“Cinayet Çiftliği”, Schenkel’in Deutsche Krimi ve Martin Beck ödüllerinin sahibi olan ilk kitabı.Daha önce eski bir İngiliz köyünde, küçük bir kızın rehberliğinde çözülen bir esrarı anlatan “Bir Tuhaf Turta Davası”nı çıkaran Domingo, bu sefer mizah unsuru içermeyen, çarpıcı, hatta dehşet verici bir olayın hikâyesiyle karşımızda.
Andrea Maria Schenkel’in, Deutsche Krimi ve Martin Beck ödüllerinin sahibi olan ilk kitabı “Tannöd / Cinayet Çiftliği / The Murder Farm”, farkı sadece üç ayrı çeşit fontunda olmayan, sıradışı, kısa ama yoğun bir kitap. Dost Körpe’nin ustaca çevirisi de okuru, “Cinayet Çiftliği”ni bir oturuşta bitirmeye teşvik ediyor.
Capote benzerliğiYabancı yayımcıları gibi, “Cinayet Çiftliği”nin Türkiye’deki yayımcısı Domingo da kitabın “In Cold Blood / Soğukkanlılıkla” ile kıyaslandığının altını çizmiş. Ben kitabın 1966 baskısı ilk çevirisini hatırlıyorum. Ragıp Cangara çevirmişti, Akay Kitabevi’nden çıkmıştı. Buz yeşili kapağında Alain Delon’a benzeyen bir portre vardı. 2004’te de, Ayşe Ece çevirisiyle Sel Yayıncılık’tan çıktı. Biz “Soğukkanlılıkla” ile ilk tanıştığımızda, Truman Capote’nin kitabı yazışına ilişkin filmler de ortada değildi, tabii.
Doğrusu, “Cinayet Çiftliği” ile “Soğukkanlılıkla” arasında benzer yanlar da var, farklı yanlar da. Andrea Maria Schenkel’in “Cinayet Çiftliği”, bir çiftlikte herkesin katledildiği gerçek bir olay üzerine kurulu, Capote’nin kitabı gibi. Ancak Capote zanlılarla yakından ilgilenmiş ve kitabını onlarla söyleşiler gerçekleştirip, araştırmalar yaparak altı yılda kotarmış. Bir anlamda, sübjektif olduğu da düşünülebilir.
Schenkel’in kitabında, yazar cinayetleri 1950’ler Almanya’sına taşımış olsa da, Bavarya’daki küçük bir köyde, 1922 yılında bir çiftlikte yaşayan altı kişinin kazmayla öldürülme olayı üzerine kurulu. En büyük farkları, ilkinde suçlular yakalanır ve yazar da onlarla, özellikle Perry Smith’le kişisel bir ilişki kurarken; Schenkel’in neredeyse yüz yıl önceki bir olayı yazmış olmasından ve gerçekte suçlular yakalanmamış olsa da kitabına bir katili dahil etmesinden kaynaklanıyor.
1922 yılının Mart ayının
son gününde, Münih’in yaklaşık yetmiş kilometre kuzeydoğusundaki Hinterkaifeck çiftliği, Almanya’nın çözümlenmemiş ender cinayetlerinden birine sahne oldu. Çiftçi Andreas Gruber ile karısı, dul kızı ve kızının iki çocuğu ile hizmetçileri aynı akşam öldürüldü. İki yaşındaki Josef’in, baba Andreas ile kızı Viktoria’nın çocukları olduğu söylenirdi. Baba kız arasında bir ensest ilişki olduğu yolundaki dedikodular, ailenin köyde sevilmeme nedenlerinden biriydi.
Duayla başlıyorSchenkel’in kitabının karakterleri de, çoğunun isimleri farklı olsa bile, hakiki karakterleri temsil ediyor. İhtiyar Danner, mazlum karısı, alımlı kızı, kızının iki çocuğu ve yeni hizmetçileri İkinci
Dünya Savaşı’nın ardından bir Alman köyünde, daha sonra “Cinayet Çiftliği” diye anılacak olan ücra evlerinde kazmayla katledilmişler. Danner, kızı Barbara’yla ensest ilişki kurdukları dedikoduları bir yana, hem ailesine hem yanında çalışanlara zorbaca davranan biri. Özellikle dindar karısı, onun acımasızlığından yıllardır nasibini almış.
Kocası Vincenz’in bırakıp gittiği (aslında nasıl gittiği de bilinmiyor ya) Barbara’nın Marianne diye küçük bir kızı ve Josef adlı iki yaşında bir oğlu var. Oğlunun babasının, yerel çiftçilerden, karısı kanserden ölmüş Georg Hauer olduğunu söylüyor, ancak bu konuda da rivayet muhtelif. Hizmetçi Marie ise, bu çiftlikte daha o akşam işe başlamış bir bahtsız. Kimliği meçhul bir katil, içeri girip hepsini öldürüyor. Hikâyeyi de bize, buraya yıllar önce gelmiş, köyü benimsemiş bir yabancı anlatıyor.
“Cinayet Çiftliği”, bu yabancının anlattıklarının yanı sıra olaya karışmış kadınlarla erkekler, ihtiyarlarla gençler, masum olanlar ve olmayanlarla yapılmış söyleşilerden oluşuyor. Bölümlerin başında da birer dua var. Hepsinin fontları farklı. Nedense, garip bir duygu uyandırıyor insanda, daha fazla etkileniyorsunuz. Yazarın kurmaca katilini de yadırgamıyorsunuz. Schenkel bu ilk kitabından sonra, gene gerçek bir cinayetten yola çıkarak ikinci kitabı “Kalteis / Ice Cold”u yazdı.