GündemOkullar ayrı, korkular aynı: FİŞLENMEK

Okullar ayrı, korkular aynı: FİŞLENMEK

12.12.2010 - 02:23 | Son Güncellenme:

Hemen hiç kimse konuşmak istemiyor. Konuşanlar da büyük korkunun nedenini şöyle özetliyor: Koskoca profesörlerin düşünce suçlarından hapishaneye düştüğü bir ülkede fişlenme korkusu duyan bizler, düşüncelerimizi nasıl söyleriz?

Okullar ayrı, korkular aynı: FİŞLENMEK

Burası Gazi Üniversitesi
Başkentte, Türkiye’nin gündemine oturan yumurtalı protestonun gerçekleştirildiği Cebeci Kampüsü, nasıl sol görüşlü öğrencilerin kalesi olarak biliniyorsa, Gazi Üniversitesi de uzun yıllardır ülkücü öğrencilerin kalesi olarak tanınır. Her iki üniversitede, öğrenci profili zaman zaman değişse de gelenek devam eder. Ankara Üniversitesi Cebeci Kampüsü’nün yanında, ODTÜ, Hacettepe gibi solun hakim olduğu üniversiteler arasında, Gazi, başkentin sağın kalesi olarak bilinen tek üniversitedir. Ancak Gazi Üniversitesi’nde okuyan öğrencilerle, başkentin diğer üniversitelerinde okuyan öğrencileri aynı görüş birleştiriyor bu kez: Fişlenme korkusu.

‘Gazite’ciler konuştu
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yumurta protestosu için öğrencilere başlattığı soruşturmanın hemen ardından Türkiye’de “ülkücü gençlerin kalesi” olarak görülen Gazi Üniversitesi’nin Emek yerleşkesine gidiyoruz. Üniversitenin merkez kampüsünün aksine “ülkücü gençliğin” egemen değil etkin olduğu bir kampüsteyiz.
Mülkiye’deki öğrenciler hakkında soruşturma açılmasının hemen ardına denk gelmesi nedeniyle çoğu öğrenci çeşitli gerekçelerle konuşmak istemiyor. Öğrenciler fişlenebileceklerinden korktuklarını söylüyor. Biz de kendilerini rahat ifade edebileceklerini düşünerek, Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde “Gazite” adıyla aylık bir yayın çıkaran öğrencilerin kapısını çalıyoruz.

Dolmabahçe ve Siyasal
Gazetecilik 3. sınıf öğrencisi Salih Köksal, öğrencilere Dolmabahçe’de uygulanan şiddetin AB kapısındaki bir ülkeye yakışmadığına dikkati çekerken, yumurtalı protesto konusunda da şu ilginç tespiti yapıyor:
“Siyasal öğrencileri, bu ülkedeki üniversite gençliğini temsil etmiyor. Ak Parti milletvekili yerine daha solda duran bir partinin milletvekiline benzer bir eylem yapılacağını zannetmiyorum.”
Gazetecilik 2. sınıf öğrencisi Rasim Şanlıtürk ise olan bitenin iktidarın tahammülsüzlüğünden kaynaklandığını söylüyor. Rasim ve bu durumdan tüm öğrencilerin şikayetçi olması gerektiğine işaret ediyor. Rasim, “Polisin şiddeti gerçekten çok fazlaydı” diyor.

Önyargılarım boş çıktı
Halkla İlişkiler 1. sınıf öğrencisi Duygu Şen de Gazi’nin “ülkücü” arka planı nedeniyle üniversiteyi kazandığında önyargılı davrandığını ancak bugüne kadar hiçbir akademisyenin ya da öğrencinin o tarzda bir davranışı olmadığını ifade ediyor. Duygu, “Bizler, geleceği temsil ediyoruz. Haklarımızı savunmalıyız. Dolmabahçe’deki gibi sert tepkiler olmamalı. Bizler gelecek kaygısı içinde yaşıyoruz, teknik donanım başta olmak üzere bir çok eksiğimiz var” diyor.
Araya giren Kafkas ise sağcı, solcu tüm öğrencilerin dileğini tekrarlıyor: Resmi ve sivil polisler üniversite kampüslerinde bulunmamalı.

Haberin Devamı

‘Wikileaks belgeleri gölgelendi’
Halkla İlişkiler 2. sınıf öğrencisi Serkan Kafkas giriyor söze. Kafkas, “Koskoca profesörlerin düşünce suçlarından dolayı hapishanelere düştüğü bir ülkede fişlenme korkusu duyan bizler istediklerimizi ve düşüncelerimizi tam olarak nasıl söyleyebiliriz” diyor.
Kafkas, “Dolmabahçe’de polisin tutumunda da, Mülkiye’deki eylemde de ipin ucu kaçırıldı” görüşünü taşıyor ancak eylemler olmadan önce Türkiye’nin gündemini meşgul eden Wikileaks belgelerinin artık tartışılmadığına dikkati çekerek, üniversitelerin gergin olduğu yönündeki tartışmanın “perdeleme” amacı taşıdığına işaret ediyor.
Kafkas, üniversitelilerin gelecek kaygılarının ağır bastığına işaret ediyor ve “Çevrede ‘Cemaatin adamı’ denilenlerin iş bulduğu söyleniyor” diyor. Köksal da destekliyor bu sözleri.men atandığını duydum.”
Kafkas, konuyu yeniden siyasete getirirken, “Solcu ve komünist öğrenciler ile ülkücü öğrencileri Ak Parti karşıtlığı birleştirebilir” diyor ancak Mülkiye’de protestoyu gerçekleştirenlerin samimiyetine inanmıyor.
Kafkas, Mülkiye’de başına gelen bir anıyı anlatırken, devrimci-ülkücü çelişkisinin ve geriliminin devam ettiğini de ortaya koyuyor:
“Mülkiye’deki kütüphaneden yararlanmak için ‘Gazi Üniversitesi’ yazan defterimle kampüse girdiğimde kütüphanenin kapısında, ‘Köpekler ve Gazi’liler giremez’ yazıyordu. Bu tavır doğru değildir.”

Haberin Devamı

Okullar ayrı, korkular aynı: FİŞLENMEK

BURASI DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ
Hukuk son sınıf öğrencileri konuşmak istemedi. Çünkü, önlerinde iki aşamalı hâkim ve savcılık sınavı var, fişlenmekten korkuyorlar. Konuşanlar da “Olayları başlatan taraf öğrenciler değil. Üniversiteler bir yere çekilmek isteniyor” dedi

Dokuz Eylül Üniversitesi Dokuzçeşmeler Kampusü’ne, artık turnikelerden ve güvenlik kontrolünden geçmeden de girilebiliyor. Ortalık tenha görünüyor ve henüz yarım saat önce bir gösteri yapılmışa benzemiyor kampüs. Perşembe günü, hukuk fakültesi önünde, Türkiye Gençlik Birliği (TGB) üyeleriyle, Türkiye Komünist Partili (TKP) oldukları söylenen sol görüşlü öğrenciler arasında taşlı-sopalı kavga çıkmıştı.
Arbede, polisin ‘biber gazlı’ müdahalesiyle sona ermişti. Bazı öğrenciler gözaltına alınmıştı. TGB’li öğrenciler, gözaltındaki arkadaşlarına destek olmak için fakülteden, Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’ne kadar yürüyüş düzenledi. Kampuse girdiğimizde, gösteri yeni bitmiş, öğrencilerin kimi derslere girmiş kimi de kantinde durum değerlendirmesi yapıyordu. Kendilerince olayı anlattılar.

Yine rant kavgası var
Dikkat çekici olan, Hukuk dördüncü sınıf öğrencileri... Görüştüklerimizin neredeyse tamamı, fotoğraf ve isim vermek istemiyor. Korkularının sebebi, girecekleri iki aşamalı hakim ve savcılık sınavı. “Fişlenmekten korkuyoruz. Sınav iki aşamalı. İkincisi mülakat... Kişisel özgürlüklerin en fazla kullanıldığı alan olan hukuk fakültesinde, kişi özgürlükleri en az kullanılabiliyor” diyerek, isyanlarını dile getiriyor.
M., isminin yazılmaması kaydıyla konuşuyor: “Şu üniversitede konuştuğumuz şeye bakın. Üniversiteler sağcıların mı solcuların mı kalesi? Aslında önceki gün bizim fakültemizde yaşanan olaylar, hepimize, İzmir’dekilere emir verilmiş gibi geldi. Seçime 6 ay kala yine bir karışıklık çıktı. Üniversiteler üzerinden yine bir rant kavgası bu... Tabii bu arada sistem, düşünen öğrenci istemiyor. Makine gibi, gençlerin sadece okuldaki derslerle eğlenmesi istenen. Ama artık bazı gençler için bu, ‘yasak elma’ durumuna benzemeye başladı. Yasak arttıkça, günah işlemeye meyil de artıyor.”

Okula gelmeleri yanlıştı
Hukuk Kafe’de sohbet ettiğimiz üçüncü sınıf öğrencileri Fikret Çay ve Gökhan Yılmaz ise olaylar sırasında derste olduklarını, Hukuk Fakültesi’nde üç yıldır ilk kez böylesine büyük bir olay yaşandığını vurguluyor.
Hukuk üçüncü sınıf öğrencisi Ekin Mungan, ülkede baskıcı rejim yaşandığını söyleyerek, şunları dile getiriyor:
“Bu olayları başlatan taraf öğrenciler değil. Üniversiteler bir yere çekilmek isteniyor. Bunun sorumlusu öğrenciler değil. Devlet ve başka güçler... Yumurtaya gelince... Siyasilerin okula gelme tavrı çok yanlıştı. Sonuçta mülkiye ruhu ortadaydı. Bence çok büyük, ileri boyutta bir eylem değil. Ancak önemli olan son dönemlerde bu olaylara ve polisin aşırı güç kullanmasına sıkça rastlanması...
Örneğin önceki gün bizim fakültemizde yaşanan olaylar sırasında dersten çıkmıştık. Ancak polisin öğrencilere öyle bir bakışı vardı ki... Ellerinde coplarla sanki, ‘Buranın ağası biziz, akıllı olun’ şeklinde bakıyorlardı. Çoğu kişi rahatsız oldu.”

Haberin Devamı

‘Olaylardaki artış manidar’
Fikret, uzun zamandır iki karşıt görüşün temsilcilerinin, uzaktan uzağa birbirlerine kin duyduğunu, fakültede gruplaşma olduğunu söylüyor, şöyle devam ediyor: “Türkiye genelinde, üniversite olaylarının artışıyla meydana gelmesini manidar buluyorum. Herkes düşüncesini söyleyebilmeli. Ancak bir gerçek var ki, emniyet güçleri terör örgütü üyelerine bile öğrencilere davrandığı gibi davranmıyor. Yumurta atmak belki doğru bir tepki değil ama öğrenciler de konuşturulmayınca başka yöntemler deniyor, tepkilerini dile getirmek için. Bu olayların buraya gelme sebebi, öğrenciler değil, kendileridir. Konuşma, derdini anlatma hakkı verseler, yumurta mı atacaktı üniversiteliler?” Gökhan da “Öğrencilerin derdi, olaylara tepki göstermek” sözleriyle arkadaşını destekliyor.

KEŞFETYENİ
Eleme sonrası olay paylaşım! 'Buna kalleşlik denir'
Eleme sonrası olay paylaşım! 'Buna kalleşlik denir'

Cadde | 01.05.2025 - 23:23

Pınar Saka, Yiğit Poyraz'ın elenmesine tepkisiz kalamadı. İşte, çok konuşulacak o paylaşım...

Yazarlar