24.11.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:
Bundan üç yıl önce,"En renkli damat: Aslı, Asli, Aslıtürk" diye yazdığımda, o gün koltuğunda oturan Şişli eski Belediye Başkanı Gülay Aslıtürk'ün kocası Orhan Aslıtürk'ün hayatımızda derin bir yer edineceğini kestirememiştim. 1980 sonlarında değişik soyadlarla, onlarca hayali şirket kurup, iflas ettirip, yeniden ortalara çıkan adam, 2000'nin başında karşımıza Barbaros Holding olarak çıkıyor. Hem de 4 katrilyon liralık naylon fatura ile.
Bir iş adamına "Maliye Bakanlığı'nın 4 katrilyon lira tutarında naylon fatura ticareti yaptığı yolunda inceleme başlatması karşısında, ben bir adamın tek başına bu kadar iş yapacağına inanmıyorum' dediğimde, aldığım yanıt, Orhan Aslıtürk'ü çok iyi ifade ediyor:
"Türkiye'nin gördüğü bir numaralı üç kağıtçı... O değil 4 katrilyon, 400 katrilyonluk işi yapar."
Aslıtürk anıları çok yaygın. Bir bankacının anlattığı hikaye de şu:
Orhan Aslıtürk'ün marifetlerinin ayyuka çıktığı günlerde, söz konusu bankaya geliyor. Diyor ki "Elimde bununan Hazine Bonolarını size vereyim. Karşılığında bana kredi açın." Kabul etmiyorlar. Hazine Bonosu varsa, onu kullansın diye düşünüyorlar. Adam ısrarlı "Bonoların üzerine yüzde 50 vereyim." Yine kabul görmüyor, pazarlık yüzde 150'ye kadar çıkıyor. Veriyorlar. Aslıtürk nasıl olsa yatırım için kullanmayacak krediyi, ya vergi kaçıracak, ya bin türlü oyun tezgahlatayacak, en yüksek faizi ödese ne olur. Paşa paşa faizleri de ödemeye yanaşmıyor zaten. Bankanın parasının da üzerine yatmaya kalkıyor, zar-zor tahsilat yapılıyor.
Böyle bir adam işte.
Kendisini iş yerinde bulmuştum. Tuzla'da muazzam bir tersane. İngilizler'e, Amerikalılar'a milyonlarca dolar tutarındaki yatları yapıyor. Beni kendisi ile buluşturan da zaten bir yatçı. Onun da uçağını almıştı. Simitler, çaylar ikram etti. Güzel güzel aslında büyük bir işadamı olduğunu anlattı. Şaşkınlıkla dinledim. Aslıtürk yurt dışında kaçak duruma düştüğünde, devlet niye o tersaneye el koymadı diye düşünürken, karşıma 4 katrilyon liralık naylon fatura olayı çıktı.
Kulislerde Aslıtürk'ün naylon fatura olayına adı karışan anlı şanlı isimler dolaşıyor. Kime sorsam, "Evet, biz de duyduk" diyor. Adını yeşil sahalardan iyi tanıdığımız bir işadamının şirketi de aynı konu ile ilgili olarak inleceleniyor. Özal döneminde batırılışı ile ün yapan bir başka şirket de...
Aklım söylentinin Şişe Cam'a bağlı Cam Pazarlama ile ilgili bölümüne takıldı.
Çağlayan ne olacak?
Kamuoyunda "Paraşüt Operasyonu" olarak bilinen Altınbaş Holding'in altından çıkan hayali ihracat, naylon fatura soruşturması Haziran ayında zirveye çıkmıştı ki aynı tarihlerde, bir basın toplantısı düzenlendi. Konuşmacı, Şişe Cam'da 12 yılını doldurup, emekliliğini açıklayan Genel Müdür Adnan Çağlayan. Hemen ardından Cam Pazarlama Genel Müdürü Cengiz Soyfidan görevden alındı. Bu çakışma naylon fatura olayında Çağlayan ve Soyfidan adının da geçmesi olarak yorumlandı. Üst düzey yetkililer ise konuyu tümüyle yalanladılar.
Bugünlerde yaşanan Aslıtürk olayıyla da Çağalayan adı yanyana geliyor. Olayı doğrulayan önemli gelişme, Cam Pazarlama'nın içinde 30 civarında müfettişin teftiş yaptığının bilinmesi. İş Bankası müfettişleri ve Maliye Çağlayan dönemine giriyorlar.
Bu da suistimal
Çağlayan iş etiği açısıdan zaten sabıkalı. Kızı Pınar adına Pınar İç ve Dış Ticaret Limitedi kurup, Şişe Cam'a hammadde satıyor. Oğlu Mustafa Çağlayan Şişe Cam'a yıllardır nakliye yapan Çelik Ay Nakliyat'ın sahibi Yaşar Çelik'ten tır filosu satın alıyor. Bunun için de 6 milyon mark ödeyecek kadar da bonkör davranabiliyor. Çelik, Şişe Cam'a nakliye işine, daha sonra kurduğu Çelik Nakliyat ile devam ediyor. Onun oğlu da Mustafa ile ithalat yapıyor. Böyle de gözü kara bir yönetici Çağlayan. Birilerinin çıkıp, "Senin yaptığın iş mi? Kızına şirket kurdurup, 12 yıllık mümessilin Emtaş'ın işine son veriyorsun. Oğluna Şişe Cam'a nakliye yapan bir şirket satın alıyorsun" demesinden hiç çekinmiyor. Daha çekinmediği çook iş yapıyor ama bunları yazmanın artık önemi kalmıyor.
Di Pietro kurum içinde
Çağalayan'ın emekliliği ile ilgili söylentileri kamuoyunda tartışmaya açmayan Şişe Cam, için için iz sürüyor. İzmir'de zor durumda olan bir grup şirketini, düze çıkarma başarısını Şişe Cam'ın başına geçerek tescil ettiren Doğan Arıkan'ın arkasında sıkı bir kadro kuruldu. Teftiş Kurulu'ndan gelen Ziya Ada, Finansman Müdürü Ahmet Polatkan isimleri kurum içinde "Ne gerekiyorsa, yapılır" havasının hakim olmasını sağlıyor.
Şaibeler üzerine yalnızca hakimler, savcılar, bakanlar mı gidecek?
Soruşturmanın tek adresi DGM mi?
Kurumlar da kendi işini göremez mi?
Aslıtürk olayına geri dönüyorum.
Şişli Belediye Başkanlığı döneminde karıştığı yolsuzluk dosyaları ispatlanırsa kendisini Taksim Meydanında yakacağını söyleyen Gülay Aslıtürk, artık kolunda gülücülükler dağıtan eşiyle medyaya poz veremeyecek.
Yav, Hong Kong'larda çocuğunu dünyaya getiren, Londra'da sürgün hayatı yaşayan, Monaco'larda güneşlenen bu çiftten ne isterler!?