Kültür Sanatturkuaz renkli müziğin divası

turkuaz renkli müziğin divası

10.01.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:

Türkiye, Sabahat Akkiraz'ı yeni albümü "Kaygusuz" ile birlikte bir kez daha keşfetti. Bazıları da ilk defa. Biz ise eski bir farkındalıkla sorduk sorularımızı, albümden, hayattan, aşktan yana...

turkuaz renkli müziğin divası





BENİM, özellikle otantik söyleyişiyle dinlemekten büyük keyif aldığım, pek çoklarının Küçük Emrah'lı dizi "Kınalı Kar"ın müziğiyle tanıdığı Sabahat Akkiraz'ın yeni albümü "Kaygusuz" yayınlandı. Söyleşiden iki hafta önce kendisini Tek Tek İbo Show'da izlemiştim. Her zamanki gibi gülümseyen bir yüz, mahçup bir ifade. Programın diğer konuklarından Pınar Sağ, finalde Akkiraz'ın elini tutup halay çekmek istedi ama Sabahat Akkiraz gülümseyerek geri çekildi; şaşırmadım.
Sabahat Akkiraz, 20 yıldır müzikle doğrudan ilgilenen, son yıllarda caz festivallerinden aldığı davetlerle Avrupa'da da sesini duyuran bir isim. Özellikle Fransız basınının Akkiraz'a ilgisi, Türk basınına da yansımıştı. Sabahat Akkiraz ile söyleşimize sanatçının basınla ilişkilerini düzenleyen kardeşi Hasan Akkiraz da katıldı.


Canlı okumaktaki maksadımız şu: 20 yıl evvel sazlarımız ve biz birlikte girerdik stüdyoya. Çok heyecanlı olurdu o çalışmalar. Çünkü stüdyo çalışmasında altyapı dediğimiz bir format var, solistin sesi sonradan onun üstüne monte edilir, bu arada da bir renk farkı oluşur. Ama canlı formatta hiçbir renk farkı yoktur; sazlarımız ve biz aynı kanaldan müzik yaparız, bunun da tadı çok farklıdır. Daha önceki albümlerimde de vardı canlı performanslar ama bu sefer sayısı daha fazla. `85'lerde, tüm orkestra geliyordu, insanlar canlı performans yapıyordu, onu yapan insan sayısı da her geçen gün azalıyor, çünkü daha çok bilgisayarlarla çalışılıyor. Böyle yamalı bohça gibi minik minik, harf harf kaydediliyor artık her şey.


"Bu kadar otantik çalışan, bu kadar geleneksel müzik yapan birisi için popüler müzik neydi?" diyorsunuz.


Hasan Bey sinema televizyon mezunu, filmcilerle de arası iyi.
Hasan Akkiraz: Ama beni müzisyenler, Zafer Dalgıç aradı. Abla karar veremedi önce.


Arabesk geldi bana. Emrah arabesk okumuştu; ben folklorik özelliği olan parçaları okuyorum hep. Sonra türkü gibi söyledim.


Ben arada başka çalışmalar da yapıyorum. Mesela Amerika'da World Music ile elektronik müzik yapacağız. Metal, elektronik, geleceğin müziği dediler; elektronik müzik de beni çok sarmıyor ama okudum yani. İşte film müziği de öyleydi. Popüler kaygım olmadığı için popüler müzik de beni çok enterese etmiyor. Ama filmin de etkisiyle oldukça beğenildi, bizim halkımız da, itiraf ediyorum, popüler kültürü seviyor.


Yok, onlar yirmi yıldır bilirler beni, caz çalışmaları da yaptık biz.


Çağdaş dediğimiz insanlarımız türküye kır müziği / köy müziği olarak bakıyor. Biliyorum tabii medyanın da o kadar ilgilenmediğini ama ben Brezilya'ya gittiğim zaman insanlar ayağa fırladılar. Anadolu müziğinin gücünü Anadolu insanı fark etmiyor. Anadolu çok güçlü, çok keyifli.
Hasan Akkiraz: Popçular sonunda farkına vardı; o da reyting kaygısıyla. Sevmiyorlar, benimsemiyorlar ama o reytingi de almak istiyorlar. Mesela Hülya Avşar, abla için "Ben hiç tanımıyorum, kendisini de görmedim," demişti. Ama abla ona bir şey söylemişti, orayı kestiler: "Siz kendi köyünüze yıllardır gitmemişsinizdir ama ben geçen sene sizin köyünüze gittim, konser verdim," dedi.
S. A.: Köyün kızları onun gibi, mavi gözlü ve güzeller. Onun gibi güzel çok orada yani. Bu ülkenin rengini göremiyorlar. Almanya'da bazı aileler sırf kendi Anadolu kültürü ile kalsın diye çocuklarını bırakmazlardı ki ecnebilerle otursun kalksınlar, onların kültüründen etkilensinler. Benim babam da derdi ki, "Evladım bu zenginliktir". Festivallere çağrıldığımda göğsümü gere gere gidiyorum. Çünkü başka ülkelerin müziklerini de dinliyorum, onları Mısır'da dinledim, Lübnan'da dinledim bir dolu. Ama benim rengim çok daha sihirli onlara göre. Brezilya'da bir televizyon röportajında sormuşlardı: "Müziğinizin rengi ne?" Ben de turkuaz demiştim.


Daha yeni başladığımda bile hedeflerim belliydi. Her yıl derlemeler yaparak albüm çıkarmak, kısa vadedeki hedefim. Uzun vadede ise dünyaya türküleri götürmekti amacım.


Yok, ben türküleri kendi formatı içinde seviyorum, belki de geleneksel çalıştığım için bugüne kadar. Zaten Londra'da yaptığımız caz konserlerinde de türkülerimi birebir okuyordum.


Belki bir meraktı.


Hasan Akkiraz: Abla, elektronik formda deyiş okudu, normal bir Alevi dinleyicisi buna tepki gösterebilir, sonuçta bir ibadet müziği. Ama Mevleviler bunu yıllardır yapıyor. Mercan Dede mesela.


Hangi birini anlatsam Hasoş'um? Dünya müziğinde bir dolu müzisyeni tanıyorum, onlarla kontağım oluyor. Mesela Lübnanlı bir şarkıcıyı dinliyorum, ağlıyorum; sesi çok güzel! Yani dünya müziğindeki başka tınıları, başka renkleri de tanıma fırsatım oluyor. Kızılderilileri dinlediğim zaman, tıpkı Anadolu'daki isyanı, ağıdı görüyorum.


Anadolu'da gittiğim yerlerde yörenin insanlarını, yemek kültürünü, kadınlarını tanıyorum. Anadolu kadınının zarafetiyle karşılaşıyorum, ince zevkiyle şaşırıyorum. Yöre müzikleri beni dumura uğratıyor. Çok birikimim var; belki bir gün bu çalışmaları başka türlü değerlendiririm.


Hiç kimseye asla yüzünü eğme, arkanı dönme, böyle bir gelenekten geliyoruz biz. Annemle babam münakaşa ederlerdi, bir misafirimiz gelse, o an için konuşurlardı ama misafir gidince annem yine cilve yapardı babama. Anadolulu olmak hoşuma gidiyor.


Bir şey söyleyeyim de, sen de şaşıracaksın, gittiğimiz yerlerde kadın dinleyicim ağırlıktadır. Mesela hala çok az kadın solist vardır halk müziğinde. Olanlar da erkek gibi okumaya çalışıyor. Çok kadınca hissediyorum ben kendimi türkü söylerken.


Hasan Akkiraz: Sabahat Akkiraz kuralları var, Türkan Şoray kuralları gibi.


Düzenli yaşamayı seviyorum. Bir yıl öncesinden o yılın çalışma programını bilmek istiyorum.


S. A.: İnsanı sevmekten yola çıkıyorum. Zaten müziği sevmemin nedeni de bu galiba. Mesela bir ana ağıdı okuduğum sırada anneyim. O ifadeyi verebilmek için yaşıyorum.
H. A.: Türküler yüzünden evde kaldı!


S. A.: Valla çok fazla ihtiyaç duymadım; itiraf ediyorum yani. Ama beni cezbedecek biri olursa... Aşk kapıyı ne zaman çalacak bilinmez; 40'ından sonra da çalabilir. Öyle bir sevgi de Tanrı'nın lütfu diye düşünüyorum, geldiğinde hayır demem. Başım üstünde yeri var aşkın.
H. A.: Bir gün havaalanında Hintli, mavi gözlü bir adam gördü, çok yakışıklı dedi ama iki dakika sonra tekrar türkülerden konuşmaya başladı.


S. A.: Anneleri çok seviyorum. Bir Tanrı yaratıyor, bir anne. Iskaladım diye değil ama çocukları çok seviyordum.
H. A.: Bir de Davut Suları ile türkü söyleyebilseydi...
Tercihimi yaptım; müzikti benim tercihim. Kardeşlerimi okuttum... Bir şey ıskaladığımı zannetmiyorum, iyi bir müzisyen olduğumu düşünüyorum. Ama bir gün her şey yoluna girer ve ben insanlara dans ve eğlence müziği söylerim diye umut ediyorum. n S.A.

KEŞFETYENİ
Ünlü isimler yaz sezonunu açtı! 3 güzelden plaj pozları
Ünlü isimler yaz sezonunu açtı! 3 güzelden plaj pozları

Cadde | 06.06.2025 - 07:41

Yaz sezonunun gelmesiyle birlikte birçok ünlü isim sezonu açtı. Ayrılık iddialarında yer alan Cemre Baysel'den Yunanistan'a giden Afra Saraçoğlu'na kadar... İşte ünlü isimlerin plaj tarzı.

Yazarlar