Küresel ısınma sebebiyle sivrisineğin ve buna bağlı bulaşıcı hastalıkların Türkiye'de hızla yayılacağının öngörüldüğünü ifade eden Prof. Dr. Kovancı, Halk Sağlığı Genel Müdürlüğünün ilgili birimlerince ülke çapında Asya Kaplan Sivrisineği ile Mücadele Eylem Planı hazırlanmasının önerildiğini belirtti.
İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Başkan Yardımcısı Dr. Dikmen ise bu sivrisineğinin, ana vatanı olan Güneydoğu Asya'nın tropik kuşak bölgelerinden zamanla dünyanın farklı yerlerine taşındığının ve istilacı bir tür olarak yerleştiğinin rapor edildiğini söyledi. Asya Kaplan Sivrisineği'nin insanların yaşadığı yerlerde gece ve gündüzleri aktif olabildiğini belirten Dikmen, şöyle devam etti:
"Asya Kaplan Sineği insan sağlığı açısından risk barındıran bir türdür. Çünkü Zika virüsü, Sarı humma, Deng humması, Chikungunya ateşi gibi hastalıkların patojenlerini taşıyabilme potansiyeli barındırmaktadır. Ancak Türkiye'de henüz bu hastalıkların yerel kaynaklı olarak bulaştığına dair bir vaka tespit edilmemiştir.
Yurt dışı kaynaklı olarak bazı birkaç vaka bildirilmiştir. Bununla birlikte yapılan bazı genel tarama testi çalışmalarında alınan örneklem içinde nüfusun 1000'de 4'ünde bu tarz virüs patojenlerine karşı antikor oluştuğu tespit edilmiştir. Bu da nüfusumuzda belli oranda bu hastalık patojenlerini barındırdığımızı ancak bunun şimdilik çok ciddi bir risk oluşturmadığını göstermektedir."
Dikmen, sivrisineklerle mücadelede iyi bir strateji geliştirmenin önemli bir adım olacağını, ilgili sağlık personelini hastalıkların semptomları hakkında bilgilendirmenin, bu sineklerin popülasyonlarını takip etmenin ve farklı mücadele yöntemleriyle bunu kontrol altında tutmanın önemli olacağına değindi.
Sivrisineklerle mücadeledeki bazı yöntemleri anlatan Dikmen, "Daha larva aşamasındayken bu sivrisinek yavrularını yiyen doğal düşmanların (çeşitli balıklar, topraktaki bazı yuvarlak solucanlar gibi) sivrisineklerin habitatına bırakılması, yine aynı habitata sivrisinekleri öldüren biyolojik bakteri preparatlarının bırakılması gibi yöntemler onların daha çok fazla sayıya ulaşamadan popülasyonlarının düşmesine yardımcı olacaktır. Bunların yanında çevreye daha az zararlı kimyasal mücadele yöntemleri de popülasyonun çok aşırı artması durumunda kullanılabilir." dedi.
Küresel ısınma veya iklim değişiminin hayvan ve böcek popülasyonları üzerindeki etkilerini henüz çok net görmeye başlamadıklarını aktaran Dr. Dikmen, şunları kaydetti:
"Şu an yaşadığımız şey, canlıların farklı sıcaklık koşullarında aniden popülasyonlarının artması. Ayrıca ticaret yüzünden ülkeler arasında çok fazla malzeme transferi yapıldığından bu ürünlerin taşınması sırasında pek çok yabancı böcek türünün daha önce görülmeyen ülkelere kazara taşındığına şahit oluyoruz.
Böyle durumlarda bazen taşınan yabancı böcek orada uygun şartlar bulup çok aşırı çoğalabiliyor ve hatta orada kalıcı hale gelebiliyor. Başka bir ülkeden gelen yabancı bir tür olduğu için onu tüketecek bir doğal düşman da bulunmayabiliyor. Neticede kontrolsüz bir böcek nüfusu artışı meydana gelebiliyor."