Gündem 'Arnavutköy'ün Rumları artık yok'

'Arnavutköy'ün Rumları artık yok'

19.05.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:

Müzik eleştirmeni Evin İlyasoğlu'nun ilk romanı "Teodora'nın Düşmanları", 2. Dünya Savaşı sonrası İstanbul'daki çok kültürlü yapıyı mercek altına alıyor

Arnavutköyün Rumları artık yok

Klasik müzik üzerine kaleme aldığı kitaplarının yanı sıra Cumhuriyet gazetesinde yazdığı müzik eleştirileriyle tanıdığımız Evin İlyasoğlu ile, Arnavutköy'de geçen çocukluğundan da izler taşıyan ilk romanı "Teodora'nın Düşmanları"nı konuştuk. Yıllar boyunca araştırmacılık yaptım. Müzikçi biyografileri, yerli ve yabancı müziğin tarihi, çağdaş müzik üstüne kitaplar yazdım. Biyografilerin her biri, Doğan Hızlan'ın dediğine göre zaten biraz roman tadındaymış. Doğrusu müzikçi biyografisini kendi disiplini dışındakilere de okutmak için roman tadı katmalıydım. En son yazdığım biyografi "Ayla'yı Dinler misiniz?" Ayla Erduran'ın yaşamıydı. Birinci tekil şahıs olarak anlatmak, bu kez gerçek biyografilerin çatık kaşlı havasını dağıttı. Benim de sözcüklerle daha rahat oynamama yol açtı. Galiba dediğiniz gibi artık bir roman yazabilirim dedim. Şimdiye kadar genellikle müzik üzerine kitaplar yazdınız. Artık bir romanın zamanı geldi diye düşünerek mi "Teodora'nın Düşmanları"nı kaleme aldınız? Arnavutköy'de böyle bir köşkte doğup büyüdüm. Aslında son zamanına yetiştim köşkün. Ama büyüklerim, özellikle ağabeyim öyle çok öykü anlatırlardı ki köşkle ilgili! Benim için sanki o koca ahşap bina soluk alıp verir, bıraksalar kendi geçmişini kendi anlatırdı. Arnavutköy'ün Rumları artık yok. Benim çocukluğumda Rum sokak satıcıları, esnaf, komşular ve sınıf arkadaşlarım vardı. Onların ev içi düzeni, yemekleri, evlerine sahip çıkışları, patronlarına bağlılıkları benzersizdi. Kitabın konusu Arnavutköy'deki bir evde geçiyor. Öykünün geneli İstanbul'da artık kaybolmuş olan Rum kültürüne ağıt niteliği taşıyor biraz. Siz Arnavutköy Kız Koleji'nden mezunsunuz. Kitaptaki karakterleri öğrenciliğinizin geçtiği çevreden hatırladığınız gözlemlerle mi yarattınız? Kitabınızın başkahramanı Teodora'nın portresini o kadar canlı çiziyorsunuz ki, insan o dönemde yaşadığınızı düşünüyor neredeyse. Kapsamlı bir araştırma yaptınız mı? Kitapta anlatılan dönemi bana anlatılanlardan aktardım. Teodora aslında gerçek bir kişi. Bizim evin orta katında yaşayan büyük dayımın kahyasıydı. Romanıma da esin kaynağı oldu. Arnavutköy'de bizim aile dışında tanıdığım ailelerden de benzer öyküler dinledim. Şu son sıralarda eski Rumlardan kimler kalmış, esnaf arasında hâlâ tanıdığım var mı diye gidip araştırdım. Kilise kayıtlarına baktım. Köyün eski halini tanıyanlara sokakları, özellikle köyü baştan sona kesen Beyazgül Caddesi'ni çizdirdim. Ve Teodora'yı hayalimde o sokaklarda dolaştırdım. Teodora gerçek bir kişi Teodora bir belkemiği oldu romanda. Mekân ev içi, o kocaman köşkün özellikle orta katı. Ancak onun düşüncelerinde, düşlerinde ve düşmanlarında dışarılara uzanıyor roman. Böylece aynı mekâna pek çok kişi girip çıkmış oluyor. Bu anlatım (başta Nursel Duruel olmak üzere) kimilerinin dikkatini çekmiş ve rahatlıkla bir film senaryosu olabileceğini söylediler. Teodora, Trakya'dan İstanbul'a göçmüş bir ailenin kızı, tüm dünyası yaşadığı ev. Olaylar da genellikle evin içinde geçiyor. Buna rağmen klostrofobik bir ortam yaratmamayı nasıl başardınız? Yunanistan'dan Livanis Kitabevi, Yunancaya çevirmek için izin istedi. Bu beni çok sevindirdi; çünkü hâlâ Atina'da Teodora'yı ve o dönemin yaşam biçimini anımsayan bir Arnavutköy Mahallesi var. Bütün esnafın gerçek adını da birebir kullandığım için onlara hoş bir sürpriz olacaktır. Kitap başka dillere de çevrilecek mi?