Kültür Sanatİzlemeye yürek ister

İzlemeye yürek ister

26.02.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

İzlemeye yürek ister

İzlemeye yürek ister


Berlin Altın Ayı ödüllü, Oscar adayı ‘İnce Kırmızı Hat’ bugün gösterime giriyor

Alin TAŞÇIYAN


BİR başyapıt "İnce Kırmızı Hat". Yalnızca savaş karşıtı olması, savaşan erkeklerin ruh hallerini yansıtması gibi belirgin özellikleri değil bu filmi başyapıt kılan. II. Dünya Savaşı sırasında Güney Pasifik'te bir adada Amerikalılar ile Japonlar arasındaki çatışmadan yola çıkıp evreni oluşturan kaosu anlatan eşsiz bir metin "İnce Kırmızı Hat".
Terrence Malick, iki film çevirdikten sonra sinemayı bırakmış ama adı hiç unutulmamıştı: "Badlands" ve "Days of Heaven". Dikkatli sinemaseverler sonuncuyu Atilla Dorsay'ın "Sinema Büyüsü" kuşağında izlemiştir. Yirmi yıl sonra kamera arkasına geçen Malick, "İnce Kırmızı Hat" ile Tarkovsky, Resnais, Kieslowski gibi sinemanın peygamberlerinden biri sayılmayı hak ediyor. "İnce Kırmızı Hat", Tarkovsky'nin "Ivan'ın Çocukluğu", Resnais'nin "Hiroşima Sevgilim", Kieslowski'nin "Öldürme Üzerine Küçük Bir Film", Wajda'nın "Kanal", Elmos Kadar'ın "Ana Caddededeki Dükkan" adlı başyapıtları gibi acı çekerek yeniden yeniden izleme gereksinmesi doğuran filmler arasına giriyor.
İzlemeye yürek isteyen bir film "İnce Kırmızı Hat". Kişiliklerinin çektiği acıyı ta içinizde duymakla kalmayacak tıpkı onlar gibi yaradılışımızın, yeryüzündeki varlığımızın, öldürme üzerine kurduğumuz uygarlığın sorgulamasını yapacaksınız. Neden savaşırız? Nereden gelir bunca kötülük? Kötülüğün kaynağı ne? Sevginin kaynağı ne? Neden hiç tanımadığımız insanların kimi kardeşten yakın kimi düşman bize?
Soruların kendinde saklı yanıtlarını neden veremeyiz?
"İnce Kırmızı Hat" cennet bahçesini andıran bir adada başlıyor. İki asker kaçağı gerçek huzur ve mutluluğu tadıyorlar bir yerli köyünde. Peygamberi andıran er Witt'in çevresine bakışı, bu farklı iklimdeki yaşam tarzını algılayışı Gaugininkine benziyor. Witt de Gaugin gibi Hristiyanlık ütopyasıyla bağdaştırıyor adadaki yaşamı. Yerlilerin lagunda yıkanışı bir vaftiz törenini andırıyor. Witt de yüzdüğü, daldığı anlarda arınıp temizleniyor savaşın kirinden. Bir yerli kadının kucağında çocuğuyla görüntülendiği plan Gaugin'in "Ia orana Maria / Seni selamlıyorum Meryem" adlı tablosundan esinlenilmiş olmalı. Oscarlı John Toll'un görüntüleri ile Oscarlı Hans Zimmer'in müziği eşsiz bir atmosfer yaratarak daha ilk dakikalardan büyülüyor bizi.
"İnce Kırmızı Hat"tın ve unutulmaz Fred Zinnemann klasiği "İnsanlar Yaşadıkça / From Here to Eternity"nin yazarı James Jones da Gaugin de askerdi. Okyanusun ortasındaki adalara, bambaşka bir doğada yeşermiş kültüre ayak basınca her ikisi de kendi kendileriyle aynı hesaplaşmaya girmiş. Jones'un sorduğu soruları Gaugin de bir tablosuna isim olarak koymuştu: "Nereden geliyoruz? Neyiz? Nereye gidiyoruz? / D'ou venons - nous? Que sommes - nous? Ou allons - nous?" Tam bir estet olduğu önceki çalışmalarından da bilinen Terrence Malick, Jones'un 'kelam'ını Gaugin'in 'izlenim'ini kendi iç dünyasında harmanlayarak sunuyor bize.
Ülkelerinden binlerce mil uzakta, hem duygusal hem fiziksel sefalet içindeki askerler bir "tepecik" uğruna birbirlerini öldürüyorlar. Yüksek otların esintiyle dalgalandığı bir yamaçta Japonlar makineli tüfekten kurşun yağdırırken Amerikalılar top ateşi desteğinde tırmanışa geçiyorlar. Otların arasından bir sarı yılan süzülüyor. Başlarının üstünden bir mavi kelebek uçuyor. Korku içinde ve dehşet saçarak ormanda birbirlerinin peşine düştüklerinde rengarenk papağanlar olan bitene aldırmıyor. Eli silahlı, bakışları delice bir hal almış askerlerin yanından geçip giden yaşlı bir yerli en az hayvanlar kadar tepkisiz kalıyor onlara karşı. Köydekiler ise çocuklarını göğüslerine sıkı sıkı bastırıyorlar, huzurlarını kaçıran sefil topluluktan korumak için.
Biz perdenin karşısındakiler onların iç seslerini duyuyor, sırlarına ortak oluyoruz. Er Bell'in karısına duyduğu aşka ve özleme gözyaşı döküyoruz. Başçavuş Welsh'in tatlı sert tavrını destekliyor, askerleri oğlu gibi seven yüzbaşı Staros ile birlikte Yarbay Tall'a karşı çıkıyoruz. Çavuş Keck (Woody Harrelson) belinde patlayan el bombası yüzünden bizim kollarımızda ölüyor.
Jones, dolayısıyla Malick, savaşın iki taraf arasında geçtiğini, iki tarafta da etten kemikten insanlar olduğunu diğer yazar ve sinemacılar gibi görmezlikten gelip korkunç düşman imgesi yaratmamış. Japonlar da Amerikalılar kadar umarsız. Onlar da çıldırmak üzere ve çok acı çekiyorlar. Aynı çelişki içinde aynı soruları soruyorlar...
Neden savaşırız? Nereden gelir bunca kötülük? Kötülüğün kaynağı ne? Sevginin kaynağı ne?
"İnce Kırmızı Hat / The Thin Red Line" - Yönetmen / Senarist: Terrence Malick / Görüntü: John Toll / Müzik: Hans Zimmer / Oyuncular: Jim Caviezel (er Witt), Ben Chaplin (er Bell), Sean Penn (Başçavuş Welsh), Elias Koteas (Yüzbaşı Staros), Nick Nolte (Yarbay Tall), John Cusack (Yüzbaşı John).

Efsanenin aslı varmış

İLK filmleriyle sinema dünyasını birbirine katan ve hayranlık uyandıran büyük yönetmenler vardır. Hemen akla gelen isimler "Yurttaş Kane" ile Orson Welles, "Ivan'ın Çocukluğu" ile Andrey Tarkovsky. Terrence Malick de "Badlands" adlı 1973 yapımı ilk filmiyle büyük yönetmenler arasına giriverdi. Ancak, 1978 yapımı ikinci filmi "Days of Heaven"ın ardından yirmi yıllık bir ara verdi sinemaya. İkinci evliliğini yapıp Fransa'ya yerleşti. Adeta saklandı. Bir efsane haline geldi.
"İnce Kırmızı Hat" efsanenin aslı olduğunu kanıtlıyor. Yönettiği üç film üzerinden, Terrence Malick sinemasını değerlendirebilirsek eğer, sonuç şu olabilir: Yalınlıktan mükemmelliğe giden, motifleri ince bir zevkle tasarlanmış, titizlikle dokunmuş bir yol halısı.
Malick senaryolarını kendi yazan, ekibini alanının en iyilerinde oluşturan, oyuncu seçimini özenle ve isabetlilikle yapan, yönetmen olarak otoritesini kurup özel yaşamını gözlerden uzak tutan güçlü ve büyük olasılıkla kırılgan bir kişilik. son yirmi yıl içinde onunla ilişki kurmak isteyenler Oklahoma'daki ailesiyle temasa geçiyor, onlar da Malick'i haberdar ediyordu. Malick uygun görürse bir telefon kulübesinden arıyordu!
Gizemli yönetmen hakkındaki bilgiler Fox 2000 ve sadık dostlarının bahşettiklerinden ibaret. 1943 yılında Oklahoma'da doğdu. Babası bir petrol şirketinde yöneticiydi. İlk gençliğini Teksas'ta petrol kuyuları çevresinde geçirdi. "Days of Heaven"da bir kesit sunduğu mevsimlik işçilerle birlikte dolaştı. Çok iyi bir öğrenim gördü Malick. Harvard'a kabul edildi. Üçüncü sınıfta Almanya'ya gitti. Ünlü filozof Martin Heidegger ile tanıştı. Harvard diplomasının yanında Oxford'da bir yıl geçirmesini sağlayacak prestijli Rhodes
bursuna da aldı. Ama bir de Oxford diploması fazla geldi Malick'e. Life'ta yazmaya başladı. Bir yandan da öğrenim gördükleri kadar önemli bir okulda MIT'de (Massachussetes Institute of Technology) ders verdi. Orada heveslenip "Lanton Mills" adlı kısa metrajlı filmini çekince kendini bir başka enstitüde, AIF'de (American Film Institute) buluverdi.
Altmışlarda Hollywood'a giden Malick, adını önce senarist olarak duyuldu. 1972'de senaryosunu yazdığı "Pocket Money"yi Stuart Rosenberg yönetti. Paul Newman ve Lee Marvin'in başrollerini üstlendiği filmde küçük bir rol aldı. Malick, baba mesleğini seçen erkek kardeşi Chris'ten 350 bin dolar alıp, gerçek bir öyküden esinlendiği "Badlands"i yönetti. "Bonni eve clyde" tarzında ama son derece özgün ve etkileyici bir anlatıma sahip bu filmle, kuşaklarının en iyi oyuncuları arasına girecek olan Martin Sheen ve Sissy Spacek'i keşfetti. Beş yıl sonra çekebildiği "Days of Heaven"da ise kılı kırk yaran bir seçimden sonra, geleceğin iki yıldızını daha keşfetti: Richard Gere ve Brooke Adams. "Days of Heaven"ın kurgusun tam iki yılda tamamlayan Malick, bir proje üzerinde çalışırken Paris'e tatile gitti. Orada ikinci evliliğini yapmaya ve bir yıl dinlenmeye karar verdi. O bir yıl yirmiyle çarpıldı!
Malick ilk günden beri en iyi görüntü yönetmenleri ve müzisyenlerle çalışıyor. "Badlands"de Tak Fujimoto, "Days of Heaven"da Nestor Almendros, "İnce Kırmızı Hat"ta John Toll vardı kameranın arkasında. Çok uzun çekimler yapıp filmi kurgu masasında tasarlayan yönetmenlerden Malick. Çekim sırasında ne istediğini bilmez gibi görünüp kurguda lirizmi ve akıcılığı yakalıyor. Oyuncu seçimi son derece isabetli. Sesi ve müziği ustalıkla kullanıyor. Bir daha setlere ayak basmasa bile üç maddelik filmografisi onu ölümsüzleştimeye yeter de artar.



KEŞFETYENİ
Ünlü isimler yaz sezonunu açtı! 3 güzelden plaj pozları
Ünlü isimler yaz sezonunu açtı! 3 güzelden plaj pozları

Cadde | 06.06.2025 - 07:41

Yaz sezonunun gelmesiyle birlikte birçok ünlü isim sezonu açtı. Ayrılık iddialarında yer alan Cemre Baysel'den Yunanistan'a giden Afra Saraçoğlu'na kadar... İşte ünlü isimlerin plaj tarzı.

Yazarlar