26.05.2008 - 00:00 | Son Güncellenme:
Miraç Zeynep Özkartal
“Heybesinde yılan / İşaretleri, /Baldıran zehiri / Yüzüğünün içinde / Ve yanında / Kav taşıyan ben; / Tekinsizim size göre / İbret için yakılması gereken” demişti Metin Altıok bir şiirinde. Bir kehanet miydi bu yoksa duyarlıklı bir şairin öngörüsü mü bilinmez ama 2 Temmuz 1993’te Sivas Madımak Oteli’nde yakılanlardan biri oldu. Ancak 4 gün dayanabildi bedeninin ve yüreğinin acısına; 6 Temmuz 1993’te ayrıldı aramızdan.
Ama şimdi, tam 15 yıl sonra yeniden buluştu dostlarıyla. Önceki akşam İTÜ Maçka Kampusu Mustafa Kemal Amfisi’ni dolduranları karşıladı gözünde yakın gözlükleri, elinde sigarası ve ta içerden bakan gözleriyle. Kırmızı Yayınları’nın düzenlediği Metin Altıok Şiir Ödülü’nün ilk töreni yapılacaktı burada. Sahne duvarına konmuş fotoğrafıyla işte böyle uzaktan ama sıcak karşılıyordu törene gelenleri.
En mutlu kişi kızıydı
Seçici kurulu Doğan Hızlan, Talat Halman, Ülkü Tamer, Eray Canberk, Enver Ercan ve Füsun Akatlı’dan oluşan Metin Altıok Şiir Ödülü’nün ilk sahibinin “Üzgün Kediler Gazeli” kitabıyla Haydar Ergülen olduğunu bu sayfalarda daha önce ilan etmiştik. Salonu dolduranlar Altıok ile yeniden buluşmak için olduğu gibi, Ergülen’in heyecanını paylaşmak için de koşup gelmişlerdi buraya. Kimler yoktu ki; Yaşar Kemal, Leyla Erbil, Pınar Kür, Gülriz Sururi, Gencay Gürün, Sevda Şener, Zeynep Oral, Selim İleri, Can Dündar, Altıok’un dostları, sevenleri...
Ama o akşamın kuşkusuz en heyecanlı, en mutlu kişisi, Metin Altıok’un kızı Zeynep’ti. Kürsüye çıktığında büyük bir hayalinin gerçekleştiğini söyleyip bunu gerçekleştiren Kırmızı Yayınları adına Fahri Özdemir’i davet etti sahneye. Özdemir, Metin Altıok’u 'bozkır çiçeği’ olarak tanımladığı konuşmasında ödülü öncelikle bir vicdan borcunu ödemek için koyduklarını söyledi ve ekledi:
“Metin Altıok Türk şiriinde ana çizgilerin bileşkesidir. Onun şahsında bütün Türk şiirine sunulan bir hakbilirlik olarak görülmeli bu ödül”.
Seçici Kurul adına Ergülen’e ödülünü vermek üzere Doğan Hızlan geldi kürsüye. Hem hüzün hem de sevinç duyduğunu söylerek başladı sözlerine:
“Arkadaşları ile beraber Sivas’ta yakılan bir şairi anmak için buraya toplandık. Burada bunun acısı ve hüznü var. Ama öte yandan da başka bir tesellimiz var, onu unutmadığımızı, iyi şairlerin yakılsa da her zaman okunduğunu gösteriyor bu toplantı.”
Altıok’un derindeki katmanları ortaya çıkaran iyi şairlerden olduğunu vurgulayan Hızlan, “Nefes nefese yaşadığımız bir çağdayız. Herkes ömrünü uzmanlığının kapalı dairesinde tüketiyor. Burada bize yaşamın lombozu olacak tek şey şiirdir, onun için de ihmal edilmemelidir”dedikten sonra ödülünü almak üzere Ergülen çağırıldı sahneye.
Çağan Yılmaz’ın tasarladığı güvercin heykelciğini Hızlan’ın elinden alan Ergülen, bu ödülü bir şair olarak değil, Altıok’un tutkulu bir okuru olarak aldığını söyledikten sonra Sivas katliamının ardından Altıok için yazdığı şiiri okudu.
Ve sıra Altıok’un şiirlerinin notalarla buluştuğu bölüme geldi. Fazıl Say’ın piyanosundan yükselen müzik, Genco Erkal ve Cüneyt Türel’in seslendirdikleri dizelerle bir oldu; “Kana Gazel”, “Dilekçe”, “Evde Yoklar”, “Ben Üzre”, “Eksilen”, “Rüzgarın Yırtık Yeri”, rubailer... Say’ın bestelediği ve ilk kez 2003’te İstanbul Müzik Festivali’nde seslendirilen “Metin Altıok Oratoryosu” da beş yıl aradan sonra bu törende yeniden buluştu dinleyiciyle. Eser, sansüre uğramış, devlet korosunun katılımı engellendiği için beş yıl boyunca bir daha seslendirilememişti. Oratoryonun, koronun yer almadığı solo bölümleri bariton Güvenç Dağüstün’ün sesiyle yeniden hayat buldu bu törende. Finalde ise Say ve Sezen Aksu ilk kez bir araya geldiler. Önce sözleri ve müziği kendisine ait “El Gibi”yi söyledi Aksu. Ardından Onno Tunç’un bestelediği Metin Altıok şiiri “Kavaklar”ı...
O gittiği uzaklardan şöyle sesleniyordu Altıok, Sezen Aksu’nun sesinde: “Bedenim üşür, yüreğim sızlar / Ah kavaklar, kavaklar... / Beni hoyrat bir makasla / Eski bir fotoğraftan oydular. / Orda kaldı yanağımın yarısı, / Kendini boşlukla tamamlar.”
Haydar Ergülen’in Altıok anısına yazdığı şiir.