23.02.2017 - 11:09 | Son Güncellenme:
Özel Kuvvetler Komutanlığını (ÖKK) ele geçirmek isteyen cuntacı general Semih Terzi'yi vurarak, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişiminin seyrini değiştiren Astsubay Ömer Halisdemir'i şehit eden darbecilerin yargılandığı davanın üçüncü duruşmasına, sanık savunmalarıyla devam ediliyor.
MİHRALİ ATMACA: SALDIRGAN DİYE BİLİYORDUM, ÜZGÜNÜM
15 Temmuz darbe girişimi gecesi Astsubay Ömer Halisdemir yaralıyken son kurşunu sıkarak öldüren Üsteğmen Mihrali Atmaca, "Üzgünüm idrak edemedim. Şehide, kahramana ne maksatla attım bilemedim. Fatih Şahin tarafından verilen emre binaen ateş ettim. Emir verildiğinden dolayı silahımı kaldırıp şehide 2 el ateş ettim" dedi.
ÖMER HALİSDEMİR'İ BÖYLE ŞEHİT ETTİ
FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Gölbaşı'ndaki Özel Kuvvetler Komutanlığını (ÖKK) ele geçirmek isteyen darbeci general Semih Terzi'yi vurarak darbe girişiminin seyrini değiştiren Astsubay Ömer Halisdemir'i şehit eden darbecilerin yargılandığı davada üçüncü celse başladı. Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmaya tutuklu sanıklar, taraf avukatları ile müştekiler katıldı. Bugünkü duruşmada Ömer Halisdemir yaralıyken son kurşunu sıkarak öldüren tutuklu sanık Üsteğmen Mihrali Atmaca savunmasını yaptı. Atmaca, Diyarbakır Havaalanı'na giderken otobüste İstanbul'da köprünün kapatıldığını, terör saldırısı olduğunu duyduklarını belirtti. Otobüse bindiklerinde Başbakan Binali Yıldırım'ın açıklamalarını duyduklarını anlatan Atmaca, "Radyodan Başbakanın açıklamalarını yüzde 90 duydu. Açıklamayı radyodan ben duyunca şoförden sesini açmasını istedim. Bu sayede otobüsün içinde karışık oturan herkes Başbakanın ifadelerini duydu. Benim duyduğum TSK'da küçük bir kalkışma olduğu ve bunun bastırıldığıydı. Bunun üzerine Ahmet Yüzbaşı ile ciddi mahiyette konuşuyoruz. Ahmet Kemal Yüzbaşı bana 'Bu paralelcilerin darbesidir' dedi. Ben de böyle bir şey deyince şaşırdım. Oradan biri 'Nereden biliyorsun' diye bir şey dedi. O da 'Sadece İstanbul ve Ankara'dan bahsediliyor. TSK darbe yapacak olsa her yerde yapar. Neden sadece Ankara ve İstanbul' dedi. Fatih Şahin, Ahmet Kemal Yüzbaşına dönerek çıkıştı. 'Eğer darbe emri alırsak buna karşı mı geleceksin' dedi. Ahmet Yüzbaşının rengi attı, canı sıkıldı. Arkamda Barış Başçavuş vardı, 'Böyle bir saçmalık olur mu' dedi. Ben de sinirlendim. Ahmet Kemal Yüzbaşına kendisinin yanında olduğumu söylemek için 'Paralelcilerle çatışmalara gidiyoruz değil mi komutanım?' dedim. Ahmet Yüzbaşı, 'Evet ona göre hazırlığını yap' dedi. Bende tabur komutanına karşı bir soru işareti oluştu. Biz darbeciyiz diye değil ama adamı neden kırdı, neden böyle bir şey dedi diye. Fatih Şahin, 'Muhtemel teröristlere, darbecilere karşı birlik olacağız' dedi. Ahmet Kemal Yüzbaşı da aynısını söyleyince paralellere karşı olacağız diye düşündüm ve aklımda soru işareti kalmadı. Bunlar olunca biz ilerlemeye devam ettik ve havaalanına indik. Aşağı indiğimizde tabur komutanı 1 ve 3'üncü görev timlerinin uçağa bineceğini söyledi" diye konuştu.
DARBECİ SEMİH TERZİ'NİN VURULMA ANI
"BİZİM BAŞIMIZDAKİLERİN YANLIŞ TARAFTA OLDUĞUNU ÇÖZEMEDİM"
Atmaca, otobüste iken Genelkurmay Başkanlığında çatışma çıktığını duyduklarını ve Ahmet Kemal Yüzbaşı ile bunu konuştuklarını yineleyerek, "Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar'a karşı bir şey var paralelciler yapıyor' dedi. Bizim başımızdakilerin yanlış tarafta olduğunu çözemedim. Ben darbeyi çözdüm, tarafı çözemedim" dedi.
"SEMİH TERZİ'NİN TELEFONUNDA TELEGRAM BENZERİ ARAYÜZÜ OLAN PROGRAM AÇIKTI"
Ankara'ya doğru harekete geçtiklerinde Fatih Şahin'in kendisinin yanına gelip indiklerinde çatışmaya girebilecekleri ihtimali olduğunu söylediğini ifade eden Atmaca, "Fatih Şahin, 'Darbeye ilişkin çok ciddi şüphelerim var. Çözemedim ama sen şimdilik kimseye söyleme aramızda kalsın' dedi. Müteakiben Ahmet Kemal Yüzbaşı 12 kişi seçti. Kapılara yakın adamları seçtiğini düşünüyorum, çabuk inip diğer helikoptere binmeleri için. Semih Terzi'nin elinde telefon vardı. Telegram benzeri bir arayüzü olan uygulama açıktı. Ben gördüm, sonra telefonun kılıfını kapattı. Tabur komutanı bana ilk önce benim, ardından başka askerin, onun ardından kendisinin, en sonda Semih Terzi'nin ineceğini söyledi. Normalde ben oradan inemem orası komutanın uçaktan inme kapısı. Uçağın kapısı açıldı ben indim, ardımdan diğerleri indi. Özel Kuvvetler Komutanlığına gittiğimizi bilmiyordum. Kapı açıldı aşağıya indik. İkinci helikopter bizden önce inmiş, belirli yere de geçmişler, ben bunları görmedim. Bizi karşılayan birkaç kişi vardı. İndiğim yeri tanımadım. Çünkü burası komutanın helikopterinin iniş yeri. Ağaçların arkasından Özel Kuvvetlerin binasını gördüm. İçim rahatladı ama kafamda da kuşku oldu 'Neden buraya geldik?' diye" şeklinde konuştu.
"FATİH ŞAHİN, ATEŞ BASKISI EMRİNİ VERİP ATEŞ ETMEYE BAŞLADI"
Atmaca, karargah girişine doğru ilerlerken Terzi'nin 1 metre önünde yürüdüğünü anlatarak, 'Kapıya yaklaşırken arkamdan 2 veya 3 el silah sesi duydum. 'Ah' diye biri bağırdı, onun sesinden Semih Terzi olduğunu anladım. Sağ çaprazımdan ateş edildi sandım, koşan görmedim. Önümdeki kolonun arkasına sığındım. Müsait anımda da o istikamete bakmaya başladım. Çıplak gözle baktım göremedim, daha sonra silahımın gece görüşü var oradan baktım, onda da göremedim. Görememem normal, çünkü orada kimse yoktu. Ben ateş baskısını net duydum. Fatih Şahin, ateş baskısı emrini verip ateş etmeye başladı. Ben gelişigüzel ateş etmek istemedim. Bu komuta uymadım, ateş etmedim. Daha sonra ateş sesleri kesildi ve Fatih Şahin 'AT yapın' dedi. İki kişi gitti. Onlar gidince ben çevrede emniyet alın dediğimi hayal meyal hatırlıyorum. Sesler kesildi ama uzaktan atış sesi gelmeye başladı. Daha sonra uzaktan gelen atış sesinin nizamiyedeki hain darbecilerin, nizamiyeye girmeye çalışan vatanseverlere sıkmasından dolayı kaynaklandığını öğrendim" ifadelerini kullandı.
'ÜMİTSİZLİK DEĞİL, PARANOYA VARDI'
Sanık Başçavuş İsmail Çınar, 15 Temmuz günü Diyarbakır ÖKK üssünde akşam saatlerinde alarm verilerek Ankara'ya gidileceğinin söylendiğini, sorduğu kişilerin de neden Ankara'ya gidildiğini bilmediklerini belirttiklerini kaydetti.
Tabur Komutanı Fatih Şahin'in, ayrıntılı şekilde tüm malzemelerin alınıp alınmadığını sorduğunu, Lazer İşaretleme Mesafe Ölçme Sistemi'nin (LİMÖS) de hazırlanmasının istendiğini anlatan Çınar, çok parçalı komplike bir sistem olan LİMÖS'la ilgili görevlerin de özel olduğunu söyledi.
Ne için gittiklerini bilmediklerinden, verilecek göreve hazırlıklı olmak amacıyla bütün operasyonel malzemeleri aldıklarını anlatan Çınar, "Diyarbakır'da havaalanına gitmek için otobüse binerken köprülerin kesildiği bilgisi geldi, 'TSK yönetime el koymuştur' diye bir şey gördüğümü de hatırlıyorum. 'İnşallah böyle bir şey yoktur' dedim. Otobüste de Genelkurmay Karargahından silah sesleri geldiğini ve Genelkurmay Başkanından haber alınamadığına dair haberleri de hatırlıyorum. Barış Batmaz önümde oturuyordu. Genelkurmay'a durumu sorduğunu, 'Bir şey yok, tatbikat var, koridorlara bomba atıldı. Genelkurmay Başkanı elini kolunu sallayarak helikoptere bindi gitti' yanıtını aldığını söyledi. Otobüste ayrıca, Başbakanımızın kalkışma olduğunu ve bunun bastırılacağını söylediğini duydum. O an 'darbe kalkışmasını bastırmaya gidiyoruz' diye yorum yapmaya başladım."
Bu süreçten sonra neler olduğunu öğrenmeye çalıştığını, Türk Silahlı Kuvvetlerinde, amirin konusu açıkça suç olmayan emirlerinin yerine getirilmesinin esas olduğunu ancak konusu suç olan emirlerinin yerine getirilemeyeceğini bildiğini anlatan Çınar, yaşadıklarında bir aksaklık olup olmadığı değerlendirmesi de yaptığını kaydetti.
- "Akışta bir sıkıntı var mı yok mu diye gözlemledim"
İsmail Çınar, "Akışta bir sıkıntı var mı yok mu diye gözlemledim. Biz bu darbenin içinde olsak önceden hazırlanırız. Böyle bir durum olsa otobüsler kolordudan istenmiş, biz bu işin içinde olsak kolordu otobüsleri vermez. Polis eskortu da var yanımızda. Tüm bunları değerlendirdim, bakıyorum olan bitene anlam vermeye çalışıyorum. Çocukların çoğu genç, en kıdemli personelim, bir şeyleri süzmeye çalışmamız gerekiyor" şeklinde konuştu.
Havaalanına gidene kadar kendisini rahatsız edecek bir anormallik hissetmediğini anlatan Çınar, hatta birinci ve üçüncü timlerin uçağa binmesi emrinin verildiğini, somut başka bir alarm durumu da olsa bu timlerin görevlendirileceğini bildiğini kaydetti.
Malzemeleri uçağa yükledikten sonra sivil çantasını almak için geri döndüğünde, hazırlanmış ancak uçağa yüklenmemiş telsizler ve diğer birkaç malzemeyi gördüğünü ancak almadığını belirtti.
Uçakta Semih Terzi'nin emir subayı Ahmet Kara'ya birkaç kez neler olduğunu sorduğunu ancak Kara'nın da bir şey bilmediğini söylediğini anlatan Çınar, Terzi'nin uçakta sürekli cep telefonuyla uğraştığını kaydetti.
Uçağa binerken normal prosedür gereği telefonların kapatılması emrinin verildiğini, uçuş sırasında sürekli Yüzbaşı Ahmet Kemal Yılmaz'a neler olduğunu sorduğunu onun da bilmediğini söylediğini aktaran Çınar, neler olduğunu öğrenebilmek için telefonunu açtığını ancak çekmediği için yeniden kapattığını söyledi.
İsmail Çınar, Ahmet Kemal Yılmaz'a tekrar "Kim hangi tarafta, biz ne yapacağız?" diye ısrarlı sorular sorduğunda, Yılmaz'dan "Kimsenin tarafında değiliz, polise, sivile ateş etmeyeceğiz. Ben gerekli emri veririm. Benim emrim dışında bir harekette bulunma" yanıtını aldığını anlattı.
Yılmaz'ın uçakta, Semih Terzi ile birinci helikoptere binecek ekibi seçtiğini, kendisinin de bu helikoptere binmesini emrettiğini kaydeden Çınar, Mahkeme Başkanı İsmail Ademoğlu'nun sorusu üzerine, Yılmaz'ın bu seçimi uçakta oturanların sırasına göre, baştan sayarak yaptığını savundu.
Çınar, uçakla Etimesgut Özel Hava Alay Komutanlığına indikten sonra hazır bekleyen helikoptere Terzi ile bindiklerini, ÖKK'ya gittiklerini görünce biraz da olsa rahatladığını dile getirdi.
- "Rahmetli 'komutanım' diye seslendi, vurdu"
Helikopterden indikleri sırada Semih Terzi önde kendisi arkada ilerlerken, koşarak sağ tarafından geçen bir kişinin "Komutanım" diye seslendikten sonra bizzat hedef gözeterek iki-üç el Terzi'ye ateş ettiğini söyleyen Çınar, yaşananları şöyle anlattı:
"Tam bir şok. Vuran kişi sağ tarafa kaçmaya başladı o anda ön taraftan silah sesleri gelmeye başladı. Rahmetli koşmaya başlarken 'ateş baskısı' emri geldi. Kendimi yere attım, çaprazımdan bir kişi ritm atışı yaparak geçti ve benim kanaatim onun atışlarıyla rahmetli Ömer ağabey yere düştü. Tabur Komutanının vurduğunu değerlendirdim. Arkadan da ateş sesleri geldi. Hemen kalktım, vurulan kişinin yanına gittim, yüzüstü yatıyordu, çevirdim, aydınlık tarafa çekmek için yardım istedim. Hasan yardım etti, çektik ikimiz. Rahmetlinin (Şehit Halisdemir) yüzüne baktım tanıdım. Bu anlarda darbeci olarak Ömer Halisdemir ağabeyi düşündüm. Ama emin olmadan evet bu şudur diyemiyorsunuz. Semih Terzi'yi o an düşünemiyorum, 'Terzi olamaz' diyorum. Ömer Başçavuşum-Terzi... Kafamda bunlar. Rahmetlinin bilinci kapalıydı, 'Demek ki bizim kışlada da darbeciler varmış' dedim. Paranoya başladı bende."
Semih Terzi'nin karargah binasına taşınması ve helikopterle GATA'ya götürülmesi sürecini de anlatan Çınar, Tabur Komutanı Fatih Şahin'in kendisine, "Sen gelme, Mihrali Üsteğmen'e yardım et" dediğini aktardı.
Terzi'yi taşıyan helikopter kalktıktan sonra Mihrali Atmaca'nın kendisine, "Ahmet Kemal Yüzbaşı ile konuştum, Fatih Şahin, Ümit Bak ve Mehmet Ali Çelik hainmiş. Bunları derdest edeceğiz. Zekai Paşa'nın emri" dediğini aktaran Çınar, bu konuşmadan sonra yaşananları da şöyle anlattı:
"Mehmet Ali Çelik önümüze çıktı, orada kendisine yapıştık, aldık, Turgay Usanmaz geldi, yaralı Terzi'nin taşınması sırasında tüfeğimi çekiştirdiği aklıma geldi, şüpheli gördüm onu da aldık. Ümit Bak'ı karargah içinde aradık. Hızlı bir planla yaptık. Nedim Şahin'e Bak'ı sorduk, 'ne yapacaksınız?" dedi. 'Emir almaya geldik' dedik. Bak'ın odasına girdik, tüfeğimi kaldırdım, elinde telefon vardı. 'Telefonunuzu kapatın ayağa kalkın, sizi tutukluyorum' dedim. Tam o sırada odanın içinden silah sesleri gelmeye başladı. Duvara mermiler gelmeye başladı. Ellerine baktım, ateş geldiği için masanın altına giriyordu, tehdit sezmedim. O sırada kapı önünde koridorda Mihrali Atmaca, Nedim Şahin ile boğuşuyordu. Tüfeği aldım, önce ateş edemeyeceğime karar verdim. Elinde tabanca vardı. 35-40 saniyelik bir sürede bu. Bunlar devrilmek üzereyken Nedim'in göğsüne bitişik atış bir el ateş ettim. Mihrali normalde adamı devirir ama omuzu çıkıyordu sürekli, Mihrali Teğmen de iki el ateş etti, karın bölgesine bir el daha ateş ettim. Ondan sonra Ümit Bak'ı aldım, aşağı indirdik. Bir süre sonra mevzi al dediler, aldım."
İsmail Çınar, bu süreçten sonra karargahtaki personelin gözaltına emri geldiğini, herkesi topladıklarını ifade ederek, karargahı teslim almak üzere aşağıdan aralarında sivil kıyafetlilerin de bulunduğu darbecilerin geleceği, başlarında uzun boylu bir üsteğmen bulunduğu bilgisinin geldiğini anlattı.
Çınar, "Sonra, bizimkilerin bunları püskürttüğü söylendi dedi. Uzun boylu üsteğmen dediklerinin Serkan Coşkun olduğunu görünce yeniden yıkıldım. Yaşadığımız olayların tarifi yok, Semih Terzi'nin hain olacağını kabullenmek zor. Ömer Başçavuşumu düşünüyorum acaba geçebilir miydik önüne, nerede neyi fark edemedik? Rahmetli Halisdemir'in başında fatiha okuduk, yıkıldım. Kendime gelemedim bir süre. Aksakallı Paşa ertesi gün, Mihrali Üsteğmenin yanağını okşadı, tebrik etti. Bana 'Nasılsın' diye sordu, 'Nedim Şahin'i vurdu' dediler, bana 'Aferin, iyi yapmışsın' dedi." şeklinde konuştu.
- "Konusu suç teşkil eden emirlere zaten uymayız"
Süreçten sonra 15 gün daha görev yaptığını, darbeci personeli emniyete götürdüklerini, ÖKK'daki şüpheli personelin başında nöbet tuttuklarını, adliyeye götürülmeleri işini koordine ettiklerini belirten Çınar, "Olayı anlayabilmemiz için Semih Terzi'nin bunu bize söylemiş olması lazımdı. Niyetini söylemedi. Alarm prosedüründe, emir komuta zincirinde kopukluk olması lazım, bu da yok. Semih Terzi'nin emrine uyulmaması emrini verecek tek kişi Zekai Paşa. Konusu suç teşkil eden emirlere zaten uymayız biz." diye konuştu.
"Terzi vurulunca, ümitsizliğe kapılıp taraf değiştirdiler" iddiasını kabul etmeyen İsmail Çınar, "Ömer ağabey şehit oluyor, Semih Terzi vuruluyor, gidiyor biz ondan sonra olayın gerçeğini öğrendik, ümitsizliğe düşme değil, paranoya vardı" dedi.
Çınar, Başkan Ademoğlu'nun sorusu üzerine FETÖ üyesi olmadığını savundu.
Ademoğlu'nun, "ÖKK mensupları içinde darbeciler olduğunu gördük. Bu kişileri daha önce fark edemediniz mi?" sorusuna Çınar, "Hayır, namaz kılmak suç değil ki, 'Namaz kılan FETÖ'cüdür' diyemezsiniz. Bunlar takiye yapıyor, neler neler duyduk, milletin ağzı açık kaldı" yanıtını verdi.
İsmail Çınar, "Terzi vurulduğunda o an bir şey bilmiyoruz, bilsek zaten orada olmayacağız. Olayları bilmediğimiz için elbette bir karşılık verilecek, polisler bizi aldığında, 'Başında amirin var, olayı bilmiyorsun birden amirini vuruyorlar ne yaparsın' diye anlattık.
Kaçınılmaz hatalar zinciri içinde kaldıklarını savunan Çınar, "Bu hataları ben anlayamazsam bu timdeki kimse anlamaz. O karargah o gün korundu, iyi ki de nizamiyeden kaçan darbeci grupla çatışmaya girmemişiz, kimi vursak demek ki müebbeti yiyecektik" dedi.