CANAN’LA SOHBET / Canan ÖzgünKlasik otomobil tutkusunu tanımlar mısınız?
Virüs gibidir. Büyüyor ve her tarafı kaplıyor. Genelde insanlar görüyorlar, duyuyorlar, etkilenmeye başlıyorlar. Konunun içine girdikçe büyük keyif alıyorlar ve daha fazla bu dünyanın içinde olmak istiyorlar. Böylelikle kendilerini tamamen bu tutkuya adıyorlar. Bu tutkunun ne milleti, ne de yaşı var. 1990’da Klasik Otomobil Kulübü’nü kurduğumuzda, Çırağan Oteli’nde bellboy olarak çalışan bir arkadaş geldi ve 'Üye olmak istiyorum’ dedi. Türkiye’de dernek kanunlarına göre 18 yaşından küçükler kulube üye olamıyorlar. Bu arkadaşa 'Üye olamayabilirsin, ancak hep yanımızda ol. 18’ine basınca seni tam üye yaparız’ dedik. O da 'Ben, doğduğumda 64.5 Mustang sahibi olmam gerektiğini biliyordum’ dedi! 64.5 ilginçtir. Mustang fanatiği olanlar bilir. Otomobil 64 yılının Haziran ayında satışa çıkıyor. Bu da, ilk çıkan Mustang’di. Bunu bilen, Çırağan Oteli’ndeki bir bellboy! Dolayısıyla bunun ne yaşı, ne de dini var.
Bir otomobile ne zaman klasik denir?İki yaklaşım var. Yurtdışında 10 yıl ve üstü klasikti.
Son yıllarda artık otomobiller o kadar çok birbirine benzemeye başladı ki, 2. varsayım daha ağarlık kazandı. Bu da 25 yaş ve üstü! Fakat İngiltere’de 10 yaş ve üstünü klasik olarak adlandırabiliyorlar. Bence 25 yaş ve üstü daha doğru. Zaten 1975, 76 yılından sonra kayda değer bir klasik yok!..
Aynı zamanda klasik otomobiller, o unuttuğumuz, ama özlediğimiz geçmişi bizlere hatırlatıyor...Evet, çok doğru. Klasik otomobiller bizi zaman tüneliyle geriye çekiyor. Bu da, bence koşuşturduğumuz, ne yaptığımızı bilmediğimiz bu dünyada çok değerli bir şey. Kısacık ömrümüzde geriye bakıp, eskiden neler yaptığımızı bir an bile olsa hatırlamak, bence çok önemli.
Sizin klasik tutkunuz nasıl başladı?Otomobil tutkum, küçük yaşlarda başlamış. 2.5 yaşında, önde giden aracın Chevrolet veya Ford olduğumu söyleyebilirmişim. Daha sonra üniversitede elektronik mühendisliği okudum ve mezun olduktan sonra aileme bu kez otomotiv endüstrisini okumak istediğimi söyledim. Ancak ailem izin vermedi. 'Artık mezun oldun, çalış ve kendi paranı kazan’ dediler... Çok kısa zamanda İngiltere’ye gittim. Orada normal otomobilimi bir klasikle değiştirdim. Zaten 60’lı yıllarda Ankara’da etrafta hep Chevrolet, Ford, Pontiac TransAm’ler vardı. Mezun olup, para kazanmaya başladıktan sonra bunları alabilme imkanım doğdu ve tutku başladı. İngiltere’deyken klasik otomobillerim vardı ve bir kaç klasik otomobil kulübüne üye olmuştum. Her yıl da Türkiye’ye geliyordum. Baktım, bir çok klasik otomobil koleksiyonu olan insan, birbirlerinden haberdar bile değil. Ben de 1998’de 'Haydi arkadaşlar, gelin bir klasik otomobil kulubü kuralım’ dedim. Bugün kulubümüzde 250 kişi var.
Klasik otomobil tutkusu bireysel bir aktivite olmakla beraber, bunu toplu bir aktiviteye çevirdik. Hatta burada uluslararası klasik otomobil rallileri de gerçekleştirdik. Klasik Otomobil Kulubü olarak, bu ülkenin tanıtımında rol oynadığımıza inanıyoruz. Çünkü bazı ülkelerde insanlar, develere bindiğimizi zannediyor!
Türkiye’de gerçekten çok başarılı kolleksiyonlar var mı?Türkiye’de 500-600 tane iyi durumda konumlandırabileceğimiz klasik otomobil mevcut. Bunların içinde hiç ummadığınız bir marka var. O da Anadol. Çünkü biz bunları bugünlerde gaz, su, ya da herhangi bir kamyonet olarak görüyoruz. Rahmetli Bernard Nahum, eğer 1960’lı yıllarda Anadol’u imal etmeseydi, bugün Türkiye’deki 15 milyarlık otomotiv sektörünün olması mümkün değildi! Bunların hepsi bir Anadol’la başladı ve yurtdışında çok saygın bir yeri var. Ben de yeni bir Anadol’u restore ettim ve yurtdışında bir kaç yarışa onunla katılmayı planlıyorum. Benim için bundan daha güzel bir tecrübe olamaz! Bu hobi çok pahalı bir hobi değil, bir Anadol’u çok ucuza alıp, restore edebilirsiniz!
Kolleksiyonunuzda neler var?
1959 Jaguar XK 150, 1964 Mercedes, 1970 Mercedes, 1972 Porsche, 1976 Anadol STC, 1972 Anadol 1300 ve 1974 MK Ford Escort.
Klasik otomobil, iyi bir yatırım mıdır?Yeni bir otomobil alırsanız, üç yıl sonra değerinden
yüzde 40 kaybeder. Oysa bir klasik alıp iyi bakarsanız, değerinden kaybetmez ve aynı fiyata satabilirsiniz. Ama tabii kullanımı modern araba kadar kolay değil. Kliması yoktur. Kışın buhar yapar. Bu arabaları her gün kullanmıyoruz. Ailenin bir parçası gibi. Birisi arabamın kapısını çizdiğinde, içim gidiyor. Normal araba olsa, geçip giderim, ama bu arabada canım acıyor.
Klasik otomobil tutkununun, bunu ailesiyle paylaşması gerekiyor mu?Paylaşmasında büyük fayda var. Yoksa evde kavgalar çıkabilir. Çünkü haliyle bugünkü ekonomik şartlar daha zor. Bu araçların tamiratı söz konusu olduğunda, evde neler olabileceğini tahmin edebiliyorum! Hoş, bazen hanımın, beyinden fazla bu otomobilleri sevdiği olaylar da olabiliyor tabii...
(2004)