Gündem Venedik Oscar adayını ilk günde buldu

Venedik Oscar adayını ilk günde buldu

01.09.2016 - 02:30 | Son Güncellenme:

Önceki yıllarda ‘Spotlight’, ‘Birdman’ ve ‘Gravity’yle Oscar alacak filmleri yakalayabilen Venedik Film Festivali, bu yıl da ‘La La Land’le Oscar’ın güçlü adaylarından birine programında yer veriyor

Venedik  Oscar adayını ilk günde buldu

Gelenek bozulmadı ve Venedik Film Festivali son birkaç yılda olduğu gibi bu yıl da ödül sezonunun Oscar yolunda ilerleyecek filmlerden birini seçkisinde yakaladı. Festivalin açılış filmi ve Altın Aslan adayı Damien Chazelle’in yönettiği müzikal ‘La La Land’ nostalji, duygusallık, romantizm, oyuncu kimyası ve zanaatkârlığın bir birleşimi olarak ödül sezonunda en tepelere yürüyeceğinin sinyallerini dün yapılan dünya prömiyerinde verdi. Venedik geçtiğimiz yıllarda ‘Gravity’, ‘Birdman’ ve ‘Spotlight’ın dünya prömiyerlerinin mekânı olarak ödül sezonunun Oscar’la taçlandırılacak filmlerini seçkisine dahil etmeyi başarmıştı. ‘La La Land’ de Oscar yolunda ilerlemeye Venedik prömiyeriyle başladı.

Haberin Devamı

‘Whiplash’in yönetmeni Chazelle, Hollywood’un Altın Çağı’nın müzikallerinin formüllerini günümüzde geçen romantik bir filme uyguluyor. Bu saygı duruşunun Ryan Gosling ve Emma Stone tarafından canlandırılan iki ana karakteri, Los Angeles’ta yaşıyorlar. Stone’nun canlandırdığı Mia, oyuncu olarak kendisini ispatlama derdinde. Gosling’in Sebastian’ı ise cazın ölmekte olduğunu düşünen, bir caz kulübü açarak taptığı müziği yaşatmak isteyen bir piyanist.

‘Nedeni basitlikleri’

Yolları kesiştiğinde aşklarının verdiği güçle birbirlerine rüyalarını gerçekleştirmek için destek olmaya başlıyorlar. Chazelle, filmin basın toplantısında şöye konuştu: “Bence eski müzikallerin zamansız olmasının nedeni basitlikleri. Nasıl müzikal türünü yeniden yaratırız dedik ve bu soru bizi eski müzikallere götürdü. Şarkılar durup dururken değil, duyguların öne çıktığı anlarda başlıyor. Eski müzikallerin sihrini bugüne taşımak için kafa yorduk.” ‘Whiplash’ ve ‘La La Land’de müziğin öne çıkması konusunda ise “Ben de müzisyenim. Çocukluğumdan beri müzikle ilgiliyim. Ne çekersem çekeyim müzik filmlerimin, nasıl film çektiğimizin bir parçası olacak” dedi.

Haberin Devamı

Müzikallerin günümüz gençliğine bu filmle ulaşabileceği yönünde bir yorum üzerine de Emma Stone, “Gençler bence çok alaycı. Her şeye burun kıvırıyor ve her şeyde kusur buluyorlar. Umarım bu film onlara hayallerini gerçekleştirmek için çalışmak, peşinden koşmak ve dünyaya alaycı gözlerle bakmamakla ilgili bir şeyler söyler” diye konuştu.

Filmde Stone ve Gosling arasındaki harika kimya, Chazelle’in saygı duruşunda bulunduğu dönemin formüllerini tutkuyla uygulaması ve günümüzde geçse de filmin yakalayabildiği nostaljinin gücü, Venedik’ten başlayarak gönülleri fethedecek, buna şüphe yok.

Sam Mendes’in öğrenciliğe dönüşü

Festivalin artistik direktörü Alberto Barbera, festivalin basın toplantısının açılışını jüriyi tanıtarak yaptı. Ana yarışmanın jüri başkanı Sam Mendes, filmler hakkındaki kriterleriyle ilgili bir soru üzerine “Festivale gelmenin en güzel yanı bir filmin etrafındaki bilgi kirliliğini kesebilmek. Filmlerle haklarında fazla bir şey bilmeden, yorumları okumadan buluşabilmek. Bir filmi mükemmel yapan kriter nedir bilmiyorum, izleyince anlarım” dedi. Ayrıca jüri üyeleriyle yorum paylaşmayı sabırsızlanarak beklediğini söyledi: “Yönetmenlik yalnız bir iş. Setteyken etrafınızda insanlar çalışıyor ama çok az kişiyle konuşabiliyorsunuz. Jüride meslektaşlarımla filmleri konuşma fırsatını ve bilgilerinden yararlanmayı heyecanla bekliyorum. Öğrenci gibi tekrar öğreneceğim.”

Haberin Devamı

Toplumun kenarındaki insanlar ilgimi çekiyor

Festivalin bu yıl Yaşam Boyu Başarı Ödülü’nü alan Polonyalı usta sinemacı Jerzy Skolimowski de festivalin ilk gününde basının karşısındaydı. Alberto Barbera, Polonya Yeni Dalgası’nın kurucularından olan, Avrupa ve ABD’de çektiği filmlerle de başarıyı yakaladıktan sonra 10 yıl önce Polonya’ya dönen Skolimowski’nin gerçek değerinin anlaşılmadığını düşündüğünü söyledi ve bu ödülün sinemacının değerini teslim etme anlamı taşıdığını ekledi.

Skolimowski’ye bu ödülü geçmişe mi yoksa geleceğe mi yönelik gördüğü soruldu. Yönetmen bu soruyu “Akıllıca cevap, ‘İkisi de’ demek olur. Hem yaptıklarım hem yapacaklarım için. Umarım bu ödülü hak ettiğimi kanıtlarım. Bazı insanları ileride de ikna etmem gerektiğinin farkındayım” diye yanıtladı. Filmlerinde topluma nasıl yaklaştığını ise şu şekilde anlattı:

‘Ben de göçmendim’

“Filmlerimin çoğunda dışlanmış insanlarla ilgilendim. Toplumun kenarındaki insanlar ilgimi çekiyor; kaybedenler, hayatta yerlerini bulamamışlar... Ben de uzun süre göçmendim. İnsanların kendi ülkesini terk etmesi, yeni bir yer bulmaya çalışması ne demek biliyorum. Göçmenlerden bahsediyorum.” Skolimowski sinemacıların göçmenlerle ilgili filmler çekmesi gerektiğini ve çekeceklerini düşündüğünü de ekledi. Yönetmen, sansürle ilgili bir soruyu yanıtlarken de nasıl göçmen olduğunu paylaştı: “1960 ve 1970’lerde komünist rejim döneminde sansürü kandırmaya çalıştık. Metaforlar, sembollerle anlattık. Sansür negatif mesajımızı yakalayamazdı. Bence bu da yaratıcı bir şeydi. Ben de bu oyunu oynadım. Ama ‘Hands Up’ta biraz abarttım. Stalin’i dört gözlü olarak gösterdiğim bir reklam panosu koydum. Bu mesaj sansür mekanizmalarının gözünden kaçmak
için fazla büyüktü ve Polonya’yı terk etmek zorunda kaldım.”