Yüksek gişe hasılatı yapan Hollywood filmlerine özenen Fransız sinemasını tanımlamak için gösterimdeki iki filminin Türkçe adları biçilmiş kaftan
"Cadıca Sevmek / Un amour de sorciere" - Yönetmen / Senarist: Rene Manzor / Görüntü: Pal Gyulay / Müzik: Jean - Felix Lalanne / Oyuncular: Vanessa Paradis (Morgane), Jean Reno (Molok), Jeanne Moreau (Eglantine), Gil Bellows (Michael Firth).
"Sakar Profesör / Le plus beau metier du monde" - Yönetmen / Senarist: Gerard Lauzier / Görüntü: Jean - Yves Le Mener / Müzik: Vladimir Cosma / Oyuncular: Gerard Depardieu (Laurent Monier), Michelle Laroque (Helene Monier), Souad Amidou (Radhia), Guy Marchand (Gauthier), Ticky Holgado (Baudoin), Daniel Prevost (karşı komşu).
Tarımda aşılamanın önemli bir yeri var. Severek yediğimiz birçok meyve aşılama yöntemiyle elde edilir. Ama bazı aşılar ağaçta tutsa da damak tadına hiç uymuyor. Mandalina ile limon aşılandığında bol sulu ama ne limon kadar ekşi ne mandalina kadar tatlı olabilen, mayhoş bir meyve çıkıyor. Yenmez, salatya sıkılmaz... Amerikan usulü romantik - komedilere özenilmiş Fransız filmleri de buna benziyor.
Fransız sinemasının, "Kahraman bakkal süpermarkete karşı" misali Hollywood majörlerinin kendi yapımlarından başkasına gösterim hakkı tanımayan baskısına direnmesini yürekten takdir ediyorum. Ama yüzer gezer izleyici kitlesini çelmek için çektikleri sulusepken filmler zamanı kıt, aklı meşgul insanların harcı değil. Resnais, Rohmer, Sautet, Chabrol, Rivette, Godard, Tavernier gibi birçoğu ak saçlı ustaları hala üstün nitelikli filmler çevirebilen bir sinema geleneği dururken, bir dönemin gişe rekortmeni "Ziyaretçiler" vb. az gelişmiş esprili filmler nasıl tercih edilir, anlamak zor.
"Cadıca Sevmek" adından da anlaşılacağı gibi fantastik bir film. Ancak bu filmden keyif alabilmek için şöyle güçlü bir büyüye gerek var. Bir tutam efsane, bir tutam romans, bir tutam espri, iki adet iyi oyuncu, bir adet dilberi film şeridine kaydetmek yetmiyor. Bir iki tutam saç telimizi, sürekli kullandığımız bir eşyayı feda etmeli, hatta şebeğe dönüştürülmeye razı olmalıyız. O zaman iyi eğlenebiliriz.
Senaryo üzerinde biraz uğraşılıp, espri türetmeye çok elverişli olan böyle bir konudan seçkin bir komedi çıkarılabilirdi. Ama şansımıza iyi yürekli cadının aşık olma fantazisi üzerine bir peri masalı çıktı. Filmde Bask ülkesinin pek hoş manzaralarından ve Venedik'in Büyük Kanal'ından başka izlenmeye değer birşey yok. Üstelik filmi sırtında taşıması beklenen Vanessa Paradis'in güzelliği ve çekiciliği de en az oyunculuğu kadar `tartışılır'. Gencecik Paradis'in yanında Jeanne Moreau, görkemli bir üçüncü yaş anıtı! Jean Reno, kötü cadı Molok rolü için biçilmiş kaftan ama yönetmen Manzor ondan hakkıyla yararlanmayı becerememiş. Gil Bellows öldürmese de süründürüyor. Ama vaftiz edilmeyi bekleyen minik Arthur farkında olmasa da eşsiz bir oyuncu!
Sinemanın bulunuşundan beri Amerikan sineması Fransız sinemasını `gözlemler'. Efsanevi Griffith'den yönetmenlik hevesine kapılan Barbara Streisand'e herkesin filmografisinde bir Fransız filminin, orijinalini mumla aratan, ikinci çevrimi vardır! Fransızlar "Sakar Profesör" gibi popüler filmlerle durumu lehlerine çevirmeye çalışırlar...
Bildiğiniz gibi, kenar mahalle okullarında çetelerin hakkında gelen idealist öğretmenlerin ensesinde Made in USA damgası bulunur. "Sakar Profesör"ümüz Monier ise Gerard Depardieu'nün iri cüssesinde can bulmuş
yüzde yüz Fransız. Hem aile babası hem ateşli aşık rollerini bir arada üstlenmesinden de belli. Monier, Paris'in Saint - Denise banliyösünde, Fransızların HLM dedikleri toplu konut sitelerinde yaşayan, çoğu Afrika kökenli öğrencilerden oluşan Gainsbourg Lisesi'nde öğretmenliğe başlar. Film Michelle Pfeiffer'lı "Dangerous Minds"ın komik versiyonu biçiminde gelişir. Kötüler cezalarını bulur, öğretmenin gözdesi yoksul ve çalışkan öğrenci başarıya ulaşır, yaralı ve idealist öğretmen utkusuyla kaçınılmaz mutlu sona ulaşırız. Bir başka sorunlu okulu hizaya sokmak üzere, sayın seyirciler.
Son dönem Fransız sinemasında o kadar seçkin film çevrilmişken, yüzde
yarım bir gülümseme bırakan, Fransa'da da beğenilmeyen bu filmlerin gösterime girmesi bizim talihsizliğimiz olsa gerek.