02.12.2018 - 08:15 | Son Güncellenme:
Fisun Yalçınkaya - İstanbul
2014 yılında PEN Şiir Ödülü’nü alan Refik Durbaş, bu vesileyle şiiri anlattığı bildirisinde, “Savaşa karşı, ama kavganın yanında. / Barışa, özgürlüğe, vicdana taraftır. / Yolsuzluk, rüşvet yoktur defterinde. / Var oluşu baş eğmeyi reddinde.” diye yazmıştı. Doğan Hızlan’ın deyişiyle ‘iyi şair’ Refik Durbaş, tıpkı şiiri anlattığı gibi, kendisi de ‘barışa, özgürlüğe, vicdana taraf’tı. Kendi gerçekliği yazdığı şiirlerle karışmış, dürüstlüğü, mütevazılığı, samimiyetiyle sıkça anılan, sadece şiirleriyle değil, şiire ve şairlere, edebiyata dair yazdığı yazılarıyla da Türkçeye katkıları bulunan, gazeteci ve yazar Refik Durbaş, önceki akşam 74 yaşında hayatını kaybetti.
Şairin eşi Bilge Durbaş, yaptığı açıklamada, eşinin çok sayıda hastalıkla mücadele ettiğini bir hafta önce de zatürreye yakalandığını belirtti. Bilge Durbaş, “Refik Durbaş, şair olarak, insan olarak Türkiye’de çok kişinin yüreğine dokunmuş güzel bir insandı, şiiriyle yaşayacak,” ifadelerini kullandı. Türk şiirinin en önemli kalemlerinden olan Durbaş için Türkiye Gazeteciler Cemiyeti de taziye mesajı yayımladı. Mesajda, “Refik Durbaş’ı kaybetmenin üzüntüsü içindeyiz. Şiir ve yazı dünyasına uzun yıllardır başarıyla hizmet eden Refik Durbaş’ın ailesine ve basın topluluğumuza baş sağlığı diliyoruz” denildi.
“O defteri hâlâ saklarım”
1944 yılında Erzurum’da doğan Refik Durbaş, şiire lise yıllarında nasıl başladığını 2016’daki bir söyleşisinde şöyle anlatmıştı: “Bir gün gezerken kitapçıda Attila İlhan’ın kitabını gördüm. Onu alıp eve geldim, hâlâ saklarım o baskısını, hani derler ya feleğim şaştı, gerçekten şaşırdım nasıl bir şiir böyle olur, diye. Sonra şiir yazmaya başladım, o zamanda kadar şiir okumuşluğum yoktu. Sekiz ya da on defter şiir yazdım, baktım hepsi Attila İlhan’ın şiirlerine benziyor. O defterleri hâlâ saklarım, yani şairlik hayatım böyle başladı.” Refik Durbaş, liseyi İzmir’de bitirdi. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’ndeki öğrenimini bitirmeden ayrıldı. İlk şiiri İzmir’de Ege Ekspres gazetesinin sanat sayfalarında yayımlandı. Devinim, Gösteri, Sanat Olayı, Soyut, Papirüs’te şiirleri yer aldı. 1960’lı yıllarda Evrim ve Alan dergisini çıkaranların arasındaydı.
1971’de ilk şiirlerini ‘Kuş Tufanı’ adlı şiir kitabında topladı. Bu kitabı aralarında ‘Hücremde Ayışığı’ (1974), ‘Çırak Aranıyor’ (1978), ‘İkinci Baskı’ (1979), ‘Çaylar Şirketten’ (1980), ‘Nereye Uçar Gökyüzü’ (1983) bulunduğu kitaplar izledi. 1972-1974 yıllarında Yeni A dergisinin yazı işleri müdürlüğünü yapan Durbaş gazetelerde sanat sayfaları hazırladı.
‘Şayeste’yi annesine adadı
1992 yılında Cumhuriyet gazetesinden emekli oldu. Röportaj, deneme kitapları yayımlanan Durbaş, 2018’de Doğan Kitap’tan çıkan ‘Edebiyat Anılarda Yaşar’da edebiyat dünyasının önemli kalemlerine dair anıları, hikâyeleri yazmıştı. Yine 2018’de annesinin adını verdiği ve annesine ithaf ettiği ‘Şayeste’ adlı şiir kitabını yayımlamıştı. Kitap için bir yazı kaleme alan Doğan Hızlan, “Durbaş’ın şiiri yalınlığın ustalığına örnek gösterilecek bir şiirdir. İlk okuduğunuzda gündelik yaşamdan bir kesit gibi gelir ama sonradan bütün yaşamı kapsadığını fark edersiniz. Bir enstantaneden iyi bir şiir çıkarır. Duyguların, acıların, sevinçlerin bir büyütecidir” yorumunda bulunmuştu. Durbaş yaşamı boyunca çok sayıda ödül aldı. 1979’da aldığı Yeditepe Şiir, 1983’te aldığı Behçet Necatigil Şiir Ödülü, 1993’te aldığı Halil Kocagöz Şiir Ödülü bunlardan bazılarıydı.
Şair, Birgün gazetesinde yazdığı köşe yazılarına devam ediyordu. Son olarak 7 Haziran 2018’de Birgün gazetesindeki köşesinde ‘Şayeste’ adlı kitabından ‘Pusu’ isimli şiirini yayımlamıştı.
Refik Durbaş, usta bir şair, gazeteci ve yazardı. 74 yıllık ömrünü Türkçeye adadı. Yazıyı Refik Durbaş’ın gazeteci dostu Okay Gönensin için söylediği sözlerle bitirelim, “Güle güle” demekten başka elden ne gelir?”