Burada daha önce görüşlerini aktardığım, İsrailli tarihçi, siyaset bilimci ve yazar İlan Pappe, verdiği yeni bir demeçte, İsrail’in 1948’de başladığı ve iki kez tamamlamak üzere kolları sıvadığı, Filistinlileri Gazze’den tamamen sürüp çıkartma, bu toprakları da tamamen ilhak ederek İsrail’e katma işini bu kez tamamlamaya niyetli olduğunu söylüyor.
İlan Pappe, “Filistinlilerin de hakları olduğunu, İsrail’in çok ileri gittiğini” söyleyen diğer İsraillilerden farklı bir konuma sahip. Hatırlayacaksınız, Pappe ve Amerikalı bilim insanı Noam Chomsky, “Filistin Davası” ve “Çözüm Süreci” gibi ifadelerin artık anlamını yitirdiğini, İsrail denilen siyasal yapının, (devletin, memleketin) tamamen ortadan kaldırılması, 1948’de yapılamayan şeyin, yani çok toplumlu demokratik yapının kurularak bütün dinlerin mensuplarına eşit vatandaşlık hakkı tanıyan BM Genel Kurulu’nun 29 Kasım 1947 tarihli 181 sayılı “UN Partition Plan” (Filistin Bölünme Planı) kararının uygulanmasından başka çare kalmadığını savunuyor.
Bu, “Tek Devletli Çözüm” denen plandır. Oysa şu anda “Filistin davası” diye bir dava, “çözüm süreci” diye bir süreç olduğuna inanan ve bunun Filistinlilerin hakkını hukukunu savunmanın, Gazze’de süren soykırımının sona ermesini sağlamanın tek yolu olduğunu düşünen hemen herkes, “iki devletli çözüm” denilen şeyi savunuyor. İyi de, o zaman insan sormadan edemiyor:
Dünyanın hemen bütün ülkeleri, çok sayıda devlet adamı, AB’den BM Genel Kurulu’na kadar kınamalar, lanetlemeler, ateşkes çağrıları yapılmasına… Kimi zaman Uluslararası Ceza Mahkemesi kimi zaman Uluslararası Adalet Divanı tarafından katliam ve hatta doğrudan soykırım olarak nitelenmesine rağmen… İsrail’in havadan bombalama, abluka, kara harekatı neden sona ermiyor?
İsrail’i hiçbir şey durduramıyor. Bu kadar protesto, bu kadar kınama, bu kadar tepkiye rağmen, bugün yine şu kadar saat içinde yiyecek maddesi ulaştırılmazsa, Gazze’de 14 bin bebeğin ölebileceği haberleriyle baş başayız. Çünkü, “çözüm süreci” denen süreç ilerlemiyor. Aslında yok öyle bir süreç. Ortada sadece İsrail’in, Batı Şeria gibi, Gazze’yi de Filistinlilerin izinle girip çıkabildiği, dışarıyla hiçbir bağı olmayan, önce işgal, sonra ilhak edeceği bir sahil şeridi haline getirme gayreti var. Bunu kenardan seyreden, ama bir şekilde “Filistin Yönetimi” (FY) adıyla 1993-1995 Oslo Anlaşmalarının bir sonucu olarak İsrail işgali altındaki Batı Şeria’daki kısmi sivil kontrolü eline geçirmiş Mahmut Abbas yönetimindeki El Fetih var.
El Fetih, Filistin Davası’nın efsanevi lideri Yaser Arafat aktif olduğu sırada, en azından bu dönemsel İsrail katliamı-uluslararası kınama tiyatrosuna karşı bir varlık gösterebiliyordu. Ancak, El Fetih’in Batı Şeria’ya, Arafat’ın da Tunus’a adeta hapis olmaları üzerine, Birinci İndifada hareketi ve onun sonucu olarak Hamas, (Harekat-ı Mukavemet-i İslamiye) doğdu. Bu tarihten itibaren Mahmut Abbas’ın da işi-gücü Hamas’ı yok ettirmek oldu.
İlan Pappe, Fetih’in Gazze’de şu andaki duruma seyirci kalmasından cesaret alan Netanyahu’nun 1947’de başladığı Filistin’i Filistinlilerden arındırma işini bu kez bitirmeye olduğunu haykırıyor. Netanyahu, bu işi uzatırsa Siyonist olmayan Musevilerin onun işini bitireceğini biliyor. Derhal yapılması gereken şey, İspanya önderliğinde Avrupa’nın da desteğini alarak, İsrail’in önce BM’den atılması, sonra BM Genel Kurulu’nun 1947’de aldığı İsrail’in kuruluş kararını feshedip, yerine tek parçalı, çok uluslu, demokratik bir ülkenin kurulması kararını almasıdır.
Prof. Pappe’ye Hamas ve Filistin Yönetimi’nin birleşmesi zor değil. Bu sağlanırsa, ben bazı Avrupa ülkeleri, Orta Doğu’daki zengin Araplar bu yeni ülkeyi, İsrailli demokrat Musevilerin ve birleşecek olan Filistinlilerin iş birliğiyle tez zamanda kurabileceklerine inanıyorum. Yeter ki Filistin Yönetimi denen adı var, kendisi yok şey Hamas’la birleşsin ve Mahmut Abbas, o olmayan Filistin Başkanı makamından vazgeçsin.