Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Deprem uzmanlarının İstanbul’da deprem beklenilen yer dediği Kuzey Anadolu Fayı’nın kuzey kolu en son 22 Mayıs 1766’da kırılmıştı. Bu, İstanbul’da 1509’dan sonra ikinci büyük depremdi. Tarihsel verilere göre; 1766’daki Kurban Bayramı’nın üçüncü günü (22 Mayıs Perşembe) meydana geldi, bu depremin artçısı olan sarsıntılar aylarca devam etti. Bu büyük depremden sonra ikinci bir kırılma 5 Ağustos 1766’da Tekirdağ açıklarında oldu ve İstanbul’daki yıkımın faturası daha da ağırlaştı. Dört binden fazla kişinin öldüğü İstanbul’da Topkapı Sarayı, Fatih Camii, Yedikule, Eğrikapı, Edirnekapı, şehir surlarında ağır hasar, Galata ve Pera, Kapalıçarşı, Ayasofya ve diğer camilerde hasar meydana geldi.

Haberin Devamı

Şehirdeki depo ve hanların yıkılması yiyecek sıkıntısı yarattı, fırınlar ve değirmenlerin çalışamaz hale gelmesi halkın ekmek teminini zorlaştırdı. Şehre su sağlayan Ayvad Barajı hasar gördü, yer altı su dağıtım şebekesinin bir bölümü çöktü, bundan dolayı bazı bölgeler susuz kaldı. Deprem Marmara’nın doğusunu da önemli ölçüde etkilediğinden, İzmit’te ve Karamürsel’de ağır hasarlar gözlendi, tsunami dalgaları limanları kullanılamayacak hale getirdi. Galata, Boğaziçi ve Mudanya kıyılarında deniz seviyesinde yükselmeler gözlendi ve Marmara Denizi’ndeki küçük adacıklar yarı yarıya sular altında kaldı. Topkapı Sarayı’ndaki ağır hasardan dolayı Osmanlı Sultanı saray bahçesindeki çadırında uzunca bir süre ikamet etti...

 ★ ★ ★

Bunlar İstanbul’un büyük depremler gerçekliğinin örnekleri... Depremin tekerrür periyoduna bakarak yapılmış öngörüler de malum. Yaklaşık 250-300 yılda bir burada büyük bir deprem olur deniliyor… Aradan geçen 259 yıllık zaman içinde bu fay hattı üzerinde 7’den büyük bir deprem olma ihtimalinin arttığı, yeterince gerilim, stres biriktiği söyleniyor... Büyük bir deprem üretme potansiyeli var açıkçası... Ancak zamanlama açısından bunların hiçbirinde kesinlik yok. Belki 250 yılda bir olur dediğimiz yerde 400-500 yıl sonra da deprem olabilir. Yani o tekerrürün periyotları da her zaman sistematik bir şekilde çalışmıyor. Depremin çok fazla bilinmezi olduğu için deprem pek matematik takmıyor… Vakti zamanı geldiği anda yıkıp geçiyor. Bu tekerrür periyodu dediğimiz şeyler, bir bölgenin tehlikesini ve riskini hesaplarken bilimin bize tanıdığı bir şans aslında... Yoksa yüze yüz hep aynı zaman aralığı içinde tekerrür eder demek de mümkün değil.

Haberin Devamı

 ★ ★ ★

Ama, bugün aynı fayın kırılma beklentisi ve olası felaket senaryolarının benzerliği de göz ardı edilecek bir durum değil elbette. Nitekim daha önceki gece Silivri- Büyükçekmece arasında meydana gelen 4’lük depremin kırılması muhtemel korkulan o faydaki küçük stres alanı değişimleri olduğuna dönük uyarılar var. Tam tersi bunun 23 Nisan’daki depremin artçısı olduğu, korkulan o büyük depremle ilgisi bulunmadığını söyleyenler de söz konusu. Hatta bu depremlerin bölgedeki stresi tümüyle boşalttığı bile tezler arasında. O nedenle de bu konunun tesadüfe bırakılamayacağı açık. Yine son sallantının yarattığı korku, endişe de ortada zaten... Çünkü yaşanan onca felaket görüntülerine ve acılara rağmen hâlâ İstanbul’u tehdit eden büyük depremler gerçekliğine karşı hazırlıklı değiliz. Evet, eskiye oranla aynı yerde olmayabiliriz, muhakkak bir şeyler yapıldı ama yapılması gerekenlerin yanında yaptıklarımız çok fazla değil. Daha fazla şey yapılabilirdi. İstanbul tam anlamıyla depreme hazır hale getirilmiş olabilirdi. Ki bu konuda neler yapılması gerektiği yapı stoku ve kentleşme için de belli, insanları bilinçlendirme açısından da belli. Ve bunlar uygulandığında, “Çatı üzerime çökmeyecek, okulda çocuğum, iş yerinde ben göçük altında kalmayacağım ya da olası bir felaket anında nasıl davranmam gerekiyor” gibisinden deprem korkularının aşılacağı da açık...