01.11.2008 - 01:00 | Son Güncellenme:
Miraç Zeynep Özkartal
İçinde bulunduğumuz hafta, İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda yeni bir oyun perdelerini açtı: Özgür Yalım’ın Ahmet Hamdi Tanpınar’ın aynı adlı romanından uyarladığı “Saatleri Ayarlama Enstitüsü”... Çağdaş Türk edebiyatının üzerinde en çok konuşulan, en çok referans gösterilen yapıtlarından biri olan bu roman; Türk modernleşmesini ve bu toprakların süregelen Doğu-Batı ikilemini ele alması açısından on yıllarca daha güncel kalacağa benziyor.
İroni yerine durum komedisi
Tiyatroda edebiyat uyarlaması zor iş. Yüzlerce sayfalık bir romanı, hakkını vererek, adil davranarak ve seyircinin ilgisini ayakta tutarak iki saatlik bir metin haline getirebilmek başlı başına bir mesele... Bir de okurun zihninde yıllardır yer etmiş, her bellekte özgün bir karşılık bulmuş karakterlerin canlandırılması var. Kısacası riskli bir girişim...
Ama Devlet Tiyatroları bugüne kadar başarılı örneklerini sergiledi edebiyat uyarlamalarının; “Benerci Kendini Niçin Öldürdü” (Nâzım Hikmet), “Ben Ruhi Bey Nasılım” (Edip Cansever) gibi...
Ancak “Saatleri Ayarlama Enstitüsü”nün bu başarılı uyarlamalar listesine eklemek pek mümkün değil. Oyunu hem uyarlayan hem de yöneten Özgür Yalım, çalışmasında ironi yerine durum komedisini seçmiş. Oysa “Saatleri Ayarlama Enstitüsü”, daha adından başlayarak bir ironi şaheseri.
Çelişkiyi kullanmamış
Oyun, başkarakter Hayri İrdal'ın, konağında yaşadığı Abdüsselam Efendi'nin ölümünden sonra başlayan vasiyet kavgası sonucunda yargılanıp, Adli Tıp'a sevk edilmesiyle başlıyor. Hayri İrdal'ın bu ana gelene kadar yaşadıklarını geri dönüşlerle anlatıyor, beraat edip hastaneden çıkmasının ardından tanıştığı Halit Ayarcı'nın kurduğu Saatleri Ayarlama Enstitüsü'nde müdür yardımcısı olmasıyla devam ediyor. On bir kişilik oyun, saatler ve zaman kavramı üzerinden Türk toplumunun sosyolojik açıdan evrimini anlatıyor.
Doğu ile Batı’yı belirgin biçimde birbirinden ayıran farklardan biri de zaman algısıdır. Batılının kesin bir biçimde hakim olmak istediği zaman, Doğulu için göreceli ve muğlaktır. Batı’nın miladi, Doğu’nun hicri takvimi bile yeter bu farkı gözler önüne sermeye.
Tanpınar’ın Doğu-Batı meselesini ele alan romanın zeminine zamanı yerleştirmesi tesadüf değildir elbette. Ancak Yalım, zamanın getirdiği çelişkiyi kullanmamış oyunda. Metinde ve rejide ironiyi yaratan çelişkiler yerine söze ve mimiklere dayalı bir güldürü baskın.
Sözgelimi, baş karakter Hayri İrdal ile Adli Tıp’ta kendisine psikanaliz yapmak için çırpınan psikiyatrın sahneleri... Deli olanın bizzat doktor olması, Hayri’nin ise aklıselimi temsil etmesi başlı başına bir ironi. Ancak psikiyatr rolündeki İştar Gökseven’in yer yer karikatüre kayan oyunculuğunun da etkisiyle zoraki bir güldürüye dönüşüyor bu sahneler.
Güncel göndermeler başarılı
Buna karşın oyunun içinde güncel göndermeleri başarıyla kullanmış Yalım. Bazı kesimlerin sürekli ‘öte taraf’tan medet umması, Seyit Lütfullah karakterinde temsil edilen ‘din aldatmacası’, Abdüsselam Efendi’nin çocuklarının kendisiyle beraber oturmak istememesini Batı adetlerine bağlaması...
Saatlerin tik taklarından laboratuardaki şişelerin fokurtularına kadar kullanılan pek çok ses efekti de rejiye olumlu katkı sağlıyor.
Oyunculuk performansları ise genel olarak dengeli. Başroldeki Atilla Şendil, dingin ve sıcak bir oyun sergiliyor.
Son olarak seyircilerin ‘performansından’ söz etmek istiyorum. Birlikte gülmek, birlikte duygulanmak, birlikte alkışlamak tiyatronun seyirci için en cazip özelliklerinden biri. Ama ya birileri yanlış yerde gülüyor, yanlış yerde tepki veriyorsa? İşte o zaman da bir azaptır başlıyor.
“Saatleri Ayarlama Enstitüsü”, Devlet Tiyatroları’nın İstanbul’daki sahnelerinin tadilatta olması sebebiyle konuk olduğu Kenter Tiyatrosu’nda oynanıyor. Oyunun ilk gecesi ve salon hıncahınç dolu... Dolu salonda oyun seyretmenin keyfine varacağız derken, arkamda oturan üç kişi -hadi bütün salonu demeyeyim ama- bizim bloku ‘terörize’ etti. Olur olmaz yerlerde üstelik kahkahalarla gülmeleri bizi zaman zaman oyundan soğuttu. Demem o ki, oyuncunun olduğu kadar seyircinin de iyisi - kötüsü var.
Kenter Tiyatrosu
1 ve 8 Kasım 15.00 ve 20.00; 2 ve 9 Kasım 15.00; 4, 6 ve 7 Kasım 20.00. Tel: (212) 246 35 89