Ege Kaygılı günler

Kaygılı günler

11.04.2021 - 00:10 | Son Güncellenme:

.

Kaygılı günler

Yaşlılık, geçmişe dalıp gitme çağıdır denir. Geleceğe yönelik beklentilerin tükendiği anılarla onları tüketme süreci. Yetersizlik duygusunun açığa çıktığı, kasların eksilen gücüyle, tekleyen adımlarla birlikte hareketlenen düşünceler. Yanı başınızdan uçarak, koşarak gidenler uzaklaşıyorlar. Esintilerini arkalarında bırakarak. Bir müzisyen körfezi almış karşısına, kurmuş donanımını. Parmakları çalgısının tellerinde. İki dudağı arasından fısıldıyor, “İnleyen nameler ruhumu sardı. Bir rüya ki orada hep şarkılar vardı. Uçan kuşlar martılar” diyerek sürdürüyor. Bayağı da iyi söylüyor. Bir şeyler vermek gerek. Ellerim ceplerimden boş dönüyor. Yanıma para almamışım, canım sıkılıyor. Gökyüzü açık. Güneşin ışığı ısıtıyor. Uzmanlar yararlanın diyorlar güneşin ışığından birincil olarak yaşlılara. D vitamininden yararlanmak için avuç içlerini 15-20 dakika güneşin yönüne çeviriniz diyor kimi uzmanlar. Önerilerini yapıyorum. Önümden geçip gidenler biraz da şaşkınlıkla, soran gözlerle bakıyorlar güneşe yönelmiş avuç içlerime. Yanıtlıyorum, “Uzmanlar önerdi. D vitamininden en etkili bu yöntemle yararlanıyormuşsunuz.” Yanılmıyorsam 3-4 yıl kadar önceydi. Öykündüğüm gençler kadar olmasa da düşük tempoda koşabiliyordum. Şu sıralarda da kaygılıyım. Acaba daha ne kadar süre yürüyebileceğim?

Haberin Devamı

Kaygılı günler

Uzun yıllar yaşamın içinde çok gelgitler, yalpalamalar yaşadım. Duvara tosladığım, başımı gözümü yardığım zamanlar oldu. İyi insanların da katkılarıyla onardım çoğunu. Hadiselerden ders çıkarmada yetersizim. Benzer şeyleri tekrarlarım çok fazla. Sanki şöyle diyordu uzun yıllar önce bir bilge kişi: “Her defasında aynı şeyleri tekrarlayıp sonuçlarına şaşmak enayiliğin dik alasıdır.” Tam olmasa da işte böyle bir şey. Ben de öyle bir şeydim. Ama hep kendimeydi. Bir güzel tarafım var. Kronikleşmiş bu berbat yanımla dalga geçmeyi becerebiliyorum. Hele iyi dostlarla iki kadeh de parlatıyorsak açıldıkça açılırım derinlerin tehlikesine aldırmadan. İngilizlerin ünlü sözlerinden birisidir, “İyi dostlarla bir saat, bin kitaba bedeldir” derler. Bir miktar abartı da olsa ben hep sevdim bu nitelemeyi. Adımlarla birlikte düşüncelerin de hareketlenmesi bilimsel olarak çok yakın durduğum bir yaklaşım. Bazı günler açarım defteri, bir şeyler karalama niyetiyle. Kalem elimde bir türlü yürümez, işlevsiz. Atarım o zaman kendimi tenha yollara. Eski bir dost, bir anı, ya da geçmişte kalan bir maç. Ya da giriş çıkışını, sayısını unuttuğum eski iş yerlerim. Birden omuzlarımın üzerindeki akıllı (çoğu zaman akılsız) aygıt işlevsizleşiyor. Yazı da gelmeye başlıyor. Noktasına virgülüne özen göstermeden tüketiyorum satırları kafamda.

Haberin Devamı

Kaygılı günler

Bir yılı aşkın tüm insanlığın kimyasını, fiziğini allak bullak eden salgın nedeniyle çoğu yaşlı zorunlu olarak evde tüketmeye çalışıyor zamanı. İyi dostlarla birkaç saat birlikte olmak dışında öyle yıkıcı sorunlar yaşayanlardan değilim. Okunacak gazeteler, kitaplar, TV’de seyredilecek filmler, konserler ve de elbette bir yanıyla tutkum, diğer yanıyla görevim futbol maçları izlemek. Yaşamımın bu evresinde böylesine yoğunluk bir yandan zaman akıp giderken öte yandan yorgun düştüğümü fark ediyorum. Okumaktan ve de izlemekten gözlerimdeki sulanma ve de yanma aldı başını gidiyor. Üstüne bu manzarada arkadaşlarla saatler süren telefon konuşmalarımız. Özlem ağır bastığından bir kez daha birbirimizle kucaklaşamama kaygısı. Bu gelgitlerde şöyle diyor sevgili Nazım:

Haberin Devamı

Dostlarım,

çay olsun,

demli olmasa da olur

siz olun,

çay olmasa da olur.

Esen kalın, iyi pazarlar.

"Acının ödülü deneyimdir. " Aiskhylos

Düşündüren sözler

İnsanlar söylediklerinizi ya da yaptıklarınızı unutur. Ama onlara neler hissettirdiğinizi asla unutmaz.      (Maya Angelou) 

Bütün üyelerinin fırsatlara ulaşma önceliği eşit olmayan toplumlar adaletten uzak kavgaya yakın olurlar.       (Metin Münir)      

‘Kaybedeceğini bile bile neden mücadele ediyorsun?’ dedi, öleceğini bile bile yaşadığını unutmuştu o an. Bozmadım.      (Özdemir Asaf)