Kültür SanatSefarad’ın "delikanlı" hali

Sefarad’ın "delikanlı" hali

03.09.2002 - 00:00 | Son Güncellenme:

NAZAN ÖZCAN

Sefarad’ın delikanlı hali

Sefarad’ın "delikanlı" hali

NAZAN ÖZCAN
Cem Samati, Sami Levi ve Jeki Batşuşa, nam - ı diğer grup Sefarad, kendileriyle aynı adlı İlk albümlerini çıkardılar. Sefarad’ın ne olup ne olmadığını aşağıda anlatıyorlar, kendi hikâyeleriyle birlikte. Buyrun.

HEPSİ bir kere temiz aile çocuğu. En azından görüntü böyle. Yaşları ortalama 21. Bu şekilde yazmamızı Cem Samati istedi, kırmıyoruz. İşte bu üç genç bir araya gelmişler, küçük yaşlarından beri meraklı oldukları Sefarad müziğine yapmışlar. Etnik müziğe meraklıysanız kesin bakın deriz. Değilseniz de deriz.

Nedir Sefarad?
Cem: Sefarad kelime anlamıyla İspanyol demek. Biz de bunu kullanmak istedik.
Sami: Yaptığımız müzik Sefarad müziği, biz de Sefarad ismini kendimize çok uygun gördük.

Sizin aileleriniz de İspanya’dan gelen Musevilerden mi?
Sami: Ta Endülüs’ten gelenler Sefarad. Bilmiyoruz Sefarad olup olmadığımızı.

Sefarad müziğini şimdilik bir kenara bırakalım, esas siz kimsiniz, nasıl bir araya geldiniz?
Sami: İstanbulluyum. Göztepe Lisesi mezunuyum. Müziğe çok küçük yaşlarda başladım. Babam şarkılar söylerdi, onlarla büyüdüm. Cem ve Jeki ile müzik yapmaya altı sene önce yani 1996’da başladık. Önce Cem ile Jeki bir şeyler yapalım dediler. Ne yapalım derken Jeki’nin uğraştığı Sefarad müziğini yapmaya karar verdik. Ve grubun perküsyonisti olarak ben girdim, ayrıca vokal yapıyordum. Sonra da grubun solisti oldum.
Cem: Ben de İstanbulluyum. Müziğe 12 - 13 yaşlarında başladım. Ben aslında bu grubun bir araya gelmesinde önemliyim. Jeki lise arkadaşım, Ulus Lisesi’nden. Sami dışarıdan arkadaşım. Jeki daha önceden Sefarad müziği yapmıştı, daha deneyimliydi. Ben sadece kulaktan dolma biliyordum şarkıları. Karar verdiğimizde ben Sami de gelsin, onun sesi güzel, biraz da darbuka çalar dedim. Birkaç arkadaşımız daha vardı ilk başladığımızda. Ama gönül veren, inatla yapmaya çalışan hep üçümüzdük. Konserler verdik bu arada. İlk deneyim Fransız Konsolosluğu’nda oldu. Çok büyük bir heyecan. Lise ikideydik galiba.
Jeki: Son gündü hatırlıyorum.
Cem: Okulun en son günü biz okuldan erken çıkıp karneleri filan alıp koşa koşa Fransız Konsolosluğu’na gitmiştik. İlk orada tanıttık insanlara müziğimizi. Zaten oradan aldığımız elektrikle biz doğru yoldayız, bu müziği farklı çevrelere tanıtabiliriz, belki bizim de bir dinleyici kitlemiz olabilir deyip öyle bir gaza geldik. Hepimiz alaylıyız ama müziğe ilgimiz olduğu için özel dersler aldık. Sami pek ders almadı. Şimdi öğreniyor. En başta gitar çalıyordum sonra doğru yolu bulup bas çalmaya başladım. Elimden geldiğince back vokal de yapıyorum.
Jeki: Cem ile aynı lisedeydim. Babamın zoruyla Los Paşaros Seferadis’in çalışmalarına katılmıştım bir iki ay. O gruba girme arzusu vardı. Olmadı, çok ağır geldi. 13 - 14 yaşındaydım. Evde kendi kendime ritimleri hızlandırarak bir şeyler yapmaya çalıştım. Sonra okulda Cem’lerin rock grubu vardı. O da olunca ben hemen bağlantıyı kurdum.
Cem: Müziğe başladıktan sonra bir de lisedeyseniz, kesinlikle hadi bir grup kuralım filan oluyorsunuz zaten. Sonuçta grup dağıldı. Ama biz bütün gün derste arkada abi şöyle çalalım, şunu da söyleyelim diye konuştuk ve sonuçta Sefarad çıktı.
Jeki: Ayrı bir şey yapmanın zevki vardı. Kimsenin yapmadığı bir şey, o da güzel geldi bize. Fransız Konsolosluğu’na gittik ve bizden önce oda müziği çalan bir grup çıktı, bir korku vardı, nasıl çıkacağız, diye.
Sami: Ama biz çok güzel bir şarkıyla başlamıştık, herkes çok sevmişti.
Jeki: İlgi çekiyor, farklı bir şey. Rumca mı diyorlar, değil. Türk müziği de değil.

Şimdi ne yapıyorsunuz?
Sami: Müzikle uğraşıyorum.
Cem: Açıköğretim var. Devam ediyorum elimizden geldiğince.
Jeki: Reklamcılık okudum. Akademi İstanbul, İznik Akademi’de şimdi bitti.

Tamam şimdi gelelim Sefarad müziğinin, diğer müziklerden ayrıldığı noktalara...
Cem: Sefarad müziği aslında 1490’lı yıllarda Endülüs İspanyası’nda doğan din kavgaları, ayrımcılık, ülkeyi terk etmeye zorlamalar sonucunda o ülkeden kovulan insanların ya da Musevilerin, genel anlamda Akdeniz’e ve çevre ülkelere yayılan insanların yaptığı bir müzik. Sefarad aslında bir sentez müziği. Sefarad müziği sadece İspanya’dan gelen Museviler tarafından yapılmadı. O sentezi yaratan Türk müzisyenler var arada. Bariz yollarda çıkan bir müzik.
Sami: Nereye gittiyse oradan etkilenmiş. Osmanlı’ya gittiyse Osmanlıcaya yakın okunmuş. Yunanistan’a gittiyse Rumca okunmuş. Tamamen sentez müziği.

Ama daha çok Akdeniz müziğini barındırıyor gibi.
Sami: Sözler İspanyolca olunca insan ister istemez o havayı alıyor. Melodiler Türk melodilerine yakın da olsa. Bu da Sefarad’ın özelliği, zaten onu ayrı kılan şey de bu. Yoksa Türk müziği olurdu. Ya da Balkanlar’da yapılan müzikler Balkan müziği olurdu. Balkan Sefarad müziği olmazdı. O havayı barındırdığı için Sefarad müziği.

Söylediğiniz şarkılar 500 yıllık şarkılar mı yoksa sizin de yaptığınız şarkılar mı?
Cem: Yaratma anlamında Sefarad için henüz bir şey yapmadık. Hiçbir bestemiz yok. Birkaç küçük çalışmamız var ama albüme koyduğumuz bestemiz yok. Araştırma anlamında ortaya çıkardığımız şeyler var.

Nasıl ulaşıyorsunuz peki? Dağınık bir coğrafya ve artı 500 yıl geçmiş üstünden.
Sami: En önemli kaynaklar babaannelerimiz, anneannelerimiz mesela. Onları anneleri babaları öyle büyütmüş. Biz de öyle büyüdük, bize yabancı değil yani. Los Paşaros Sefaridis var, onlardan da aldık.
Cem: Dünyada kimse Sefarad müziğini çok geniş kitleleri yaymaya çalışmamış hiçbir zaman. Belirli topluluklar içinde kalmış. İlgilenen çok ama.
Sami: Disko yapılmış mesela dünyada.
Jeki: Geçen yaz Laila’da bir şarkı çalıyordu ama kimse onun Sefarad olduğunun farkında değil. Benim bir arkadaşım söylemişti, a sizin şarkıyı çalıyorlar diye.
Sami: Buddha Bar CD’sinde de var ama kimse bilmiyor Sefarad müziği olduğunu.
Cem: Dinleyen insanların içini kıpır kıpır ettiği için, biraz farklı düşünen bir müzisyen, ne güzel ben bunu alayım yorumlayım derken oluyor ama gene de yayılmamış. Bir albüm anlamında 10 Sefarad parçayı bir araya toplamış bir grup yok.

Türkiye’deki ilk misiniz yani?
Jeki: Bu müziği bu tarzda yapan ilk grubuz.

Nasıl bir tarz?
Cem: Sefarad müziği yapıyoruz ama Sefarad müziğini gençler yapıyor.
Jeki: 500 yıllık müziğin genç yorumcuları ve yorumları denebilir. Biz kendimize göre yorumladık bu şarkıları, 500 sene evveline göre değil. Şarkılar oraya ait ama bizim içimizdeki kıpırtılar var o şarkıların içinde. Bazıları ise 40’lı yaşlara gelince müzik ölmesin diye yapıyor.
Cem: 40 yaşını aşkın müzisyenler bir müziğe ne kadar hoş ritimler katabilir ya da değişiklik yapabilir? Sefarad müziği belirli bir kültürü anlatıyor. Karı - koca kavgaları, aile yaşantıları... Ve o espriler, 40’lı yaşlardaki insanlar, tabii ki de ritmik ama 40 yaşın getirdiği bir olgunlukla anlatıyor. O şarkıların getirdiği "delikanlı"lık yok şarkıda. Biz katabiliyoruz.
Sami: Biz bu işe başlarken Sefarad müziği ölmesin diye başlamadık. Özü şu, bir grup kuruluyor, rock yapılıyor, pop da yapılıyor. Ne yok? Sefarad müziği yok. Bizim elimizde bir iş var, peki biz bu Sefarad müziğini gençleştirelim dedik ve öyle yaptık.
Jeki: Biz zevk alıyoruz yaparken.

Şarkı seçimlerini neye göre yaptınız?
Sami: Daha çok bilinenleri tercih ettik.
Cem: İnsanlar biliyor diye biz de onları çalmaktan zevk alıyorduk.

Şarkıların Türkçeleri de var albümde hem de yalnızca yazılmış hali değil.
Sami:Parçaların anlaşılsın diye Türkçesi olması gerekiyordu. Hande Altaylı ve İlhan Şeşen söz yazdı. Birebir çeviri değil de konusu aşksa aşk. Bir CD İspanyolca, bir CD Türkçe. Double CD olarak satılacak.
Jeki: İlk defa başka dile çevrildi. n







KEŞFETYENİ
Hikmet Tuğsuz yarışmayı neden bıraktı? İlk kez açıkladı
Hikmet Tuğsuz yarışmayı neden bıraktı? İlk kez açıkladı

Cadde | 05.06.2025 - 17:41

Survivor yarışmacılarından Hikmet Tuğsuz bir anda yarışmaya veda etmişti. İzleyiciler tarafından Survivor Hikmet'in nereye gittiğini merak konusu olmuştu. Hakkında ortaya atılan iddialar sonrası Hikmet Tuğsuz'dan ilk açıklama geldi.

Yazarlar