Kültür Sanat Masumiyet ağır bir suçtur

Masumiyet ağır bir suçtur

20.02.2022 - 07:01 | Son Güncellenme:

İyi insan olmanın değil de iyi insan kalmanın zor olduğunu söyleyen bir hikâye "Merhamet". Tiyatro ile sinema melezi bu oyun hem dili hem de tavrıyla tanıdık olana farklı bir boyut yüklüyor.

Masumiyet ağır bir suçtur

Efnan Atmaca - Sorsak hepimiz iyilikten dem vururuz bu dünyada. Bu kadar hırsın, savaşın, kavganın anlamsız olduğunu söyler dururuz. Ama sonra erk elimize geçtiğinde ne yaparız? Zordur ezilen olmanın çaresizliğini taşırken erki kapınca ezenlerin tarafına geçmemek. Kim ne derse desin itiraf etmeliyiz ki iyi insan olmak değil iyi insan kalmak zordur bu dünyada. KOMA Sahne'nin yeni oyunu "Merhamet" özüne bunu alıp pek çok kavramı sorgulamaya açıyor. Konudan önce tekniğin altını çizmek gerekiyor. Bir tiyatro filmi "Merhamet". Proje, metin tasarımı ve yönetmenliğini üstlenen Ilgın Sönmez’ın deyimiyle "sinema ve tiyatro melezi". Pandemi nedeniyle seyircileriyle buluşamayan tiyatrocuların sözlerini söylemek için bulduğu alternatif yollardan biriydi tiyatro filmleri. "Merhamet" de onun en iyi örneklerinden.

Haberin Devamı

Tanıdık kısır döngü

Konuya gelirsek; oyun Strindberg'in "Miss Julie"si üzerine kurulmuş duygusal bir gerilim. "Miss Julie" kadın-erkek eşitsizliğini ve sınıfsal farkları sarsıcı bir içerikle anlatır. "Merhamet" de öyle ama daha da sarsıcı. Çünkü oyunda insanı aklamak için çabalamıyor Sönmez. Hatta oyunun kahramanlarından birinin "Bu kadar günahın olduğu bir hayatın affı da boldur" repliği işin rengini pek güzel açıklıyor. Oyunda aristokrat bir kahraman var: Matmazel. Feminist, erkeklerden nefret eden bir anne tarafından büyütülmüş ve ona da bu duygu zerk edilmiş. Matmazel'in emrinde çalışan bir çift var. Birbirlerine karşı bir tutku hissetmeseler de uygunluk kozuna sığınıp bir hayat kurmaya niyetliler. Hikâye bu üçü arasında geçiyor. Bir tür tahterevalli gibi... Hepsi sırayla gücü ele alıyorlar. Kim güçlü ise güçsüz olanın canını yakıyor, kalbini söküyor, içini boşaltıyor. Hem de hiç acımadan! Herkes sırasını bekliyor. Matmazel asaletini, konumunu kullanıyor; adam gençliğini ve yakışıklılığını; diğer kadın ise aklını, azmini ve kurnazlığını. Üçü de hikâyelerine kendi gözlerinden baktıklarında 'masumlar'. Çünkü hayat onlara adil davranmamış. Çok çekmişler Hep bir şeylerin özlemini duymuşlar. Ne kadar tanıdık değil mi? Dedim ya yazının başında, iyi olmak değil iyi kalmak zor. Ya da yine oyundan bir replikle "Masumiyet ağır bir suç". Nihayetinde üçünün de amacı kendi ihtiyaçlarını tatmin etmek. En ilkelinden en sofistike olanına kadar elbette. Üçünün de amacı egolarını tatmin etmek, üçünün de amacı kazanmak, baskın olmak! Ne kurtarır peki onları bu tanıdık kısır döngüden? Elbette "merhamet"...

Haberin Devamı

Bu gerilimi bol duygusal hikâyeyi sahnede Pervin Bağdat, Burcu Halacoğlu ve Ferhat Polat anlatıyor. Performansları bize gösteriyor ki iyi oyuncu olmak için mecranın pek de önemi yok. Üçü de hem sahnede hem de oyuna monte edilen kısa filmlerde gösterdikleri performansla alkışı hak ediyorlar. "Merhamet"i 25 Şubat saat 21.00'de jetgise.com'da dijital olarak izleyebilirsiniz.

Ilgın Sönmez: Gerçek ve kırılgan bir güç biçiyorum kadına

Haberin Devamı

Oyunda bir tahterevallide gibi hükmeden taraf sürekli değişiyor. İnsanoğlunun en bitmeyen savaşı mı kendini daha baskın hissettiğinde karşısındakinin canını yakmak?

Güzel benzetme tahterevalli. Ki bu tema Strindberg teması. Ben de onunkine benzer bir çarpışma ortamını çağdaş yansımasını zamansız ve belirsiz bir yakın coğrafyaya taşımak istedim. Kadın hikâyeleri anlatıyorum. Ana eksene de çok iyi bildiğimiz ve kişisel olduğunu düşünsek de tamamen sosyolojik ve siyasi arızalar yerleştiriyorum. "Merhamet"in çılgınlığını oluşturan domestik şiddet ve çözümsüzlüğünü mantıklı bir umutla kesmek istedik biz. Mantıklı umut diyorum çünkü mutlu son yok. Ama mutsuz son da yok. Biyomekanik devrede. Şiddet bir kötülük biçimi. Baskın olma arzusu da hem şiddet, hem kötülük. İnsanın düşmanı da kötülüğü zaten. Üzgünüm. İnsan, kötülük demek. Ve kötülüğü bir nebze sakinleştirebilecek tek güç olarak giriyor bizim hikâyemizde ‘gerçek’ devreye. Hiçbirimiz gerçekten güçlü değiliz. Karakterler, bir nebze gerçekten telaffuz ettiklerinde kendilerini, akış bozuluyor.

Haberin Devamı

İki kadın ne kadar birbirlerine kızgın olsalar da nihayetinde birlikte hareket edebiliyorlar…

Kadına hüznü, kederi, toplumsal genlerin dayattığı manasız dünyayı yakıştırmıyorum. Gerçek ve kırılgan bir güç biçiyorum kadına. Hem de en âlâsından bir keşmekeşin içinde bulabiliyorum o gücü. Ancak daha da yakınlaştığımızda kadın ve erkek ruhunu da ayırmıyorum. İnsan, sadece insan orada. Çocukluğumdan beri kadınların birlikte yapamayacakları hiçbir şey olmadığına inanırım ben. Ve çok şaşırırım sonra. Çünkü en azından ortak müşterekte yapılabilecekler dahi gerçekleşmez. Galiba bununla savaşıyorum kendi çeperimde. Ama benim de başıma gelmeyen kalmıyor, o ayrı.