20.04.2020 - 00:01 | Son Güncellenme:
Koronavirüs salgını nedeniyle spor müsabakalarına verilen arada Milliyet Ege Spor Müdürü Mehmet Demirtaş ve usta kalem Fatih Tanfer, tarihin tozlu sayfalarını sizler için karıştırmaya devam ediyor. “Geçmişten Günümüze Değerlerimiz Konuşuyor” köşesi ile Türk futboluna hizmet etmiş, İzmir sporuna adını altın harflerle yazdırmış isimlerin hikayelerini, siz sporseverlere sunuyor.
Annesi ve babası için okuyan, Türkiye Cumhuriyeti için askere giden, kendisi için futbol oynayan ve 50 senedir de ailesi için çabalayan birisiyim. Türk Koleji’nde okurken bir tane İngiliz hocam vardı. Bu hocam futbol oynamış bir kişiydi. Bir gün bana, “Cenap, sen de futbol için kabiliyetlisin. İngiltere’de olsan çok para kazanırdın” dedi. Ondan sonra benim de aklımda futbol fikri oluşmaya başladı. Babam, benim Atatürk Lisesi’ne gitmemi çok istiyordu. Ben de oraya gittim. Atatürk Lisesi’nin takımında oynamaya başladım. Daha sonra Göztepe genç takımına gittim. Hocamız Abbas Göçmen’di. Oradan da 17 yaşımda İzmirspor’a transfer oldum. İzmirspor’da yönetim değişti ve uyum sağlayamadığımı anladığım zaman Karşıyaka’nın yolunu tuttum. Karşıyaka’da 1 senem geçti. Daha sonra futbol oynamayı bırakmayı düşünmüştüm. Ancak Gürsel Ağabey ve Seyfi Talay, “2 sene daha oyna, bırakırsın” dediler. 2 sene oldu 7 sene. İyi ki de öyle oldu. Bir yandan üniversite okudum diğer yandan futbola devam ettim. 26 yaşıma geldiğim zaman da iş hayatına atılmak istediğime karar vererek futbol yaşantıma nokta koydum. İzmir’de farklı takımlarda futbol oynama şansı yakalayan ender futbolculardan olarak futbola veda ettim. Futbolu bıraktım ama eski dostlarımı hiç bırakmadım. Çevremde hala görüştüğüm insanlar varsa bu, spor sayesinde olmuştur.
Günümüz futbolunda arkadaşlıklar da paraya dayanıyor. Bizler birimizin cebinde para bitince aramızda toplar, yardım ederdik. Bugün bu aile ortamından çok fazla bahsetmek mümkün değil. Ayrıca gelinen noktada altyapının önemi de bir kez daha ortaya net olarak çıkıyor. Ben her zaman her yerde söylüyorum, yabancı sayısına takılıyoruz. Niye takılıyoruz? Ben hiç anlamış değilim. Çok gereksiz bir tartışma. Türk futbolu altyapıyla gelişir. Siz üretmediğiniz sürece yabancı sayısı konuşulmamalı bence. Üreteceksiniz ki ondan sonra konuşacaksınız. Kulüplerin hepsinin özellikle altyapıda büyük gayret göstermesi lazım. İyi eğitmen, iyi eğitici, oyuncu çıkartmak ve oyuncu yetiştirmek lazım. Dünya’da en çok futbolcu ihraç eden ülke Brezilya, Fransa ve Portekiz. Başka kurtuluş yolu yok Türk futbolunun gelişimi açısından. Türkiye'den yetişip Dünya’nın en iyi takımlarına giden futbolcular var. Demek ki oluyor. Altyapıda doğru eğitmenler, doğru çalışma, doğru saha çalışması, doğru profesyonellik, doğru insanlık öğretilip yukarı takıma verilecek.
‘Cango Cenap’ lakabının hikâyesi!
O dönem aynı odayı paylaştığı arkadaşı Ali İhsan’ın ‘Cango’ ismini taktığı Cenap Öztezel, arkadaş canlısı biriydi. Arkadaşlarıyla ilişkisi çok iyiydi. Futbolda çok hızlıydı. Bunu, Atatürk Lisesi’nde okuduğu dönemde almış olduğu atletizm derslerine bağlayan Cenap Öztezel, 100 metrede okullararası müsabakalarda çok önemli dereceler elde etmişti. Ayrıca atlet olarak Karantina Kulübü adına da yarışmalara katıldı. Efsane Göztepe kadrosunda tam 5 yıl görev aldı. O dönemdeki başarı, Cenap Öztezel’e göre, birliktelikle, sevgiyle, saygıyla elde edilmiş bir başarıydı.