30.10.2018 - 17:04 | Son Güncellenme:
Almanya Başbakanı Angela Merkel'in siyaseti bırakma takvimini açıklaması, siyasetin çalkalanmasına yol açtı.
Merkel'in Aralık ayındaki kongrede Hristiyan Demokrat Birlik'in (CDU) liderliğine aday olmayacağını ilan etmesi, koalisyon hükümetini dağıtabilir.
Alman basını, son seçimden aylar sonra kurulabilen koalisyon hükümetini zor günlerin beklediğini yazıyor.
"Başbakanın yeniden seçildikten sonra sergilediği hevessizlik ve bitkinlik acı olsa da hissedilmekteydi" diye yazan Süddeutsche Zeitung gazetesi, şöyle devam ediyor:
"Başarısı zamanla azalıp, sonunda tamamen tükenince Merkel'in liderlik gücünden şüphelenilmeye başlandı.
Parti genel başkanlığını tam zamanında devretmekle eski gücü yeniden harekete geçirmiş olacak. Parti başkanlığıyla birlikte yönetebilme gücü de elden gider.
Muhtemelen adımlar yeni bir koalisyon yönünde atılacak. Bir yıl önce Hür Demokrat Parti (FDP) Genel Başkanı Lindner'in ret ettiği Jamaika koalisyonunun kurulması gündeme gelebilir.
Koalisyon görüşmeleri kesildiğinde Lindner en önemli engelin Merkel olduğunu söylemişti. Artık bu zorlaştırıcı engel ortadan kalkıyor."
Haftalık Die Zeit gazetesi ise, Angela Merkel'in partisinin gerilemesinden sorumlu olduğunu idrak ettiğini belirtiyor:
"Düşünmeye sondan başladığı söylenen Merkel nihayet kendi sonunu da düşünme büyüklüğünü gösterdi.
Onun, yerine başkası konamaz bir lider olduğunu düşünecek kadar kendini beğenmiş biri olduğu söylenemez. Bu karakter özelliğine uzun süre en üst düzeyde görev yapmış siyasi liderlerin pek azında rastlanır.
Dahası, Merkel başta kaldığı takdirde partisinin oy oranının yüzde 20'lere gerileyeceğini ve o düzeyde de kalacağını anladı.
Bunu idrak etmiş olması acı gelse de, bundan yıllardır ‘Merkel gitsin' diye bağıranların mutlaka haklı oldukları anlamı da çıkarılamaz."
Franfurter Allgemeine Zeitung, Merkel'in kendisinden sonra gelecek siyasetçiyi işaret etmemesini olumlu karşılıyor:
"Angela Merkel'in parti başkanlığına yeniden aday olmayacağını açıklamasından sonra adayların hemen ‘varım' demesi gerekiyordu. Çünkü parti başkanlığı aynı zamanda başbakan adaylığı da demektir.
Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) partisini daha aydınlık bir geleceğe kimin götürebileceğine gelince… Merkel kimseyi aday göstermemekle akıllık etti. Halefi için tavsiyede bulunması sıkıntı yaratırdı.
CDU 18 yıl sonra farklı aday, karakter ve profiller arasında tercih yapacak. Parti genel başkanlığına seçilecek ismin başbakanlığa da uygun olması her zamankinden fazla önem kazandı. İçinde bulunduğumuz şartlarda başka hangi parti Almanya Başbakanını çıkarabilir ki?”
Die Welt ise, Merkel'in partisini, mirasını ve geleneğini unutturacak bir pragmatizme sürüklediğini sayfalarına taşıdı: "Seçmen açısından Merkel'in partisi tanınmayacak hale gelmişti. Bilhassa sistemik huzursuzluk ve kırılmalar döneminde partiden konum ve yön tayin etmesi beklenmekteydi. Şimdi bu hataları düzeltme fırsatı doğdu."
Hristiyan Demokrat Birlik partisinin (CDU) Genel Sekterliğine 2018'de Annegret Kramp-Karrenbauer'in getirilmesini Merkel istemişti. Bu görevinden önce Saarland eyaletinin başbakanlığını yapıyordu. Merkel'in Kramp-Karrenbauer'i halefi olarak görmek istediği için bu adımı attığı tahmin ediliyor. Ilımlı ve Merkel'in merkezci politikalarını devam ettirecek bir siyasetçi olarak biliniyor.
Merkel'in koltuğunda gözü olan en genç isim 38 yaşındaki Jens Spahn, henüz 22 yaşındayken Federal Meclis'e adım attı. 2018'de Almanya Sağlık Bakanı oldu. Eşcinsel siyasetçi, CDU'nun muhafazakar kanadında oldukça popüler. Süreli çifte vatandaşlığa karşı olan Spahn, kürtajın tanıtımı konusundaki yasaların gevşetilmesi girişimlerini eleştirmiş ve burkanın yasaklanmasını talep etmişti.
Hristiyan Birlik partilerinin (CDU/CSU) Federal Meclis eski Grup Başkanı Merz, 2009'da Federal Meclis'ten ayrıldıktan sonra ön saflarda görünmüyordu. Ancak 62 yaşındaki Merz, Merkel'in parti liderliği görevinden ayrılacağı haberinden birkaç saat sonra onun yerini almaya aday olduğunu duyurdu. Merz'in, kendisini 2002 yılında CDU/CSU Grup Başkanlığından alan Merkel ile tartıştığı iddia ediliyor.
Laschet 2017 yılında, 18 milyonluk nüfusu ile Almanya'nın en kalabalık eyaleti olan Kuzey Ren Vestfalya'nın Başbakanı oldu. Katolik siyasetçi, eski gazeteci Laschet "politika için çok sevimli" olmakla eleştiriliyor. Laschet ayrıca CDU'nun Genel Başkan Yardımcılığını yapan beş milletvekilinden biri.
Klöckner, 2018 yılında Tarım Bakanı oldu. 2011 yılından bu yana da CDU'nun Rheinland Pfalz eyaleti Başkanı. Politikaya atılmadan önce 1995 yılında Klöckner, Almanya'nın 'Şarap Kraliçesi" seçildi. Partinin muhafazakar kanadından bir isyasetçi. 2016 yılında Merkel'in mülteci politikasına alternatif sunarak şaşırtıcı bir çıkış yaptı.
"Merkel’in bodyguard"ı olarak da bilinen Altmaier, onun sağ kolu sayılıyor. Merkezci politikalarında Merkel'e her platformda destek verdi. 1994'de federal meclise girmeden önce Avrupa Birliği kurumlarında görev aldı. Ekonomi Bakanı, mutfak diplomasisi ve politik detayların savunucusu olmakla biliniyor.
Çalışma Bakanı olarak görev aldıktan sonra 2013'te Almanya'nın ilk kadın Savunma Bakanı oldu. Reform çabalarına rağmen savunma harcamaları hala çok düşük tutuluyor ve Alman ordusundaki teçhizat eksikliği devam ediyor. ABD ve İngiltere'de tıp ve halk sağlığı okuyan siyasetçi, ortak bir AB ordusunun en büyük savunucularından biri.
Bouffier, 2010 yılında bu yana Hessen eyaletinin Başbakanı. Daha öncesinde Federal İçişleri Bakanlığı da yapmış olan siyasetçi, polisin daha fazla gözetim yapmasına olanak veren metot önerileri ile Alman veri güvenliği savunucuları tarafından iki defa "Big Brother" ödülüne layık görüldü. 66 yaşındaki politikacı aynı zamanda CDU'nun Genel Başkan Yardımcısı.
Schäuble, Merkel'in partisi CDU'nun en deneyimli politikacılarından biri. 76 yaşındaki siyasetçi, Avrupa genelinde, 2009-2017 yılları arasında Maliye Bakanlığı yaptığı dönemde Yunanistan'a karşı sert tutumu ile tanınıyor. 2017 yılında Almanya Federal Meclisi'nin Başkanı oldu. Bakanlık rollerini bırakması 75 yaşındaki politikacının kariyerinin sonuna doğru ilerlediği yönünde yorumlandı.
Söder, Bavyera eyaletinin Başbakanı ve CDU'nun kardeş partisi CSU'nun bir üyesi. O nedenle Merkel'in yerine CDU lideri olmak için uygun bir pozisyonda değil. Ancak Hristiyan Birlik partileri 2021'deki seçimlere ortak aday gösterirlerse başbakanlık için şansı olabilir. Söder, Merkel'in mülteci politikası ve Yunanistan'ın AB üyeliğini en sert eleştiren politikacılardan biri oldu.
Almanya'yı 2005 yılından bu yana yöneten Şansölye Merkel'in tam adı, Angela Dorothea Kasner Sauer (Merkel).
Hamburg şehrinde 17 Temmuz 1954'te dünyaya geldi. Babası Horst Kasner protestan papazı, annesi Herlind Kasner ise İngilizce ve Latince öğretmeniydi.
Çocukluğu, Berlin'e 80 kilometre uzaklıktaki Templin Kasabası'nda geçti. Templin, Soğuk Savaş döneminde sosyalist kampta yer alan Alman Demokratik Cumhuriyeti (Doğu Almanya) sınırları içinde yer alıyordu.
Templin’deki okulunda çok iyi derecede Rusça öğrenen Angela Kasner, Doğu Almanya'daki öğrencilerin neredeyse tamamının üyesi olduğu 'Özgür Alman Gençliği' grubuna katıldı.
1973-78 yıllarında Leipzig Üniversitesi'nde fizik eğitimi aldı. 1987'den 1990'a kadar Doğu Almanya Bilimler Akademisi'ndeki Fiziksel Kimya Merkez Enstitüsü'nde akademisyen olarak görev yaptı. 1986'da, 'kuantum kimyası' üzerine hazırladığı tezle doktorasını tamamladı.
1977-82 yıllarında Ulrich Merkel ile evli kalan Angela Kasner, ilk eşinden boşandıktan sonra da Merkel soyadını kullanmaya devam etti.
Angela Merkel, 1989 yılında Doğu ile Batı Almanya'yı birbirinden ayıran Berlin Duvarı'nın yıkılışının ardından siyasete girdi. Bu geçiş döneminde Doğu Almanya'da büyüyen demokrasi hareketinin bir parçası oldu ve Demokratik Uyanış (Demokratischer Aufbruch) Partisi'ne katıldı.
1990'da Doğu Almanya’da yapılan ilk ve tek demokratik seçimleri kazanıp göreve gelen Lothar De Maizier hükümetinde sözcülük yaptı. Doğu ve Batı Almanya'nın birleşmesinden iki ay önce, Hristiyan Demokratik Birliği'ne (CDU) katıldı. Aralık 1990'da yapılan Birleşik Almanya'nın ilk genel seçimlerinde, Stralsund-Nordvorpommern-Rügen bölgesinin temsilcisi olarak Alman Federal Meclisi Bundestag'a girdi.
1991 yılında dönemin Başbakanı Helmut Kohl'ün kabinesinde Kadın ve Gençlik Bakanı olarak görevlendirildi. Üç yıl sonra Çevre ve Nükleer Güvenlik Bakanlığı görevine getirildi. Bu dönem, Merkel'in siyasi kariyerinde en büyük sıçramayı yaptığı sürecin ilk adımıydı.
1998 genel seçimlerinde Kohl hükümetinin aldığı yenilgi üzerine CDU'da reform süreci başladı. Merkel, partinin genel sekreterliğine yükseldi.
CDU içinde 2000 yılında patlak veren yolsuzluk skandalı, Kohl başta olmak üzere, birçok parti yöneticisini çok zor durumda bıraktı. İlk olarak çalışma arkadaşlarına yöneltilen suçlamaları reddeden Merkel, olayın büyümesi üzerine Kohl'ü eleştirme kararı aldı. CDU'nun yola Kohl olmadan devam etmesi gerektiğini vurgulamasıyla yıldızı parlayan genç siyasetçi, partisini sarsan süreçten güçlenerek çıktı.
Merkel, 10 Nisan 2000 tarihinde CDU'nun ilk kadın genel başkanı seçildi. Muhafazakâr Katoliklerin etkili olduğu CDU'ya reform yanlısı, Protestan ve kadın bir siyasetçinin lider seçilmesi birçok siyaset uzmanını şaşırttı.
CDU Genel Başkanı olduktan sonra kendisine Alman kamuoyu tarafından geleceğin başbakanı sıfatı yakıştırılan Merkel, aynı desteği partisinden göremedi.
2002 yılındaki genel seçimlerde, Gerard Schröder yönetimindeki Sosyal Demokrat Parti'nin (SPD) karşısına muhafazakârların başbakan adayı olarak, CDU'nun kardeş partisi Hristiyan Sosyal Birliği (CSU) lideri Edmund Stoiber çıktı. Stoiber'in aldığı seçim mağlubiyetinin ardından Merkel, Bundestag'da muhalefete düşen muhafazakârların lideri haline geldi.
Merkel muhalefet liderliği sırasında, Amerikan yanlısı politikaların sıkı bir destekçisi konumundaydı. George W. Bush yönetimindeki ABD'nin 2003 ilkbaharında Irak'ı işgal etmesine Alman kamuoyunun büyük çoğunluğu karşı çıkıyordu. Buna rağmen Merkel, 'savaşın kaçınılmazlığı' vurgusu yaparak Bush yönetimine yoğun bir destek verdi. Merkel, o dönemde Washington'da büyük nüfuz sahibi olan neo-muhafazakâr çevreler tarafından ideal Avrupalı lider olarak gösteriliyordu.
Eylül 2005'te düzenlenecek genel seçimlerde Başbakan Schröder'e karşı yarışmak üzere, CDU-CSU muhafazakâr koalisyonu tarafından aday gösterildi
18 Eylül 2005 genel seçimlerinde, Merkel'in liderliğindeki CDU-CSU ortaklığının oyları yüzde 35,2 seviyesinde kaldı. Schröder'in SPD'si yüzde 34 oranına ulaştı. Muhafazakârlar ve sosyal demokratlar arasında varılan bir anlaşmayla 'büyük koalisyon' kuruldu ve Merkel başbakanlık koltuğuna oturdu.
Merkel siyasi bir figür olarak sık sık, Britanya'nın 1979-90 yıllarında iktidarda kalan 'Demir Leydi' lakaplı Muhafazakâr Başbakanı Margaret Thatcher ile kıyaslandı. Bu karşılaştırmada, neo-liberal ekonomi politikaları ve göçmenlere yönelik sert söylemleri temel rol oynadı.
Halihazırda 13 yıldır başbakanlık yapan Merkel, 'Avrupa'da en uzun süre iktidarda kalan kadın siyasetçi' unvanını Britanya'da on bir yıl başbakanlık yapan Thatcher'dan aldı.