıkıntı yaşamadı neden? Dene gör mevsimi çok gerilerde kaldı hocam. Ufuk’ta tehlike görünüyor. (Not: Bu yazı Safet Susic’in gönderilmesinden önce kaleme alınmıştır.)
Fatih Tanfer: Akhisarspor’u Ankaragücü önünde ilk yarıda son derece etkisiz, yorgun, bıkkın ve kadro mühendisliğinin kötü uygulandığı bir takım olarak izledim. Böylesi bir Akhisar’ı bugüne kadar görmemiştim. İkinci yarıyla birlikte yapılan Manu ve Josie değişikliğinden sonra sahada yüksek eforlu, hareketli ve özlediğimiz Akhisarspor vardı. Elinizde böylesine yetenekli oyuncular varsa teslimiyet neden? Önce birçok gol kaçırdın, 70. dakika sonrası da tersine döndü. Kısacası maç bitti, hafta bitti maalesef Akhisarspor ligin son sırasında. Hafta arası 90+3 köşemizde Bülent Abim ve Mehmet Kardeşim’le toplantı yaparken her şeyi konuşuyoruz da her şeyi burada yazmıyoruz. Korkumuzdan değil, saygımızdan. Biz sadece saha içine bakıp yorumlarımızı ona göre yapıyoruz. Söyleyip de yazmadığımızı örnek istiyorsanız. Geçtiğimiz hafta Akhisarspor için hep yukarıya ilk altı için bakıyorduk, galiba bu sene son altı için bakacağımız bir Akhisar’la karşı karşıyayız dedik. Haddimizi aşmayız, bu kararları yönetim verir. Biz gördüklerimizi yazarız. Safet Susic’le yollar ayrıldı. Her iki taraf için de hayırlı olsun. Futbolun kendisine has bir yapısı vardır. Kötü giden şeyler hiç değişmeyecek gibi düşünülür. Ancak futbolda dün değil, bugün vardır. Gelecek teknik adam öncelikle 3T metodunu doğru uygulayıp tespit, teşhis ve tedavi bizleri özlediğimiz Akhisarspor’la buluşturur. Akhisarspor’un kadro yapısında bu gücün olduğuna inanıyorum.
Mehmet Demirtaş: Haftalardır gözle görünen bir sıkıntı var Akhisarspor’da Saffet Hocanın oyuncu tercihleri ve bir türlü kafasındaki ideal 11’i yaratamama kargaşası. Ankaragücü karşısında da aynı kafa karışıklığını yaşadığını kadrolar açıklandığında hep birlikte gördük. Tükürük cezalısı Selezynov takımın bu zor günlerde en çok ihtiyacı olduğu isim ama yok. Diğer nöbetçi golcü Manu kenarda oturuyor.Saffet hoca, golcüsüz nasıl bir maç kazanmayı arzu ediyordu çok merak ediyorum. Savunmanın ve hava toplarının etkili ismi Mustafa Yumlu kulübede oturuyor. Ömer Bayram satıldı, Lopes yok. Bu takımın nasıl kazanması beklenebilirdi ki. Yazık oldu kaybedilen puan ve puanlara neyse ki Akhisar yönetimi işi geçte olsa farkına vardı ve Safet hocayla yollarını ayırdı hem de Avrupa arenasındaki ilk sınavının arifesinde. Akhisar yönetiminin akıllı ve doğru politikalarını hep takdir etmişimdir. Lig uzun maraton inanıyorum ki takımın başına geçecek hedefleri olan ve de idealist bir teknik adamla arzu ettiğimiz Akhisarı izleyeceğiz.
Altınordu'nun tadı yok!
Bülent Buda: Dengeli, eşit bir ilk yarı. Pozisyon üretiminde istekli görüntüler. Lakin kısıtlı, final dokunuşları. İkinci yarıda Altınordu üzerine abanan, soluk aldırmayan Gazişehir. Kırmızı lacivertililerde alışılmadık görüntüler. Tehlikeli bir biçimde Erce’nin önündeki birikim. Eksik, yarım kalan paslar. Rakibin topa hamlelerinde teslimiyetçilik. Erce’nin önündeki kalabalık, duran toplar, köşe vuruş sayısındaki enflasyon ve de kaçınılmaz olarak uzatmalarda gelen gol. Altınordu kötü oynadı. oyun karakteri, kazanmayı öngörmüyordu. Belli ki takımın gelişmeye gereksinimi var.
Mehmet Demirtaş: Evinde kazanamayan Gazişehir Gaziantep ve kazanma arzusu yüksek bir Altınordu her iki takımda maça bu baskı altında çıktı. İlk yarıda açıkcası keyifsiz bir futbol vardı. İkinci yarıda rakip Teknik Direktörü Yalçın Hoca’nın yerinde hamleleriyle takımı daha etkili oynamaya başladı. Altınordu ayağa iyi paslarla mücadele etse de özellikle oyunun son bölümünde fizik gücünün düşmesi ve geriye yaslanmasıyla düş kırıklığını yaşadı. Uzatmanın son dakikasında Kubilay Aktaş, önüne düşen topu iyi değerlendirdi ve takımının galibiyetinde rol oynadı. Sezon başından itibaren Altınordunun zamana ihtiyacı olduğunu yazıyoruz. Umarım bu zaman tren kaçmadan dolar. Bu arada es geçmeyelim hayalini küçük yaşlardan itibaren kurduğu, A takımda Altınordu formasını giymenin heyecanını Berkay Görmez bu maçta ilk kez yaşadı. Gelecek adına umut verdi. Onu çok beğendim. Elbette eksik yanları var ancak Altınordu’nun genel felsefesi olan yarışırken yetiştirme bilinciyle zamanla çok daha iyi olacaktır. Bana göre Cengiz ve Barış’dan sonra vitrine çıkacak 3. İsim gibi duruyor. Yolu bahtı açık olsun…
Altay’ın onurlu yolculuğu
Bülent Buda: İşte spor ahlakı budur. Bolu’da tam 64 dakika 10 kişi baskı altında oynayan Altay’lı futbolcular bir kez bile zamandan çalmak için çimler üzerine uzanmadı. Bu onurlu anlayışı, onlara aşılayan yöneticileri ile tüm takımı kutlarız. Gencer’in ikinci sarıdaki eylemini hala sindirebilmiş değilim. Gencer deneyiminde bir futbolcunun girişeceği en son eylem bu olmalı ama oluyor işte yine. Altay 10 kişi kaldıktan sonra geriye tehlikeli bir biçimde yaslandı. O süreçte Emre kalesinde yine büyüdü. Önündeki dörtlü kaptan İbrahim’in önderliğinde müthiş savaşım verdi. Orta alanda Metin Yüksel, oyunun bitimine kadar ayakta kaldı, koşusunu sürdürdü, oyundan düşmedi. Maçın bitimine doğru, Kappel’in müthiş bir girişimi var. Final vuruşunda dengesi bozulmasa Altay son dakikada öne geçme şansını yakalayabilirdi. Eşitlik ve bir puan sevinebileceğimiz, kabul ettiğimiz bir sonuçtur. Tebrikler...
Fatih Tanfer: Altay’ın, deplasmanda Bolu karşısında ilk 28 dakikada 11’e 11 oynarken doğru bir oyun planlaması vardı. Rakibin gücünü bilerek doğru oynadı. Kazandıkları topları, hızla atağa döndürdü. Son dakikada gol kaçırmasına rağmen gün geçtikçe meziyetlerini gösteren Kappel, golcü Marco ve Pedro hücumda hızlı çıkışlar yaptılar. Gencer oyundan ihraç olunca elbette bütün oyun planı değişti. Orta alanın etkili oyuncusu ve maçın başından itibaren İshak tarafından yakın markaj altında tutulan Aganovic çıktı yerine defansın merkezine Ivan Ivanov girdi. İshak’ta rahatladı, sayısal üstünlük Boluya geçince etkili oyuncularıyla Altay’ı büyük bir baskı altına aldılar. Elbette yaptığı müthiş kurtarışlarla gelecek adına Altay’ın büyük kazancı olan Emre çok iyi yer tutması ve refleksleri ile maç içindeki sakin ve olgun tavırlarıyla takıma güven verdi. İbrahim Öztürk’ün mücadele gücü yüksekti. Hatta bir ara darbe almasına rağmen hiç bitmeyen enerjisi ile büyük alkışı hak etti. Altay’da herkes bütün gücünü sahaya yansıttı. Çok önemli bir puan aldı. Müthiş heyecanlı geçen bu ligde ben yarışın sonuna kadar içindeyim mesajını verdi. Lig sonuna kadar futbol adına müthiş heyecanlara hazırlıklı olun. Altay’dan büyük keyif alacaksınız.
Dört dörtlük Denizli
Bülent Buda: Asil Kaan tekrar kalede. Alperen cezalı, Tahacan stoper. Sağ bek Furan Şeken kulübede, orta alan Burak sağ bekte ilginç. Denizlispor orta alanda Mehmet Akyüz, Tistell kulübede. Zorunluluk, rotasyon, dinlendirme mi demeliyiz Ya da arayış. Hemen 13. dakikada Ziya’nın savunma arkası koşusu, Aisatinin usta işi pası, Ziya’nın aşırtması fark olur diyorsun, lakin Eskişehir inatçı bir gençlik. 34. dakikada eşitliğe ulaşıyor. Bu evrede Denizli üretim sorunu yaşıyor. İkinci yarı Mehmet Akyüz alanda. 52. dakikada Aissatti ikinci kez sahne alıyor temiz bir dokunuşlar tabelayı ikiliyor. 64. dakikada Recep Niyaz oyundan alınışına bozuluyor. Furkan sağ beke, Burak esas yerine geçiyor. 66. dakikada bir kale önü karabolünden Abdülkerim tabelayı üçlüyor, Denizlispor iyiden iyiye soluklanıyor. 74. dakikada Mehmet akyüz gol orucuna nokta koyuyor. Denizli kendi sahasında ilk galibiyetle tanışıyor. Hikaye gibi oldu ama Denizli’de durum budur.
Fatih Tanfer: Denizlispor’un oyuncu yapısını, gücünü bilen bir yorumcu olarak ısrarla arkasında durduğun düşüncem bu ligde her takımı yenebilecek güçteler. Bana göre büyük usta Aisati, Mehmet Akyüz, Ziya, Recep Niyaz, Denizli’nin büyük avantajları. Takım futbolunu daha iyi oynarsa Denizli hedeflediği yere gelecektir. Seyircisinin de artan desteği unutulmasın ki başarıyla doğru orantılıdır.
Mehmet Demirtaş: Geçtiğimiz hafta deplasmanda Altınordu’dan aldığı farklı yenilginin şokunu üzerinden çabuk atan bir Denizli izledik. Eskişehirspor karşısında alınan bu farklı galibiyet inanıyorum ki Denizlispor’un bu sezon önüne olumlu anlamda hep çıkacak. Maçın geneline baktığımızda ise her şey olması gerektiği gibiydi desek yanlış olmaz. Denizli bu futbolla engellere takılmadan yürümesini bilir.